HEZARFEN AHMET ÇELEBİ (Gülce-Buluşma) - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

31 Mayıs 2010 Pazartesi

HEZARFEN AHMET ÇELEBİ (Gülce-Buluşma)


















Asırlar önce bir gün, ömürlerden bir ömür
Gülümseyerek bizi komedyence güldürür
Çelebilerden biri kuş gibi aya yürür
Durmadan hayal eder, hayalde uçak görür


On yedinci yüzyılda uçuk yaşayan
Dağlar gibi özgürce bir ruh taşıyan
Şelale olmuş, hep uçmaya çağlayan
Dikip gözünü, en yükseği arayan
……Hezarfen Çelebi hakkında
……..Asıl adı Ahmet Çelebi hattı zatında
……….Hayatı hakkında
…………Çok fazla bilgi olmamakla beraber
…………..Vereyim ben size ondan haber.


Dördüncü Murat ile bir devirde yaşardı,
İçi boş bulutlara özlem duyar bakardı
İçin içine sığmaz çalışkan ve vakardı
Ömrünü destan edip taşırdı yüz yıllara


‘Muhtelif çeşit ilimde çokta ederdi inkişaf
Sevgi dolu yüreğiyle insana duyardı zaaf
Köpük köpük ihtişamla dolu dolu bir şelale
Uzaya yol bulmak ister bulutları dele dele
………….Belki değiller akraba bile,
…………..Çelebiler kendince koca bir sülale…


Hezarfen adı var bile ‘bin fenli’ manaya gelir
Bu isim onun şahsına halk tarafına verilir
Aşk ve sevgiyle çalışır, ilim ve fenle dirilir
Ünün salar bilgin ismi, bil ki dumanlı dağlara


Çelebimizdir Ahmet, bizim bir cevherimiz
Türkistan bir ilimiz, Farab da bir şehrimiz
……..Vardı güzel şehirde,
………. Hezarfen Çelebiden önce
…………Yaşayan kendisinden yıllar önce…


Örnek aldığı İsmail Cevheri
Maviye hasret onun gün özleri
Ta göklere dikilirde gözleri
Uçmaktır hedefi, söyler sözleri


……………. Uçmayı denemişti, uçmaya ahla vahla…
………………Kollarına bağladığı düz iki satıhla
………………..Büyükçe bir iştahla
…………………kuşlar gibi havada uça uça koşmayı


Denedi denemesine efsunluca bir havada
Ol Nişabur camisinin uzunca minaresinden
Sahteden kanatlarıyla kalkışmıştı uçmaya da
Muvaffak olamayınca çakılmıştı ensesinden
…………Tarihçilere göre bu denemesinde
………….Uçamayıp çaresizce düşmesi,
…………..Sebep olmuştu cevherinin ölmesinde


Ahmet çelebi bir güzel uçmayı
Martılar gibi kanadın çırpmayı
İstanbul’a kuş bakışı bakmayı
Hesapladı hep inceden inceye


İsmail Cevheri’nin örnek oluşlarını
Çeşit çeşit kuşların gördü uçuşlarını
Havada süzülerek gezip duruşlarını
Her hareketlerini hayranlıkla izledi
……detaylarıyla gözledi…
…….İnceleme ve çalışmalarına
………Kanat vurup uçma çabalarına
………..Önce evinde başladı, özenle gizledi…
…………Bitirince de olabildiğince hızlı,
…………..Okmeydanı’ndaki yüksekçe yerlere
…………….Kartal kanatlarıyla
………………Uzanmak istercesine havadaki renklere…
………………..Rüzgarlı havalarda başladı denemelere.


Kurtulmak ister gibi uykucu zincirlerden
Süzülmeye gül yüzlü bir tebessüme doğru
Müspet neticelerden gördü tecrübe erden
Nihayet büyük uçuş yolu gülsûme doğru
…………..Hazırdı
................. göklerde kuş gibi uçacaktı
………………Balmumu kartal kanatlar yapacaktı
………………..Kanatları kullanacak
………………….Galata Kulesinden atlayacak
……………………Bir müddet uçtuktan sonra, yere konacaktı.


Uçardı uçamazdı yalan ya da gerçekti
Merak eder padişah mutlaka görecekti
Lodosluca bir günde kat-i karar kılındı
Çelebice bir soluk derin derin alındı
…………Galata kulesinin şerefesi üstünde
…………..‘Ya Allah bismillah’ dedi sesli sözünde
…………….Boşluğa bıraktı kuş gibi kendini…
…………….. Hızlı hızlı çırpmaya başladı,
……………….Balmumundan yapma, takma kanatlarını.


Hayret dolu bakışlar
Sonra sonra alkışlar
Arasında uçmaya
Çıkarken uç boya

……………….. Martılar durup uçtu,
........................Eşlik için iki yanına...
……………. Üsküdar’daki Doğancılar meydanına
…………..İnmeye muvaffak oldu da sağ salim
……….. Dedi ‘Yorgunluktan kalmadı mecalim
………Göçmen kuşlar onca yol uçarda gider
……Kilometrelerce yolu yorulmadan kat eder…
…Lakin uçmak çok güzel’ deyiverdikten sonra;
Dördüncü Murat’tan mükâfatı kapar
Müslüman olarak uzay çalışmasını
İlk başlatan bir Türk olmaya koşmasını.
Belki düşünmeden öncülükte yapar


Lakin bin fenli elinden her iş gelen
Gökyüzünde kuşlar gibi uçabilen
Bir kişi korkulacak bir muhataptı
Sonra gelip tahtına oturacaktı


Diye bazı devlet ricalinin kurgulamasıyla
Sultan Murat’ında bu minvalde yargılamasıyla
Hezarfen Çelebimiz, hemen Cezayir’e sürüldü
Ömrünün kalan kısmında, sılaya ağlar örüldü


……………..Şu delice akan suların dili mi var
……………Ey ayyaş, kendine gel, biraz yaklaş
………….Bize öncülük eden çelebilerimiz var…
…………Sen, ben koca bir nesil duymasak ta;
………..Sessizliğin de kalbi var, o hep atar…
………Çünkü buna Hezarfen Çelebi gibi
……..Müşahhas mı müşahhas delillerimiz var…
İlim ve teknikte ilerlemişler günümüzde
Başka ülkelerin çalışmaları önümüzde
Füzeye binipte, gezegenlere ulaşınca
Sapma var bizlerin boş durduğu yönümüzde


İlim adamlarımız bu çalışmalarıyla
Bilim ve fen dalında hep yarışmalarıyla
Deve kuşu misali başları kuma gömen…
Batacak ne bir gemi, düşünmez ne de dümen…
………Mazisine ısrarla sırt çeviren
……….Hazırı yemek için dağlar deviren
…………Bencillik edip birbirini haksızca sömüren
…………..Bizlere şöyle haykırmaktadırlar,
……………Haykırmaktadırlar ta asırlar ötesinden; …


‘Bu tecrübelerimizi siz devam ettirseydiniz
Zevkine ve sefasına aldatan fani dünyanın,
Kanmadan al benisine hakikati görseydiniz
Gerçekleşmesi içinse istenen büyük rüyanın
İstikbal göklerde diyen sese kulak verseydiniz
Sizlerde pekâlâ çoktan aya gidebilirdiniz…’
…….diye.


…Sonuç olarak;
……Hezarfen Çelebi’nin üç yüz sene önce
…….Yaptığı bu önemli tecrübe
………Uçarak aldığı harika netice
………..yıllardan beri ‘eller aya biz yaya’ tekerlemesini
…………Söyleyerek kendi değerlerini
Mazisinden habersizce halkımızı küçümseyen,
Türkün öz değerlerini hiçe sayan insanlara…
Hakikatin tokadıdır yüzlere sessizce inen! ...
Selam olsun Çelebice tarihte ünü sanlara


Ruhun dizginlerini al eline, al ve dur
Bak ayak izlerine sana doğru geliyor.
Yollar vardır yol olur şehirlere ulanır
Şehre uzaklaşınca sislenirde bulanır

Feyzullah Kırca
Akbaşlar köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar