İçimizdeki renkler / Siyah -5 - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

6 Eylül 2010 Pazartesi

İçimizdeki renkler / Siyah -5



(son)
Sen de en az benim kadar ön yargılısın dedi siyah. Siyah olan benim kaderim. Yoksa ben de bilirim başka renklerin ışıltısını. Gözlerimin karanlığında hiç mi başka renk yok sanıyorsun?

Ne renkler söndü o gözlerde, ne acılar yüzünden sen biliyor musun? Üstüme yakışan sadece matem siyahından elbiseler mi sanıyorsun? Be hey aptal adam.

Evet, cehennemin ateşi de siyah ama Kâbe'nin örtüsü de. Katillerin, hainlerin dolaştığı geceler hep siyah ama gökyüzünde yıldızların asıldığı geceler de. Sen beni karanlık görüyorsan neden seviyorsun o zaman? En karanlık halimle bile sevmedikten sonra bana seni seviyorum demenin anlamı ne?

İyi gün dostlarının dostluklarından farkı ne ki senin yüreğindeki sevdanın? Ben sana güvenip yüreğimin dehlizlerini açtım diye, beni mahkûm mu edeceksin? Bir idam fermanı gibi boynumda asılımı mı duracak paylaştıklarım. Beni böyle sevmeye, sevmek mi diyorsun sen?

Dondum kaldım öylece.
Haklıydı siyah. Geceyi gündüze örtü yapan elbette siyahı da beyazdan ayrı ve sebepsiz yaratmış olamazdı. Kader denilen şey hepimiz için aynı yazılar yazmıyordu ne yazık ki. Bazılarımız bu konuda daha şanslıydı ve şükrümüz bir o kadar azdı.

Gözü kapalı sevmeliydim siyahı, öyle de yaptım bir süre sonra.Yumdum gözlerimi ve sadece sevdim. Sevdim...

Ancak bazı hastalıklar bulaşıcıdır. Benim gözümü kör eden ışıltılar, siyahın gözlerine de dokundu bir süre sonra. Bak dedi: şu Çingene pembesi ne kadar sırıtıyor, ya şu patlıcan moru, ya şu camgöbeği yeşili ne kadar itici. Sen bu renkleri nasıl taşıyorsun yüreğinde. Nasıl içine sindiriyorsun bunca çirkinliği nasıl, ha nasıl?

Sesi gök gürlemesini andırıyordu. Masmavi gökyüzü bir anda kapkara olmuş, şimşekler, yıldırımlar peş peşe üstüme geliyordu. Siyah bir müddet sonra kendi yarattığı yıldırımlardan gök gürültülerinden korkmuştu.

Yanıma geldi, bir çocuk gibi kollarıma sığındı. Biliyor musun dedi. Bakma esip gürlediğime ben yıldırımlardan, gök gürültülerinden çok ama çok korkarım.

Gülümsedim siyaha, saçlarını okşarken. Ben sana kara demem siyahım. Sen benden daha ak, paksın gözümde her zaman dedim. Gözlerimin içine sahiden mi? diye soran gözlerle baktı. Sahiden diye gülümsedim gözkapaklarından öperken. Sahiden!…

İçimizdeki her rengin kendince bir öyküsü var.
Dokunduğumuz her yürekte kanayan kandan nehirler akıyor. Kimi kıp kırmızı, kimi mor, kimi yeşil, kimi siyah. Tozpembe düşler kurmak, beyaz bulutların üzerinde uçmak, mavi gökyüzüne bakıp, doğan ve batan güneşin kızıllığına şiirler yazmak işin kolayı.

Oysa hayatın en zor ve en güzel rengidir siyah. Siyaha kanayan bir yüreğe kendinizden katacağınız renk ne olursa olsun, belki  ulaşabileceğiniz sevinç ve mutluluklar hiçbir zaman tozpembe olmayacak. Onun hep hüzünlü, alıngan ve kırılgan yüzü ile yaşamak zorunda kalacaksınız.

Ancak biraz gri, biraz kahverengi ile gerçekten mutlu olmayı başarmak istiyorsanız siyahı çok sevin. Çok ama çok sevin. Onun da sizi gerçekten çok sevdiğini göreceksiniz.

Renklerin içinde en gizemlisi, en asili ve en korkulanı: Seni sahiden çok sevdim, seviyorum, seveceğim. Biliyorsun değil mi?

(yakında : kırmızı)

1 yorum:

  1. Siyah en doğal renk,
    En değişmeyen karakter,
    Hangi renk, hangi is
    Ne karışırsa karışsın içine
    Yine kendi olan renk... Siyah

    YanıtlaSil

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar