21. Yüzyılda Türkiye 2 - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

21 Haziran 2010 Pazartesi

21. Yüzyılda Türkiye 2


Çoğu eski CIA ajanı olan 70 analistin görev yaptığı "Gölge CIA" olarak anılan,Pentagon dahil bir çok kuruluşa danışmanlık yapan Dünyanın Lider özel istihbarat kurumu Stratfor'un(Strategic Forecasting) kurucusu ve CEO'su George Friedman'ın "Gelecek Yüzyıl" adlı kitabında Türkiye'ye dair öngörüler oldukça dikkat çekiciydi.Ben de Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren kısımların altını çizmiştim.Bunlardan bir kaçını daha önceki yazımda paylaşmıştım.Şimdi de ikinci bölümünü paylaşıyorum.İşte Friedman'ın tüm dünyada büyük ses getiren kitabından Türkiye'ye dair ayrıntıların ikinci kısmı.


Türkiye, Rusya geriledikçe, kararlılıkla kuzeye, Kafkaslara doğru ilerleyecek. Bu ilerleme kısmen askeri müdahale ve kısmen de siyasi ittifaklarla gerçekleşecek. Yine aynı derecede önemli olarak Türkiye’nin etkisinin çoğu ekonomik anlamda olacak-bölgenin kalanı kendisini yeni ekonomik güçle bağlantı kurma ihtiyacında hissedecek. Türk etkisi kaçınılmaz olarak kuzeye doğru yayılacak,Kafkasları aşarak Rusya ve Ukrayna’ya ulaşacak ve siyasi olarak istikrarsız olan Don ve Volga havzalarında kendisini öne sürerek oradan da doğuya,Rusya’nın tarımsal kalbine doğru ilerleyecek.Müslüman Türkiye,Müslüman Kazakistan’ı etkileyecek,Türk gücünü Orta Asya’ya yayacak.Karadeniz,bir Türk gölü haline gelecek,Kırım ve Odesa,Türkiye ile ticaretini önemli oranda arttıracak.Bu bölgede yoğun Türk yatırımları olacak (208-209)

Ruslar zayıfladıkça,Balkanlar’daki müttefikleri de zayıflayacak ve bölgesel dengesizlikler meydana gelecek.Yeni bölgesel güç olarak Türkiye,bu geniş istikrarsızlık dolayısıyla Balkanlara girecek.Türkiye’nin tarih boyunca hem bir kara gücü hem de bir deniz gücü olduğunu hatırlatmak gerekir .Herhangi bir Avrupa gücünün Boğaziçi’ne yaklaşması,Türkiye için o kadar tehlikelidir.Boğaziçi’nin Türk kontrolünde olması,Avrupa güçlerini Balkanlardan çıkarmak,ya da en azından onları kararlılıkla engellemek anlamına gelir.Bu nedenle,Balkanlar’a girmek,Türkiye’nin önemli bir bölgesel güç olabilmesi için gereklidir.2040’ların ortalarında Türkiye gerçekten de önemli bir bölgesel güç olacak.Rusya ile Türkiye’ye tarımsal ürün ve enerji sağlayacak derin bir ilişkiler sistemi kuracak.(210)

Türkiye,Güneydoğu Avrupa’daki Amerikan müttefiklerini de çevreleyecek ve büyüyen gücüyle İtalya’da bir güvensizlik hissi yaratılacak.Eskiden beri istikrarsız olan Mısır bir iç kriz ile karşılaşacak ve Türkiye’nin de lider bir Müslüman güç konumunu kullanarak ülkede istikrar sağlamak adına Mısır’a girmesi ise kırılma noktası olacak.Mısır’da aniden Türk arabulucuları baş gösterecek,Süveyş Kanalı’nı kontrol altına alacak ve Türklerin geleneksel olarak hep yaptığı şeyi yapabilecek pozisyonda olacaklar:Batı’ya,Kuzey Afrika’ya doğru ilerlemek.Eğer Türkiye bu fırsatı iyi kullanırsa Batı Avrasya’da belirleyici bir güç olacak.(211)

Türkiye,Polonyalıların,Hintlilerin,İsrail’in ve her şeyden çok ABD’nin korkusu haline gelecek(214)

Akdeniz’de Türklere karşı direnebilecek tek güç Amerika olacak.Ve Amerikalıların eğilimi giderek bunu gerçekleştirmek yönüne kayacak,zira onlar da bİr Avrasya gücünün kurulmasını görmek istemeyecekler. (218)

Polonya bloğunun gelişim oranı oldukça şaşırtıcı olacak ve Türkler sadece Polonya bloğundan değil,Amerika’nın ta kendisinden gelen bir meydan okumayla karşı karşıya olduğunun farkına varacak.Almanlar ise bu krizi çok yakından kaygıyla izleyecekler,açıkca Türkleri destekleyecekler.Polonya bloğunun başarısı Almanya için hem kısa vadede hem de uzun vadede birçok tehdit oluşturacak.Bu yüzden Türklere mümkün olan her şekilde yardım etmek Almanların çıkarına olacak. (219)

Amerikalılar Polonya bloğunu silahlandırıp Türklerle çarpışma konusunda destekleyecekler.Hintlerin ise Hint Okyanusu’nda güçlerini arttırmasına yardım edecekler.Çinlileri ve Korelileri güçlendirerek Pasifik ve Akdeniz’de Amerikan güçleri kuracaklar.Japonya ve Türkiye’nin gelişimini engellemek için onlara karşı doğrudan harekete geçmeden yapabileceği ne varsa yapacak.(220)

Amerika bu stratejide her zaman kendi kaderini tayin edecek ve demokratik değerlere başvuracak,Japonya ve Türkiye’yi ulusal iradeyi baltalayan ve insan haklarını ihlal eden saldırganlar olarak sunacak.Türklerin ezeli düşmanı Yunanlılar ise Amerika ile sıkı bir ittifak kurarak bu çabaları destekleyecek.(221)

Amerika’nın gelecek planlarının üç Savaş Yıldızı sistemi oluşturmak şeklinde olacağına inanıyorum.Ana Savaş Yıldızı ekvator üzerinde,Peru sahilleri civarında eşzamanlı bir yörüngede olacak.İkinici Papua Yeni Gine,üçüncüsü ise Uganda üzerinde olacak.Üçü de dünyayı üç eşit parçaya bölen mesafelere yerleştirilecek.Pek çok ülke bu Savaş Yıldızı sistemlerinden hoşnut olmayacak.Ancak özellikle de Japonlar ve Türkler alarma geçecek.Zira Savaş Yıldızı sistemlerinden biri Türkiye’nin,diğeri ise Japonya’nın tam güneyinde olacak.Bu sistemler iki ülkenin de başına dayanmış birer silah olacak.Savaş Yıldızları Türkiye ve Japonya’yı işgal edemeyecek ama iki ülkeyi de kıskaç altına alacak.(224-225)

Amerikalılar iki ülkenin de 2020’deki konumlarına dönmelerini beklemeyecek,ama daha fazla gelişmelerini engellemeye çalışacak.Amerika ne Japonya ne de Türkiye’yle savaşa girmeyi düşünecek.Amacı sadece dinamizmlerini kaybederek Amerikan taleplerine karşı daha yumuşak hale gelene kadar zorlamak olacak.(226-227)

Uyum imkansız hale gelecek.Amerika’ya verilen her ödün beraberinde yeni Amerikan taleplerini getirecek.Japonya ve Türkiye’den gelecek her olumsuz yanıt ise Amerika’nın korkularını arttıracak. (234)

3 yorum:

  1. Sanki bizim böyle düşünmemizi istiyorlar..

    Gazla çalışıyoruz zira..Bunu çok iyi biliyorlar..

    Lale devrinde ki ''Osmanlı'yı 1000 sene içinde herhangi bir dünya devleti yenemez'' dedikoduları gibi.Öyle düşünmenin rehaveti bunlar.

    YanıtlaSil
  2. Ama ben burda çooookkk çalışmamız gerektiği,durmamamız yol almamız gerektiği sonucunu çıkardım,rehavete sevkedecek bir söylem çıkarmadım.Bilakis kendi gücümüzün farkında değiliz,içerdeki sorunlar yüzünden bunaldığımız için objektif düşünemiyoruz.Öyle düşünmemizi isteikleri de bir teori ama açıkcası ben bazılarının gerçekleşmesi taraftarıyım.Elimizi sıkı tutmalıyız.

    YanıtlaSil
  3. düne kadar,ithalatlarımız (iyi bir şey olduğunu savunmuyorum) ya da ihracatlarımız (iyi bir şey olduğunu savunuyorum)mutlaka bir yahudinin tezgahından geçiyordu.biz hiç bir şey yapamayız mantığı beynimize çakılmıştı.şu an dünyanın her tarafı ile direk ilişkiler içinde olan şirketlerimiz oluştu.seversiniz,sevmezsiniz,türk okullarının dünyanın dört bir yanında oluşmaları,ticaret mekanizması ile bütünleştiğinde gelecekte ülkemizi güzel şeylerin beklediğinin göstergesi.şu an lale devrinde filan değiliz,ayakları yere sağlam basmaya çalışarak yol almaya çalışan bir ülke olarak görüyorum,ülkemizi.kaybedilmiş yüzyıllar var,ama bunlar tekrar kazanılmaz diye bir şey yok.her gündüzün bir gecesi olduğu gibi her gecenin de bir gündüzü var.bir hafta kadar önce bir araştırma yazısında abdnin kendi krizinden sıyrılmaya çalıştığı,ab ülkelerinin bir kısmının batma noktasına geldiğini,düne kadar bazı kesimlerin "lan yunanistanın bile kişi başı geliri 10000 $ dan fazla,bize bi bak!"dediği ortamda biz çok yalpamayan bir halde ortada duruyoruz.eğer iç çekişmeleri aşabilsek gelecek bizim.iç çekişmeler bizi yer bitirirse,biz birilerinin oluruz.dün olduğu gibi.

    YanıtlaSil

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar