KINALIZADE ALİ ÇELEBİ (Gülce-Bahçe) - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

28 Temmuz 2010 Çarşamba

KINALIZADE ALİ ÇELEBİ (Gülce-Bahçe)



















Ta uzaklardan esen, umut yelleri gibi
Bin beş yüz on bir günü, yazın gülleri gibi
Isparta’da doğar da, babası Emrullah’a
Sevgi sunar gözleri, sevda gölleri gibi
…Emrullah Efendi kadılık mesleğini icra eder
…..Sevda bülbülleri gibi dost dost deyip dosta gider.
…… Fatih Sultan Mehmet'e de
……..Şehzadeliği döneminde hocalık eder.

Uçarı rüzgârlar ki onun dağlarına tutunan
Güller diyarı Isparta diye cihana nam salan
Ali Çelebi ilk tahsilini doğduğu yer olan
Bu günkü renk çağıltısı, bu gül şehirde başlattı

Sonra üç kıtanın, geçiş köprüsü
Yedi büyük tepe, olan örtüsü
Eyyub’u kuşatan, fetih dürtüsü
İstanbul’a gelir, devam ederek
…Akrabası Kadir Efendinin nezaretinde
….Tahsilini ikmale çalışır, taviz vermez zarafetinde…


Mahmut Paşa, Davut Paşa ve eski Ali Paşa
Medreselerini bitirirde bu doğrultuda
Fatih’teki üniversiteye girer de sonra
Tanınmış müderrislerden dersler alır burada
… Bunlardan biri Kara Salih Efendi
….. Bir diğeri de Kamil Çivizâde kendi
……Bin beş yüz yirmi dokuzda onun yardımcılığını üstlendi…
*

Ali çelebinin Müderris olmasına gelince sıra
Sıra beklendi töre beklendi
Teklendi Ebussuud Efendi’den ses soluk çıkmaz oldu
Çıkmaz oldu onun uhdesinde olan tayin etme yetkisi
Yetki onundu ama vardı belki bilinmedik bilgisi
Bilgisi, kamalat ve faziletine rağmen kendine rakip saydığı
Saydığı ve belki bir o kadar da sevdiği Çivi zade’ydi
Çivi zade’nin ise bizim Kınalı zade Ali yardım eriydi…


Eriydi de bu beklemenin vardı bir başka sebebi
Sebep neyse neydi, belki de kendince düşündüğü bahaneydi
Neydi, bahaneydi, Ali çelebi’yi fazlasıyla üzmekteydi.

Üzmekteydi ve görev beklemekten bıkıp da sabrı tükenmekteydi
Tükenmekteydi de sonunda teklif etmiş olduğu bazı eserleri alıp
Alıp gider de dikilir Ebus Suud Efendinin kapısına
Kapısına Ebus Suud Efendi Kınalızâde'ye niçin geldiğini sorar
Sorar da alır hem de soruya kızgınca bir cevabı
Bir cevap ki; ‘Memuriyet ve müderrislik görevi almaya
Almaya devlet ricalinin kapılarını nail oluyorlar dolaşarak.
Dolaşarak değil hakkımızla istiyoruz bizde
Bizde müderrisliği yazdığımız bu eserlerle istiyoruz almak
Almak için başka kapıları aşındırmak gerekse bilelim
Bilelim de ona göre hareket edelim’ dedi.

Dedi bunları, Kınalızâde Ali Çelebi
Çelebi dedi, Ebus Suud Efendi dinledi
Dinledi ve genç müderris adayının eserlerini
Eserlerini okudu, bir güzel inceledikten sonra
Sonra derhal Edirne’deki Hüsamettin Medresesine tayin etti.

Tayin etti ve onun bu sert tavır ve sert karşılığına kızmadı
Kızmadı âlicenap ve kadirşinastı Ebus Suud Efendi
Ebus Suud Efendi yanındakilere, onu şöyle örnek gösterdi

Gösterdi ve; ‘İşte insan olan böyle fiilen
Fiilen ehliyet ve liyakatini ispat ederek hakkını ister.
İster hakkıyla hakkını da, emeline nail olabilmek için
Olabilmek için kimseden şefaat ve delalet etmez.
Etmez çünkü bu insanlık değildir’ dedi.

*

Kınalı zade Ali çelebi efendi
Edirne Hüsamettin Medresesi'nde
Bursa vilayeti Hamza Bey’inde
Veliyiddinoğlu Ahmet paşa
Kütahya’daki Rüstem paşa
Sonra da İstanbul’da da
Yaptırdı Rüstem Paşa
Kendisi medrese

Kınalı zade Ali çelebi efendi
Geçti bu adrese müderris olarak
Sonra da Haseki Medresesine
Geçti de müderrislik alarak
Ona bol şöhret kazandıran
Sahn-ı Seman medresesi
Ve Süleymaniye’de
Görevde kalarak

*

Öğrencileriyle, hakça ilgilendi
Daha çok okudu, çokça bilgilendi
…Kınalı zade Ali çelebi efendi
….Kitaplar göze indi
…...Beş yıllık görevde kalma sırasında
…….İlerledi nice ilimler arasında
Nasip oldu menzilde, görevde yükselmesi
Eyalet Kadılığı, kazandığı payesi
…Kınalı zade Ali Çelebi,
….Elli dört yaşında idi kendisi
…..Şam kadılığına tayin edildi

…Sonra sırayla Mısır, Bursa ve Edirne de
…..Vilayeti İstanbul, kadılığı görevine de
Dokuz yıllık başarılı, bir yolculukla yürüdü
Hak ve adalet yolunda, hep doğruluğu bürüdü
Zor koltuğun ürpertili cazibesine dalmadan
Üzerine mazlumların, ahlarını da almadan

Gönlünün sarmalında bir sevda gerçek oldu
Kalıcı nefeslerle, gözleri mercek oldu
Gönül limanlarına, yağmur düşecek oldu
Üzerine mazlumların, ahlarını da almadan
….Kazasker olup, Anadolu Kazaskerliğine tayin oldu


Bin beş yüz seksen dörde, kadar kaldı görevde
Edirne de Nıkris’e, yakalandı da gövde
Bu illetin yüzünden, yata kaldığı evde
Darı bekaya göçtü, kuşlar ötmez gırevde

….Çok başarılı bir müderris
…..Başarılı bir devlet adamı olarak biliriz
Üç dilde şiirler yazan, kudretlice bir şairdi
Böyle insanlar gerekli, onlar dünyada nadirdi
Fıkıh ve tefsir ilminde, çok güçlü otoriteydi
Matematik ve Felsefe, ilminde de ileriydi
…….Dönemin en önemli simalarından biriydi…
…….. Nitekim Tecrid, Mevakıf ve Keşşaf gibi
……….Ünlü eserlere "haşiyeler" de yazan bir ilim ehliydi.


…Bir başka ilginç nokta ise,
Ona neden Kınalı zade, dendiği ile ilgilidir
Rivayeti hak dedesi de, çok veli bir sevgilidir
Sakalına kına yaktığı, bilinenden bir bilgilidir
Bu yüzden kendisi ve oğlu, hasan ile tüm ailesi
……Kınalı zadeler diye namları bu güne gel gilidir.

Hiçbir kuşku yok ki, en ünlü eseri
"Ahlâk-ı Alâî " adlı şaheseri
Olmasın isterdi ki, ahlaki bir yarada
Şam’da görevini yaptığı sırada
…Suriye beylerbeyi Ali Paşa adına
….Yazıp erdi bu güzel muradına.

……Dahası Mehmed Ali Ayni'nin ifadesiyle,
Dört yüz kusur senelik bir zaman geçmesine
Ahlak ve yaşantının bayağı göçmesine
Nefisler türlü türlü, kötülük içmesine
Ve bu yolda eserler, yazılmasına rağmen
…….Bu kitabın derecesinde kuvvetli
……..Ahlaki konularda dirayetli
………bir ahlak kitabı yazılamamıştır ehliyetli…

………Birçok haşiyeler ve risaleleri
……..Türkçe, Arapça ve Farsça şiirleri
…….Münşeat ve tefsirden mübahaseleri
.…..Olmak üzere on ikiyi aşkın eserleri
.....Yazan Kınalı Zade Ali çelebi;
…Vardır dinleyin helebi
Toplum yapısının ana unsurları
Dört madde çevirir, insanda surları
Su, ateş, havayla toprak anadır der,
Değinelim buna, kısaca ne söyler;

*

"Hayatta
Toplum yapısı
Dört şey ile kaimdir;
Nasıl insan için su varsa,
Toplumların suyu ki ulemadır.
En geniş anlamda bilgiyle var olmadır
Ulemalık toplumda ilimle hayat bulmadır.

İkinci
Unsur şudur ki;
Ateş ısıtan bir yar,
Nasıl ki insana ateş var,
Topluma ateş muharip güçlerdir.
Bunlar işini yapmayıp görev savsaklar
O zaman toplumun hali yanan acı içlerdir.

Üçüncü
Unsur şudur ki;
Toprak saklar baharı
İnsan ki muhtaçsa toprağa
Toplum da tarıma ihtiyaç duyar
Çiftçi ürünler üretip koyar ortaya.
Toplumun toprağının teşkil eder çiftçi ağa…

Dördüncü
Unsur şudur ki;
Hava nefeslik bir yar,
Nasıl ki nefessiz ölüyor.
Toplumun ise havası tüccardır.
Zaruri malların olduğu uzak diyar
Tüccarla toplumların istifadesine sunar…"

*

…..Diyen Kınalı zade Ali Çelebi;
"Toplumun temel meselesi, bu unsurlar arasındaki
Dengenin iyi korunması, işleyişler sırasındaki
Birinin üstün gelmek için, saldırısı sırasındaki
Diğerine bir tecavüzü veya göreve karışması
……Gözün işi kulağa, kolun işi parmağa
……..Kol yardım ederse, yolun gidicisi ayağa
………Bozulur ya bedenin düzeni.
……….Karışırlarsa askerler yönetime
………..Başlarlarsa ticaret ve de üretime
…………Askeri güç azalır, çok olur üzeni" der…
*

Ve devam eder
Kınalı zade söze;
"Bir hikâyedir
Söylenir dilde dile
Kisra Hürmüz’e
Söyler vezirler bile
Dinle bir hele
Başka beldeden, göze
Hoş gelen cevher,
Taçlar ve de mücevher
Gelmiş biz gördük.
Saraya satın alıp,
Satarak zengin
Olmaya tez yürürdük"
Diye arz ettiler.

Hükümdar cevap verdi;
"Hak Rabbim bize
Saltanat nasip etti.
Ticareti de
Halkımıza bu yoldan
Rızık temine
Vesile için verdi.
Biz hükümdarlık
Onlar ise tüccarlık
Herkese ödev
Güzel yapmak öz görev"
Dedi, ders arlık
Bilsin bunu insanlık….

*

….Yine eserlerinden birinde rivayet edilir ki;
Japon devleti, ilk hükümdarı
Şogun Leyasu, ismi medarı
Son savaşını, kazanıp geçti
Sonra bir daha, at binmemişti.

"Kazanılır ama savaş at sırtında
Yönetilemez ki ülke at sırtında",
…….Demiş.
……..Kemal Tahir de buna ilaveten İttihatçılara;
Vazgeçemediniz gitti, şu tabanca doyunuzdan
Muhalefette düşmedi, iktidarda huyunuzdan
Kurtulun dedim size de, beni hiç dinlemediniz
Haberiniz yok ülkeme; kazdığınız kuyunuzdan

….Anlatamadım ben size,
….. Edilemeyeceğini tabancayla devlet idare…
Tabancalık iş değil bu içine düştüğümüz bela,
Üstesinden gelinecek iş değil tankla topla bile.
Adalet ve hukukla kalkınmadan gerisi nafile
Çıkar benim ülkem düzlüğe sevgi ve hoşgörü ile"
……….Diyorum bende okuyan gönüllerinize…

Feyzullah Kırca
Akbaşlar köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar