Senaristliğini/yönetmenliğini Özcan Deniz’in üstlendiği 105 dakikalık romantik türündeki projenin oyuncu kadrosunda Özcan Deniz, Deniz Çakır, Barış Falay, Ragıp Savaş, Janset, Naz Elmas bulunuyor. Film Şubat 2011’de gösterime girmişti.
Adem ve Didem büyük bir aşkla 7 yıl önce evlenmiştir. Ticarette bir türlü tutunamayan Adem, eski mesleği veterinerliğe geri döner. Didem ise Adem’in iş hayatı ve tercihlerine göre kendi hayatını boş verir, kocasına destek olur. Fakat Adem günbegün Didem’e vakit ayırmamaya, onun tercihlerini sorgulamamaya başlar. Bu durum da Didem’i mutsuz eder. Fakat hayallerindeki erkek de pek uzakta değildir.
Filmin müziklerini genel olarak ne yazık ki hiç beğenmedim. Sezen Aksu şarkısını duymak müzik açısından içimi rahatlatan tek şeydi. Onun dışında klasik müzik seçimleri türe göre çok alakasız kalmıştı. Özcan Deniz ne amaçla bu müzikleri kabul etmiş, anlayamadım. Hani her türden dinlerim, anlarım havası yaratılmış sanki. Lakin seyirci için önemli olan yönetmenin ne dinlediği, anladığı değil film ile olan bütünlüğüdür.
Mekan, dekor, kostüm detayları ise bu türe göre başarılıydı. Özellikle çiftin evi ve dekoru güzeldi. Didem karakterinin saç şekli, sıra dışı kostümleri ayrı bir renk katıyordu. Hatta bu kostümler Deniz Çakır üzerinde olunca daha da bir yakışıyordu. Başkasında olsa garip gelebilirdi. Senaryoya gelince; bir erkeğin kaleminden yazılmasına rağmen ve erkek tarafının eksikliklerini göstermeye çalışsa da kadınları oldukça ezen bir öykü olduğunu düşünüyorum. Haklı tarafın kadın olması önemli değil bu konumda. Eşi tarafından desteklenmeyen, fikirlerine saygı duyulmayan pek çok kadın var evet. Bu, konunun evrenselliğini gösterebilir. Fakat (spoiler olmaması için yüzeysel yazmam gerekiyor) ilgisiz kaldı ve kafası dağınık diye başka denizlere pat yelken açılması nasıl bir mantıktır? He, yapan var mıdır? Tabi ki de vardır ama senaryoda bu tatmin edici gelmiyor. Aslında Özcan Deniz çok ilgi çekici bir konu yakalamışken ortasından itibaren daha tutarlı ve mantıklı olsaydı filmin çıtası bir kaç basamak yükselirdi. Zaten yabancı olunmayan bir konuda sonuca ulaşmak için araya böyle dalavereler sokmak gereksiz geldi.
Karakter detaylandırılması ise baş roller dışında üstün körü yapılıyor. Didem ve Adem’i zaman geçtikçe anlatılan anılarla tanıyabiliyoruz ama kadro devamında nice önemli oyuncular varken (Adem’in erkek arkadaşları ve Didem’in patronu) onlara haksızlık yapılacak şekilde detaya inilmiyor. Akıllarda pek çok soru işareti kalıyor. Bir de Adem’in arkadaş çevresi genişken Didem’in tek bir arkadaşı olması, çevresinin bu kadar darlaştırılması, tekrardan feminist tarafımı ortaya çıkarıyor. Güya modern bir çift görüntüsü varken ve kadını haklı göstermeye çalışırken bu gibi detaylarla daha çok ezildiğini göre sadece ben mi varım acaba? Pozitif ayrımcılık değil midir bu?
Deniz Çakır'ı “40” filminde çok beğenmemiştim. Bu filmde ise karakterden mi yoksa filmin türünden midir bilmiyorum gene ısınamadım. “Yaprak Dökümü”ndeki Ferhunde karakterinin etkisinden çıkamayarak haksızlık etmek de istemiyorum tabi :) Didem’in patronu rolüyle ekrana yansıyan 1972 Balıkesir doğumlu Barış Falay, dizilerle şu anki şöhretine kavuşmuştur. Fakat eğitimli olduğunu vurgulamak istiyorum. Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü mezunudur. Pek çok tiyatro oyununda yer alan Falay, “Kirpi” ve “Şeytanın Pabucu” filmlerine yer alırken, “Çiçek Taksi” (şaka gibi), “Dadı”, “Tatlı Hayat”, “90-60-90”, “Kuzenlerim”, “Yarım Elma”, “Aliye”, “Ezel” gibi bilinen dizilerde oynamıştır. En büyük çıkışı da (benim de oradan tanıyıp takip ettiğim) “Aliye” dizisiyle yapmıştır. Asi ama yaralı Müco karakteriyle pek çok izleyici kazanmıştır. Bu arada fark ettim de hep dram yüklü dizileri takip etmişim zamanında. “Yaprak Dökümü”, “Aliye”... Bu ne yahu :)
http://seyirci-koltugu.blogspot.com/
3 Yorumlar
Bu filmi izlemek yerine alternatifler bulmak mümkün..