Uzun süre merak uyandıran fakat gösterime girer girmez “The Blair Witch Project” misali yavanlığını ortaya döken Karadedeler Olayı, 87 dakikalık belgesel (!) olarak karşımıza çıkıyor. 16 Eylül’de vizyona girmiş ve toplamda 625.000 TL civarında hasılat elde etmiştir. Yönetmen Erkan Bağbakan, projenin ısrarla belgesel olduğunu savunduğu için oyuncular bulunmamaktadır. Bir gün külahım olur diye bekleyemeyeceğim. O yüzden projeyi gerilim, korku türüne sokabiliriz.
1989 yılında Türkiye’nin bir köyünde yaşanan garip olaylar gazetelere kadar çıkmıştır. Genç gazeteci H.B., haber yapmak sevdası ile köye gider. Köylüler geceleri çevrede dolaşan yaratıklar olduğunu ve cinlerin köyü sardığını söylerler. H.B. tabi ki buna inanmaz. Bir süre köyde kalıp hiçbir şeye şahit olamayınca da İstanbul’a geri döner lakin dönerken kamerayı köydeki bir çocuğa bırakır. Asıl şimdi her şey ortaya çıkacaktır.
Belgesel olduğunu bir kenara bırakırsak eleştirmek daha mantıklı görünecektir. Film toplam 3 bölümden oluşuyor. Bu üç bölümü türe göre orta şeker kıvamda bağlamışlar. Amatör kamera havası verilerek gerilimin dozunu arttırmayı hedeflemişler ve bir yere kadar da başardıklarını belirtebilirim. Bir kere şunu kabul etmek gerekir: Bu tür olaylara inanır mısınız inanmaz mısınız? Eğer inanıyorsanız ister istemez sizi biraz içine çeker. Eğer hiç inanmıyorsanız bir buçuk saatinizi heba etmeye gerek yok. Ben izlerken gerildim ama bu gerilmemin sebebi filmin başarısı değil, konunun ta kendisi idi. İlla bu türde başarılı bir Türk filmi izlemek istiyorsanız tüm oklar “Musallat”ı göstermelidir. Beni o kadar gerip korkutmuştu ki projenin ikinci filmini izlemedim ve izlemeyi de şimdilik düşünmüyorum! “Musallat”ı izledikten sonra korku/gerilim türünde Türk projelerine olan inancım artmıştı. Neyse tekrardan Karadedeler Olayı’na dönersek, yönetmen gerçekçi görünmesi için amatör kamera dışında oyuncu seçimlerini de profesyonel kişilerden seçmemiştir. Fakat seyircinin önünde “The Blair Witch Project”, “Paranormal Activity” gibi örnekler varken biz buna inanır mıyız? Hiç sanmıyorum. Hele de dikkatli izlenildiğinde pek çok görsel hatayı yakalamak mümkün. Bu hataları tek tek sıralamaya gerek yok. Nette pek çok kişi hataları kare kare yakalamış zaten. Sürekli kıyaslama yolunu tercih etmek istemiyorum lakin “Paranormal Activity” serisinde gene bir senaryo ve daha kuvvetli bağlar bulmak mümkündü. Burada ise kopukluklar ayyuka çıkıyor. Kurguya biraz daha yoğunlaşsalar çıta bir milim yükselebilirdi. Gerçi hedef inandırıcılığı arttırmak iken kurgu ve senaryo bilinçli olarak da bu derecede bırakılmış olabilir. Sonuçta film için yapılan basın açıklamasında film sahipleri, ellerindeki kasetlerle projeyi yaptıklarını bildirdiler. En azından yapımın ekmeğini yemiş oldular. Reklamın iyisi kötüsü sorgulanmıyor.
Bu arada adı sürekli saklanan köy, Kırklareli Lüleburgaz’ın Davutlu köyüdür. Gerçeklik payı var mıdır? Biraz araştırdım, az çok haberler çıkıyor ama net cevaplar elbette yok. Tarihin 1989 olduğunu da göz önüne alırsak nette çok yer almaması da doğal görünüyor. Son olarak, filmi tavsiye eder miyim? Daha başarılı benzerleri varken ne yazık ki hayır. Diğer yandan, korktum mu? Evet ama bu benim ödlekliğimden kaynaklanıyor J Sinemasal açıdan tatmin edici hiçbir şey yok.
2 Yorumlar
1) burada fındık yetişiyormu?
2) yetişmiyorsa resimdeki fındık ağacı ve filmdeki çocuklar fındık bahçesinde dolaşırken kamera kayıtları var bunlar nedir.
3)erdince kamerayı verdiğinde hakkı köyle gelen askerler vardı son kasette farkındamısın fındık çekilirken kullanılan patosun lastikleri var bu nedir?
bence kırklareli değil. fındık ibaresi çok geçiyor fındık ben giresunluyum giresunda orduda adapazarında yetişiyor karabük olabilirmi gazetecnin adını gerçekten bulabilrsek soy adına kadar veya yüzbaşının asıl yeri bulabiliriz.