- Hayatımın hiçbir döneminde prof. olamayacağımı anladım 3 dakika önce. Evet saydım, üç. Bu sebepten canım sıkıldı biraz, "tüh ulan" dedim kendi kendime. Halbuki ne güzel olurdu, ama olmadı. Canım sıkkın, hoşgörün lütfen.
- Arkadaş ne microsoft office'miş yahu. Sanki onun bilgisayarımı terk etmesinin hemen akabinde benim kollarım da kangren oldu. Yazıklar olsun modernizmin doğurduğu bu uyuşukluğa. Ne yani, Çamlıbel'in bilgisayarından Microsoft Word silinseydi "Han Duvarları" yazılamayacak mıydı şimdi? Kınadağ'dan ayrı kalan ozanımız ne yapacaktı peki? Üzülüyorum ben Turgut Özal'ın torunlarına, yani bizim neslimize. Elimiz kolumuz bağlı resmen. Kollar zaten kangren, "-en" sesleri de tam uyak.
- Bu arada "kol" demişken, benim sol kolumun ismi Cahit. Frag kiraladık geçen, Cahit ve ben. Mutluyuz şimdilik, ama Merve her an ikimizden birini eleyebilir adadan, hayatı survivor tadında yaşayan bahtsız bir bedeviyim ben, ha bir de office programım yok.
- Binlerce kitap, binlerce dergi var odamda ve hepsi fazlasıyla agresif. Aslında iki üç taneler ama,
a) Yazar bu dizesinde "mübaala" sanatına başvurmuştur.
Bütün bu dergiler, kitaplar yetmiyormuş gibi bir de Amelie var bilgisayarımın masaüstünden sinsice bana doğru bakan. Arkadaşım bu oda tam bir korku imparatorluğu oldu. Halbuki Amelie anlamıyor ki, onlarla değil de benimle işbirliği yapsa ne kadar mutlu edeceğim onu. Ama entellektüel karakterinin de etkisiyle benim saflarımda olmak istemiyor tabii. Hepsi okunacak elbet, okunur yani. Ama insan uyumalı da zaman zaman, haksız mıyım sayın yargıç?
- Dinlediğim her Fransızca şarkı, Kenan Işık'ı çağrıştırıyor bende. Sanki bu şarkıların hepsini (bkz. all of them) evet, sanki hepsini Kenan Işık söylüyormuş gibi geliyor bana. Anlayacağınız, Kenan Işık bilgisayarımın her yerinde. Hele müzik klasörünü açmayagöreyim (açmayagöreyim: sadece Cezayir'de yetişen bir bitki türü) hemen Kenan Işık'ın sırıtan suratı geliyor gözümün önüne. Kenan abi git artık. Aksi taktirde sen de ben de üzüleceğiz çünkü. Hayır ağlamıyorum, sadece toz kaçtı.
- Ben küçükken ki ben de küçüktüm, bariz ufaktım yani, müzik kitabımda "süt içtim dilim yandı" türküsü vardı. Bilerek büyük harfle yazmadım çünkü bende derin yaralar açtı bu türkü, neden diye sorarsanız eğer, türkünün üzerinde "süt içen aile" resmi vardı. Şu noktadan sonra bir karmaşadır sardı beni, ama bu karmaşanın ertesi günü bir org aldım kendime ve mahallemin düğünleri artık benden soruluyor.
- Rafet el Roman : Fildişi Sahilleri'ndeki devlet memurlarının kullandığı sarı renkli pasaporta verilen isim.
- Sigara içme, en azından gizli gizli içme, aksi taktirde MEB'in bir mensubu olduğundan şüpheleneceğim ergen arkadaşım.
- Beni beni, Tayyip'ini !... (ABD'de sosyalist devrim gerçekleşeceği zaman dönemin devrik ABD başkanı ve RTE arasında geçecek olan tahmini diyalog.)
- Ha bir de şunu merak ediyorum, acaba RTE iki hafta bıyıklarını kesmese, daha doğrusu kısaltmasa, Ankara'nın ısınma problemini çözebilir miyiz? Bu projeyi Gökçek'e götürmeliyiz zannımca. Sadece yağmur yağarsa sorun olur, o zaman da devreye Kürşad Tüzmen girer.
- Kadın ve aileden sorumlu devlet bakanımız Amelie olsun, referanduma bir şey gidecekse eğer o da Amelie'nin saç modeli olsun. (bkz. Saadet partisi "kahkül"de ısrarlı..)
- Bu arada şunu vurgulamak istiyorum, eğer Banu Güven insansa ben bir öküzüm.
sustum.
3 Yorumlar
Eline sağlık :))