İzmir’de ki, kitap fuarında binlerce korsan kitap ele geçmiş. Sakın yanlış anlamayın korsan kitapçılar İzmir’de ki kitap fuarında stand falan açmamışlar.
O herkesin bildiği ve korsana hayır bildirilerinin altına imza atan yayınevlerinin açmış oldukları standlarında ele geçmiş.
Hem bandrolsüz hem de sahte bandrollu kitapları korsan kitapçılar basıp o yayınevlerine mi pazarladılar. Tam aksine devlete bandrol parası vermemek için, kitabın yazarına daha fazla telif hakkı vermemek için bizzat yayınevleri tarafından basılan kitaplar bunlar.
Bakın TÜYAP Fuarcılık Ege Bölgesi sorumlusu Akın Aktaş bu konuda ne demiş;
“operasyonlarda korsan kitapların değil, bandrolü yapıştırılmamış kitaplar ortaya çıktı”
Bizde yedik.
Bu konuda onpunto yaşıyorken bir yazı yazmıştım. Şimdi bu olaydan sonra güncelliğini koruduğu için tekrar onverita sitesinde de yayınlamak istedim.
TEK SUÇLU KORSANLAR MI ?
Başlığa bakıp da eski zamanlardaki denizlerde gezerek gemilere saldıran korsanlar gelmesin aklınıza. Haksız kazanç sağlayan herkes için aynı tabiri kullanabiliriz. Ülkemizde de olduğu gibi dünyanın her ülkesinde bulunur bu tür kazanç sağlayan kişiler.
Bu daha çok müzik, kitap ve tekstil piyasasında vardır. Ben özellikle müzik ve kitap piyasasında ki korsanlığı yazmaya çalışacağım.
Korsan satıştan en çok kimler mağdur olur. Eserin sahibi ve o eseri piyasaya süren şirketler. Yazar ne kadar çok kitabı satılırsa o kadar fazla telif hakkı alacak ve bağımlı olduğu şirketle yaptığı anlaşmaya göre cebine fazla para girecektir. Şirket niye mağdur olur, çıkardığı eser kanuni yoldan ne kadar çok satılırsa o kadar çok kar edecektir.
Peki bu eserlerin maliyetini kim hesaplar, tabii ki yayıncı firma. Peki nasıl hesaplar, işte orası bana göre biraz karışık. Önce eserin sahibine bakılır, sonra satabileceği adet sayısına bakılır. Ondan sonra oturur kağıdın, mürekkebin, yanında kaç işçi çalıştırıyor, vereceği vergi ve makine amortismanı derken ortaya bir maliyet çıkar. Bunun üstüne bir de yapacağı karı koyunca, örneğin; 100 sayfalık bir kitabın satış fiyatı ortaya çıkar. Tabii burada daha dağıtımcı kuruluşun ve satışa sunulan kitabevlerinin yapacağı kar daha yok.
Burada asıl atlanmaması gereken bir konu var. Aynı şartlara sahip bir yayıncı kuruluşun piyasaya sürdüğü bir eserin neden fiyatları arasında uçurum vardır. İşte burada eser sahibinin piyasadaki ağırlığı devreye giriyor. Çok satan bir yazarın kitabı sürümden kazanıp fiyatının daha düşük olması gerekirken aksine çok daha pahalıdır. Bu müzik piyasasında da aynen böyledir. Çok dinlenen bir şarkıcının çıkardığı kaset ve cd ler her zaman pahalıydı. Pahalıydı diyorum çünkü bundan çok değil, bir iki yıl öncesine kadar bu böyle devam ediyordu.
Ta ki, korsan satıcıların alıp başını gitmesine kadar. Bir cd nin fiyatı 15 ytl.ye kadar çıkmıştı. 100 sayfalık bir kitabın fiyatı ise 12-15 ytl arasında değişiyordu.
Oysa korsan satıcıların pazar tezgahlarında, bir cd 5 ytl ye, 100 sayfalık bir kitap ise 3-4 ytl ye alıcıya sunuluyor. Korsan satıcıların bu piyasası özellikle eser sahibini vurdu. Yayıncı şirketler bir yolunu bulup bu darbeden kendini sıyırabildiler. Eser sahipleri korsanların hüküm sürdüğü bir piyasada ekmek paralarını dahi kazanamama riski ile karşı karşıya kalınca devlete her fırsatta çağrı yaparak önlem alınmasını istediler. Kısmen de olsa başarılı oldular. Bugün, o her sokağın içinde gördüğümüz; yerde kitap ve cd satış alışverişi yok. Gerçi hepsi dükkanlaştı bu da ayrı bir konu.
Hala korsan kitap almayın diye gazetedeki köşe yazısında çağrı yapan eser sahipleri var. Zülfü Livaneli, bu aralar eskisinden biraz daha fazla popüler. Yazmış olduğu bir kitabı film oldu ve gerek yurt içinde gerek yurtdışında ödüller aldı. Tabii ki, korsan piyasası bu fırsatı kaçırır mı hemen onun birkaç tane eserini basıp okuyucuya sundular. Yeteri kadar da ilgi gördü, bu da bir gerçek. Bu korsancıların ticari zekasını gösteriyor.
Ve üstelik bu işi öyle profesyonel hale getirdiler ki, eskisi gibi ne cd ler bozuk kayıt, ne de kitaplar elinize aldığınızda ayrılıveriyor. Kitaplar birinci sınıf ciltlenmiş olarak ucuz fiyattan tüketiciye sunuluyor.
Geldik asıl sorumuza, tek suçlu korsanlar mı?
Bu piyasayı yaratan ve oluşmasını tetikleyen nedir? İki binli yılların başında piyasaya sürülen bir cd nin fiyatı 15 ytl iken bugün neden 5 ytl ye kadar indirim yapılarak sunulmaya başlandı. Yedi yıl sonraki maliyetlerde %200-300 lere varan ucuzlama mı oldu. 100 sayfalık bir kitap o zamanlar en ucuzu 12-15 ytl ye satışa sunulurken bugün neden 6-7 ytl ye kitabevlerine dağıtımı yapılıyor. Yedi yılda kağıt da, işçilikte, vergilerde, mürekkepte ve makine amortismanında anormal bir düşme oldu da biz mi farkına varamadık.
Şunu unutmamak gerekiyor; fırsatçılık anlayışı, karşısında bir başka fırsatçı zihniyeti yaratır. Su akarken doldurayım hırsı, gün gelir suyun başka yol bulmasını kendi eliyle sağlar.
Ülkemizdeki, her dalda olduğu gibi siyah elbiseli insanların bu piyasayı yaratmasına, yayıncı kuruluşların bitmek tükenmek bilmeyen hırsları sebep olmuştur. Ve kendilerini ayakta tutabilmek için bazı yayıncı kuruluşlar ve dağıtım şirketleri de bu piyasanın içine girmiştir. Bunu ben söylemiyorum, yapılan polis baskınlarından kimlerin kimlerle ilişkisi var çok net görülüyor.
Bugün korsan cd lerin ve kitapların basımı büyük kentlerin en büyük basım şirketleri tarafından yapılıyor. Artık iş öyle bir raddeye geldi ki, bir eser için anlaşma yapan bazı yayıncı firmalar bandrollu 1000 adet basıyorsa korsan olarak da 10.000 adet basıyor, piyasaya sürüyor. Ama korsana hayır kampanyalarının altına imza atmaktan da geri durmuyor.
Zülfü Livaneli, bir sürü dert yandıktan sonra kendi okuyucularına şöyle sesleniyor;
“Bari siz almayın; korsan kaset, korsan kitap satın almayın.
Tek çare bu!”
Kitap okumak isteyen ama asgari ücretle çalışan bir işçinin, bunun yanında memurun, öğrencinin zorluk çekmeden bir simit gibi alabileceği ortamı oluşturduğunuz zaman işte sizin dileğiniz o zaman yerine gelir.
KIZMACA DARILMACA YOK BEN KİTAP OKUMAK İSTİYORUM. 350-400 SAYFALIK BİR KİTABA 30-35 YTL VEREMEYECEĞİME GÖRE KORSAN KİTAP ALMAK ZORUNDA BIRAKILIYORUM.
14 Yorumlar
Kim yapıyorsa ve ne çalıyorsa adı hırsızdır.
Kitapların fiyatını da sayfa sayısına göre hesaplama gibi bir matematik anlayışım yok.
Ama yayınevlerinin çoğunun böylesi bir mantığı var ki, sayfa sayısına bakın hemen hemen hepsi aynı fiyatla satılıyor kitapları.
Benim yazıda anlatmak istediğim korsan piyasasını elinde bulunduran sadece kitapları korsan olarak basan insanların elinde olmadığıdır. Buda zaten fuarda aleni bir şekilde ortaya çıkmış.
ışık.
Kütüphaneler ve ikinci el kitap satan yerler var seçenek çok ama en basiti ve en karlısı korsan sen de haklısın.
Ama sadece korsanların üstüne atmak bu piyasanın yükünü, diğer noktaları es geçmek gibi oluyor.
Çünkü korsan piyasasını bazı yayın evlerinin kendisi yaratıyor ve onları besliyor.
Daha fazla kar yapmak için böylesi bir politika izlemese ortada korsan piyasası diyede bir şey olmaz. Olsa bile kitap ve müzik piyasasından bu kadar fazla para kazanamazlar en azından.
Kısacası haksız kazanç karşında bedavadan para kazanma yoluna gitmeye çalışan insanlar yaratır.
Korsana karşı olduğumuz gibi kitapları korsan olarak basan bazı yayın evlerine de karşı durmak gerekiyor.
Ben yazımda da bunu anlatmaya çalıştım zaten. Yoksa ben korsanların yanında değilim.
İnsanları korsan kitap almaya zorlayacak politikalar izledikten sonra, karşılarına geçip de neden korsan kitap alıyorsunuz diye suçlarsanız. Abesle iştigal etmiş olursunuz.
ışık.
Korsana ,korsan kitap basana , yayınlayana , yayınlanmasına izin verene , alana ve alanı haklı görene karşıyım.
Kitap okuyan biri zaten korsan almama bilincini edinmiştir çünkü okuduğu kitapların yazarlarına bir teşekkür borçludur değil mi ?
ışık.