Banner

Sömürü ve alın teri


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta esnaflara yönelik yeni paketi kamuoyuna açıklarken, sonrasında çok tartışılacak haklı bir kelam da etti. Kelamı haklıydı ama suçlanan kesimin bir kısmının tuzu kuruydu…

Başbakan, sanayicilerin bir bölümüne seslenerek “emek sömürüsü yapmayın!” diyordu. Özellikle Anadolu’da işçilerin hakkının yiyen sanayiciler olduğunu söylüyordu. Üç kuruşa işçi çalıştırmaktan, sosyal güvencesiz emeği sömürülenlerden söz ediyordu. Başbakana göre sorunun çözümü için TOBB’a görev düşüyordu, sonra da illerdeki Ticaret ve Sanayi Odalarına…

Bu sözler çok tepki çekti…

Memnun olanlar da vardı.

İşçiler “ohh! Bizim de sömürüldüğümüz duyuldu” derken, patronlar, her zamanki gibi “ne sömürüsü canım” tavrına büründü…

Başbakanın TOBB ile Ticaret ve Sanayi Odalarına “misyon” yüklemesi hoş karşılanmadı…

Başbakan, “sömürüyü önleyin” dediklerinin de aynı zamanda “patron” olduğunu, bir kısmının da “sömüren” kategorisinde bulunduğunu unutmuş olamaz…

Doğal olarak da hemen tepki geldi…

“Sert açıklama” yapamadılar…

Nasıl yapsınlar, sağır sultan bile 250-300 liraya işçilerin kanı emilircesine sömürüldüğünü biliyor. Sağır sultan biliyor ama nasıl oluyorsa SGK müfettişleri bilmiyor. Bölge Çalışma Müfettişleri duymuyor, siyasi partiler görmüyor, sivil toplum örgütleri umursamıyor…

Herkes biliyor ki çok düşük ücretle yasal sınırların üzerinde 12-13 saat çalıştırılan işçiler var…

Herkes çok iyi biliyor ki, sigortasız çalıştırılan işçiler var…

Ve yine herkes biliyor ki, sigortalı çalıştırılan işçilere “asgari ücreti” ödeyip, işçilerin elinde olması gereken ATM kartlarının patronun muhasebecisinde olduğunu, bankadan “maaşları” çekerek işçilere 250-300 lira verdiklerini, asgari ücretten artanları da diğer sosyal güvencesiz işçilere ödediklerini…

Bunu yapanların çoğunun “misyon yüklediği” kişiler arasında olduğunu başbakanın bilmesi gerekir…

Misyon yüklenenler, misyon çürütenler olunca derhal 365 TOBB üyesi toplandı açıklama yaptı…

Neler söylemediler neler…

“İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” düsturuyla yetiştiklerini belirttiler mesela…

“Bizler, ‘Çalışanın hakkını alın teri kurumadan veriniz’ öğüdüyle yetiştik. Çalışanın maaşını geç verdiği için ağlayan insanlar, işte bu camianın mensuplarıdır” dediler…

Sonra başka bir şey söyleyemediklerinden olsa gerek işin kolayına kaçıp başkalarını suçlamaya başladılar…

Cemaatlere sözü getirdiler…

Neymiş, “cemaatler iş dünyasını bölüyor”muş. Neden, onlar başka odalar kuruyor diye mi?

Sonra “bizi işçiyle karşı karşıya getirmeyin” diyorlardı…

Nasıl karşı karşıya gelesiniz ki?

Bir öğle yemeğine ödediğiniz ücreti, bir işçinin bir ay boyunca sömürülmesinin karşılığı olarak veriyorsunuz, nasıl karşı karşıya gelecek misiniz?

Sendika kurdurmuyorsunuz…

Sosyal güvence vermiyorsunuz…

Sizin “iş güvencesi” ve “iş garantisi”nden anladığınız, iki dudağınızın arasından çıkacak sözle sınırlı…

“Aldım” deyip, alırsınız, “kovudun” deyip kovarsınız…

“İşine geliyorsa” deyip üç kuruşa talim ettirirsin, hak arayanı olmadığından başbakan “sömürü”yü hatırlattığında “bizi işçiyle karşı karşıya getirmeyin” dersiniz…

Bunu yapanların birçoğu “işçinin hakkının alnının teri kurumadan verin” sözüne sıkı sıkı inanmış kimseler olması üzüntüyü arttırıcı bir başka sebep…

Hani sömürüyü hayat felsefesi haline getirmiş kişiler olsa “yakışır” der, geçersin…

Ama çoğuna yakışmıyor…

İnanın yakışmıyor…

Siz daha çok kazanacaksınız diye işçinin hakkını çalmak gerekmez…

Siz daha çok kazanmak istiyorsanız, işçilerin hakkını verin, onlar sizi hayır duayla yad etsin…

Daha çok çalışsın, iştahlı iş yapsın, yaptığı işten zevk alsın, evine ekmek götürürken alın terinin karşılığını almanın hazzını yaşasın…

Sadece o değil, tenceresi dolan ev hanımı dua etsin, mamasını içen çocuğun masum yüreği sizin için çarpsın…

İnanın o zaman daha çok kazanırsınız…

İşin başında işçiyi sömürerek, emeklerini çalarak, onları dilediğiniz zaman kapı dışarı ederek işadamı olabilirsiniz, belki bir süreliğine zengin de olabilirsiniz ama sonunuzun hiç de iyi olmayacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok…

Çünkü hiçbir sömürü ilânihaye devam etmemiştir…

Bugüne kadar “hele yeni iş kurdular, tezgâhı döndürsünler” diye verilen avans çoktan bitti…

Bitirin artık şu sömürüyü yoksa sömürü sizi bitirecek…

Naif Karabatak
19 Nisan 2010

Yorum Gönder

4 Yorumlar

chyrkyn dedi ki…
çok güzel dile getirmişsiniz vahamiyeti.
gün koşullarında her işçiyi,işe başladığı andan itibaren,hakkını arayacak bir mekanizmaya(sendika,stk vs) bağlamadığınız sürece,işçi,patronun ağzından çıkacak laflara endeksli iş hayatı sürdürecektir.kendi hakkını aradığında kendisine kapı gösterilecek,ya da aba altından sopa.işçi,şu işsizlikte "bir işim var,bu işimden olmayayım"mantığı ile (ki;haklı) sessiz kalacak.bu devran böyle devam edecek.patron,adam olduğunda herkes mutlu olabilecek bir düzen,vicdandan geçiyor.
uğur erhan dedi ki…
Sömürü bireysel olarak bitirilemez. Bu bir sistem sorunudur.

ışık.
chyrkyn dedi ki…
sistemle ilgili sorunu üst kısımda belirttim aslında.ancak sistem,işlemiyor.bireysellik ? o hiç işlemiyor(istisnalar kaideyi bozmaz)
tufan dedi ki…
İyi söylemişsin,hoş söylemişside tüm bunları düzene sokacak kişi yine başbakan değilmi?
Başbakan neyi kime şikayet ediyor,düzenle işçinin haklarını,yasalaştır,iş verene yaptırımlar uygula ezdirme gariban işçiyi sömürtme,ama yok,çünki kendi söylediğine kendi bile inanmıyor,laf olsun torba dolsun.
Sevgili arkadaşım danışıklı döğüş bunlar,ne patronu nede iktidarı işçiyi düşünmez ve onları rahata erdirmez,çünki saltanatları onların sıkıntısıyla şekillenir.
Bu ülkenin insanları açlıkla,yoksullukla terbiye edilmeye çalışılıyor,imandan inançtan bahsediliyor Allah ile aldatılıyor,yani anlıyacağınız dört koldan sarılmışız kan emici sülükler tarafından Allah sonumuzu hayır eyleye.
Şu seçtiğimiz vekillere bakın iktidar olsun muhalefet olsun,kaldır parmak indir parmak bir tane özgürce düşüncesini söyliyebilen varmı,bunlar bizim vekillerimiz mi yoksa parti liderlerinin koyunlarımı,koca ülkenin kaderi üç dört adamın dudağının arasında,işçide ezilir,memurda ezilir,çiftçide ezilir,yırtılan hacıbekirin yakası oyunun değerini bilmeyen halk bunu her zaman yaşayacaktır,uyan milletim uyan...

Saygılar.