Banner

Genç Berke'nin Acıları... ( Trajik bıyığın hikayesi)



" Raskolnikov olsun." dedi Berke ; gülümsüyordu.

Sanıldığının askine Berke "Suç ve Ceza" yı okumamıştı. Berke'nin "Raskolnikov'lu şakalar yapmasında" emeği geçen ikonlardan biri de babasının "ideolojik" bıyığıydı. Nice Tuncel Kurtiz'leri, Celalettin Cerrah'ları kıskandıracak bu bıyık, 80'li yıllardan bu yana yerli yerinde, aynı vaziyette duruyordu. Berke'nin babası ve Berke'nin babasının bıyığı , yıllar yılı "mutual" bir ilişki içerisindeydiler. Berke'nin babası bıyığa başını sokabileceği bir yuva armağan etmişti, bıyık da bunun karşılığında "baba"ya arkadaş ortamlarında sıkça şaka yapabilme imkanı tanıyordu. Baba, her seferinde (Gogol'a inat bir burun ideasıyla) burnunu kastederek, " Bizim oralarda önemlu yerlerun altı çizilur !! " diyordu. Her seferinde daha bir içtenlikle gülüyordu yaptığı bu şakaya. "Bu şakanın esas karakteri burun muydu bıyık mı" sorusuna hiçbir zaman kafa yormamıştı "laz şivesiyle espri yapan" baba. Sanıldığının ve şivesinin aksine laz değildi Berke'nin babası, yalnızca kahkahaları hak ettiğine inandığı esprilerini laz şivesiyle dile getirirdi.

Laz şivesiyle espri yapan, ideolojik bıyık bırakan ve bıraktığı bu bıyık sayesinde "önemli yerlerun" altını çizdiğini iddia eden baba, yıllar önce okuduğu "Suç ve Ceza" romanı sayesinde felsefi bir paradigma oluşturdu kendine, ve bu paradigma doğrultusunda bıyık bıraktı. Küçük Berke ( ki yaşı itibariyle o dönemlerde aile fertlerinin "Berkecan", "Berkecik" dedikleri de olurdu) , babasının bıyığını gördü , çocuk aklıyla babasının neden bıyık bıraktığını sorguladı ve muhtemelen bir şekilde öğrendi bıyığın ardındaki "ideolojik" sıfatı. "İdeolojik sıfat"tan bir sonraki halka da "Suç ve Ceza" oldu Berke'nin "Raskolnikov'lu şakalar yapma yolunda" takip ettiği. Bu halkaları takip ederken geçirdiği süre içerisinde hiçbir zaman Suç ve Ceza isimli romanı okuma gereksinimi hissetmedi Berke ; zira sadece babasından bahsetmesi bile "anarşist arkadaş ortamları"nda belirli bir mertebeye ulaştırmıştı kendisini.

Berke'nin özgüven depoladığı "Berke'nin babası temalı" diyaloglar, genelde şu şekilde gerçekleşirdi:

- Ohoooo sen ne diyosun be. Babamdan bahsettim değil mi? Hee, Nietzsche gibi bıyıkları olan. Geçen haberleri dinliyoruz, bi' başladı saydırmaya...
- Demee, ee ne dedi?
- ( "Sol literatüre hakimim ve bunu jestlerimle/mimiklerimle en nitelikli şekilde belli ederim" tavrıyla ) Ne diiicek olm, eski tüfek..
- ( "Biz de çakma değiliz, sonuçta az buçuk bilgimiz var, orjinal protesti gözünden anlarız" edasıyla ) Tabii ya..
- Ya..
- ( Berke'nin sol ideolojiyi yalayıp yutmuş, ve bütün bu bilgi birikimini Can Yücel'in "Bağlanmayacaksın" şiirinden öğrenen arkadaşı söze girer. ) Vayy be Berke.. Direk küfrediyor yani, Can baba gibi ??
- Ana, avrat..
- (Sessiz ve imrenen bakışlar.. )

" Bir gün çocuğumuz olursa şayet, adı ne olsun Berkiştoo? " sorusuna verilen "Raskolnikov" cevabı Pelin'i pek mutlu etmemiş olacaktı ki, bu beklemediği cevap sonrasında elindeki plastik bardaktaki meşrubatı daha kibar bir biçimde içmesini sağlayan pipeti diliyle ağzından dışarı doğru ittirdikten sonra Berke'nin bu " mizah değeri yüksek" şakasını hızlı bir şekilde cevapladı:

" Heee, tamam Berke.. Kardeşi de Wherter olur.. "

Bu esprili söyleşiyi Alman edebiyatından da alıntılar yaparak daha da şenlendiren Pelin'in Berke'den farkı, bahsi geçen iki roman dahil bütün klasikleri okumuş olmasıydı.

Babasının bıyığından ekmek yiyen Berke, yaklaşık iki buçuk ay sonra "Berke ne boş bi' adamsın sen yaa " gerekçesiyle Pelin tarafından terk edildi. Hayatı boyunca hiçbir zaman Suç ve Ceza'yı okumamakla birlikte, ilerleyen yıllarda sahip olacağı çocuğuna da "Yiğit" ismini verdi.

"Mizah konusunda bıyığından ekmek yiyen" Berke'nin babası, bütün bu olanlara rağmen bıyığını kesmedi...

Yorum Gönder

1 Yorumlar

Unknown dedi ki…
Kanki Edebiyata Başlamışız Ama Sakın Başımıza Filozof Olma =)