Elazığ’da meydana gelen depremde en çok ölümün yaşandığı Karakoçan köyünde ölümlerin “kerpiç”ten kaynaklandığı iki gündür söyleniyor.
Elazığ’da bir mühendis dostumu arayıp, geçmiş olsun dedim. Ölümlerin “kerpiç”ten kaynaklandığını söyledi. Bir de salık verdi; “topun ağzındaki illerin çoğunda köyler kerpiçten”
Sonra yerel yöneticiler “kerpiç” dedi…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, “kerpiç”in ölüme neden olduğunu söyledi…
Televizyonlar da gün boyu “kerpiç”i yerden yere vurdu…
Dün sabah ki gazetelerde suçluyu bulmuştu; kerpiç…
Hepimiz kerpice kilitlenmiş, içimizden lanetler okur hale gelmiştik…
***
Havaların soğuk olması, yardım malzemelerinin zamanında ulaşmaması da vatandaşların acı ve gözyaşıyla birlikte “soğukla” da mücadele edeceğini gösteriyordu…
Bir de açlıkla…
Depremin olduğu ilk saatlerden itibaren televizyonlar, gazeteler ve internet siteleri günah keçisi olarak “kerpiç”i bulmuştu…
Keşke kerpiç ev yapmasalardı…
Keşke daha dayanıklı evler yapsalardı da evleri başına yıkılmasaydı, onlarca insanımız ölüp, bir o kadar da yaralı olmasaydı…
Yüreğimizin yanmaması için o insanların “sağlam” ev yapması gerekirdi…
Yapmamışlardı…
Suç işlemişlerdi…
Ama nedense “yapmamışlar mı/yapamamışlar mı” ayrımına kimse gitmedi…
Süleyman Demirel’in “vardı da biz mi içtik” demesi gibi, o insanlarda gani gani paracıklar vardı da onlar mı yapmadı?
***
Sahi, yoksulluk kader mi, dayatma mı, yoksa reva görme mi?
Nasıl bir şey bu?
Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Kars’ta, Adıyaman’da, Hakkari’de yaşayanlar içerisinde serveti hesap edilemezlerle, beş kuruşa muhtaç olanların aynı havayı teneffüs etmesi nasıl bir şey?
Adalet bunun neresinde?
Zengin olan “akıllı” olduğu için mi zengin, fakir olan “deli” olduğundan dolayı mı fakir?
Sosyal devlet olduğunu iddia eden “baba” dediğimiz devletimiz, “öz evlat-üvey evlat” muamelesi mi yapıyor, yoksa birileri “kişi başına düşen gayri safi milli hasılamızı” alıp, “kendi hasılası”nın üzerine boca mı ediyor?
Yani fark olur da bu kadar mı olur?
***
Unutmayın! depremde “kerpiç ev” öldürdü…
Sosyal devletin bu insanlara daha iyi bir yaşam imkânı sun(a)mamasının hiçbir suçu yok…
“Komşusu açken” zıbarana kadar tok yatanlar da masum…
İşsize iş vermeyenlerin de bir kabahati yok…
Bölgenin çiftçisini “kota”yla motayla perişan edenler de piri pak…
Yoksula kömür verildiğinde kuyruğu yanmışlar gibi bağırıp, “parayla oy toplanıyor” diyenler, bu insanlara bir kuruşluk faydasının olduğu görülmemiştir…
Bir bardak soğuk su içsin, bir parça sebze veya meyvesi bozulmasın diye dağıtılan buzdolabını mahkemelere taşıyanların, bu insanların daha iyi yaşaması için kılını kıpırdatmayanların hiçbir suçu yok…
Tek suçlu kerpiç evlerdi…
Onlar da beton ev yaptıralardı…
Hem de sağlam olaydı; Marmara depremindeki gibi tuz-buz olan evlerden değil…
Japonya’ya gidelerdi…
Akıl danışalardı…
Onlar nasıl esnek bina yapıyor öğrenelerdi…
O zaman hiç kimse ölmezdi…
Yufka yürekli(!) insanlarımızın da yüreği dağlanmazdı…
Bir de yardım etmek zorunda kalacaklar…
Ne gerek var?
İyisi mi yoksullara bir bildiri yayınlayalım da “sağlam ev” yapsınlar, “sağlam(!)” insanlarımızı boş yere üzmesinler…
Naif Karabatak
10 Mart 2010
1 Yorumlar