pürüz hayrettin geldi geçti bu diyardan. kıymetlim manimanyak'ın babasıydı hiç tanışmadığım hayrettin amcam. kanser teşhisi koyuldu, 2. ay dolmadan toprak oldu. çekmedi, çektirmedi dedik, kendimizce teselli bulduk ölümünde. 30 aralık sabah erken satlerdi haberi geldiğinde. yataktan fırladım, terminale koştum, hatta yolda yürümekte zorlanan eli poşetli yaşlı bir teyzeyi gideceği yere kadar götürdüğüm için aldığım ayet-el kürsiye rağmen otobüsü 5 dakikayla kaçırıp 1 saat beklemek zorunda kaldım. o gün toprağa verildi sülale çapında her işe muhalefet olduğu için pürüz sıfatı layık görülen hayrettin amcam.
ertesi gün geldi, 31 aralık. emekli olduktan sonra kendini bahçeye, çayıra çimene vermişti. değirmendere'deki apartmanın bahçesini donattığı sarmaşık güllerden birkaç kök söktü oğlu, pürüz hayrettin'in 42 yıllık eşi ve ilk gözağrısı doktor kızıyla birlikte mezarlığa gitti. ortanca çocuk kemoterapi almak üzere hastanedeydi o saatlerde, kanser aile çapında illetti. yılbaşı telaşı sarmıştı başında çok fazla dert olmayan evleri. önceki geceden terbiyeye yatırılan hindiler mahalle fırınına pişmeye gönderilirken, bir aile babalarının mezarını süslemeye gidiyordu.
küçük şehirdi, yol çok uzun sürmedi. mezarı güllerle donattı oğul, anne bir kenara ilişip izledi sessizce. suladılar, oturup birer sigara yaktılar. yıllarca hikayelerini dinlediğim, ama kısmet işte, cenaze günü tanıştığım cevriye teyzem mezarın başına geldi. geçici olarak dikilmiş tahtayı, kabarık toprağı okşadı, ağlamaya başladı. "arkadaşım!.. arkadaşım!.. sen benim en iyi arkadaşımdın, beni bırakıp nereye gittin? ben şimdi kiminle konuşurum, kime anlatırım? arkadaşım, nereye gittin sen?"
cevriye teyze o gece yeni bir yılın gelişini kutlamak üzere saat 12'yi beklemedi, 14 şubatı da beklemediği gibi. bundan 43 sene önce, o terzi çırağıyken dükkana gelen çerkez beyefendisinin "sen bizim kızlara çok benziyorsun, ben seni oğluma alacağım" demesiyle tuhaf bir şekilde başlayan evlilik hayatı boyunca kaç defa kutladı yılbaşını, ya da sevgililer gününü hiç kaale aldı mı, bilmiyorum. ama cevriye ve hayrettin çifti, birbirlerine hiç isimleriyle hitap etmediler. hayatım, canım... dururken onlardan bağımsız verilmiş adların yeri olmadı karşılıklı seslenişlerinde. onlar eş oldular, yoldaş oldular, hayat arkadaşı oldular. arkadaş oldular!
cevriye teyze farkında olsa da olmasa da sevgililer gününü yalnız geçirecek artık, ama umurunda değil. o sevgilisini kaybetmedi ki, arkadaşını kaybetti. söylenişi hep dilimizde ama hayata aktarımı artık filmlerde kalan iyi günde, kötü günde yanında olacak dostunu, en yakınını kaybetti.
14 şubat nedir ki? sevgi sadece 1 gün mü yaşanır, sadece o gün mü gösterilir? yanağa koyulan bir avuç içiyle, başını omuzuna yaslamakla konuşmadan da söylenebilecek çok şey varken senede 1 güne sıkıştırılan sevgiye inanmıyorum ben. sevgi almak ya da vermek değildir. sevgi, sevdiğin insanla varolmaktır yeri geldiğinde ve kaybıyla en iyi arkadaşının yokluğuna ağlamaktır. sevgi, her yeni güne onunla doğup belki günbatımıyla ölmektir. kelebek ömrü kadar kısa da olabilir, karganınki kadar uzun da. sevgi zamandan bağımsızdır, sevgi yürekteki yoğunluktur...
sevgi sayfalarca tanımlanabilir, o sayfalar asla yetmeyebilir. aslolan hissetmektir.
sevgililer gününüz değil ama, halihazırda hissediyorsanız sevginiz kutlu olsun ve size hep mutluluk getirsin.
1 Yorumlar