Benim adım Bedrettin, soyadımı bilmiyorum. Beş yaşındayım, üç yıldır sokaklarda çalışıyor, hayatın yükü omzumda, çok çile çektim, çok gün gördüm, çok iğrenç yüzlü insanlar tanıdım.
Biliyor musunuz, aslında çok güzel bir çocuğum…
Saçımı tarayan olsa, buklelerim alnıma düşecek…
Belki hoş kokulu kremler, kolonyalar sürülse saçlarım da mis gibi kokacak.
Her gün banyo yapma şansım olsa, cici elbiseler giyinebilsem benim de sizin çocuğunuzdan bir farkım kalmayacak.
Ben de onlar gibi gülebilir, onlar gibi oynar, onlar gibi koşup sizi sarmalayabilirim.
Adım Bedrettin benim…
Hani kucağınızdan indirmeye kıyamadığınız, saçını okşayıp, yüzünü öpücüklerle kıpkırmızı ettiğiniz, saçının teline zarar gelmesini istemediğiniz çocuğunuzun yaşındayım.
Ama beni kimse bugüne kadar sarmadı, sarmalamadı, bağrına basmadı, öpücüklere boğmadı…
Henüz beş yaşındayım…
Evinizde oyuncaklarla oynayan,
Bilmediği her şeyi soran,
Sırtınıza çıkan,
Saçınızı çeken,
Çeşitli şaklabanlıklar yapan ama sevimli mi sevimli çocuğunuzun yaşında yani…
Cici elbiseler aldığınız, kokular sürdüğünüz, mis gibi kokusunu her daim kokladığınız çocuğunuzla akranım…
Akşamları eve gelirken bakkaldan çikolata aldığınız, çeşitli cipslerle, çikletlerle hediyeyi bollaştırdığınız çocuklarınızın yaşındayım.
Hani “süt içsin, sağlıklı olsun” dediğiniz çocuğunuzun yaşındayım…
Henüz adını bile bilmediğim değişik meyveleri esirgemediğiniz, vara yoka bakmadan önüne yığdığınız çocuğunuzla akranım.
Ama benim adım Bedrettin…
Fırına veya ekmek almaya göndermeye kıyamadığınız beş yaşındaki çocuğunuza karşılık, ben üç yıldır kar demeden, kış demeden, yaz demeden, soğuk demeden, yağmur ve çamura aldırmadan sokaklarda sizlere mendil satıyor, sizlere el açıyor, kazandığım parayı da iğrenç insanlara veriyorum.
Adım Bedrettin benim…
Hayatın yükü omzumda…
Çok çile çektim,
Çok iğrenç insanlar gördüm ama kendimi tanıyacak fırsatım olmadı…
Hiç oyuncağım da olmadı…
Bazen mendillerin üzerindeki çizgi karakterlere takıldım, resimlerle oynadım, bazen soğuktan titreyerek sek sek yaptım.
Adım Bedrettin benim…
Türkiye’de yaşayan milyonlar hep başka gündemle uğraşırken, ben sokakta hayat mücadelesi veriyordum…
Onlar terör örgütleriyle, darbelerle, ıslak imzalarla, boru sanılan mühimmatla insanların hayatı kararmasın diye uğraşırken, benim hayatım kayıp gitmişti.
Ekonomik krizle boğuşan dünyaya karşın, benim kendime ait tek kuruş biriktirme şansım da yoktu, çiklet alıp çiğneyecek imkânım da…
Ben beş yaşındaydım ve beş yüz yaşındaymış gibi sorumluluğun altına itivermişlerdi.
Sırtımdan para kazanan deyyuslar, yaşıma, başıma bakmadan beni sokaklara, bir başıma bırakmış, dilediğim yerde çalışma hakkımı da elimden almışlardı.
Sokak çocuğuydum sonuçta…
Sokakların besleyip büyüttüğü, anne diye sarıldığım kaldırımların yetiştirdiği bir çocuktum…
Kirli yüzüme bakmadınız bile…
Beni önemsemediniz, çekilip gitse de kurtulsak diye adımlarınızı sıklaştırdınız.
Çocuğunuz beni görmesin, kötü örnek almasın diye nasıl da gizlediniz, nasıl da kaçtınız benden…
Ama benim hiç suçum yoktu…
Suç işleyecek yaşta bile değildim…
Doğrusu suç nedir onu da bilmiyordum.
İyi nedir, kötü nedir, orta karar nasıl olunur ne kimse söyledi, ne kimseden duydum.
Ben iğrenç insanların beni sokağa bıraktığını bilirim.
Çemkirdiklerini, çok daha fazla para istediklerini ve doyasıya dövdüklerini…
Minik bedenimi kum torbası gibi kullandıklarını bilirim.
Ve bir diğer bildiğim de acılara dayanmak gerektiğidir.
Yoksa yaşayamam.
Onlar vuracak, ben dayanacağım…
Onlar sövecek ben susacağım…
Onlar hakaret edecek, ben sineceğim…
Ve onlar çalış diyecek ben çalışacağım…
Olmadı işte…
Benim gibi tuzağa düşürülen başka çocuklar, “çok kazanacaksın” dayatması yüzünden beni yerimden etmek istediler.
Ben de daha çok dayak yememek için direndim.
Benim gibi tuzağa düşürülen büyüklerim bana işkence yaptı, dövdüler, Haliç’e atmak istediler…
Ve şimdi hastanedeyim…
Doktorlar başımda, hemşireler etrafımda dört dönüyor, ne olduğunu anlamıyorum ama adam yerine konulduğum kesin…
Adam yerine konulmak için bütün bunların olması mı gerekirdi?
Bırakın adam yerine konulmayı, ben çocuk yerine konulmak istiyorum…
Ben çocuk olmak istiyorum, adımın ne olduğu önemli değil ben çocuk olmak istiyorum.
Naif Karabatak
13 Ocak 2010
- Genel
- Edebiyat
- __Şiirler
- __Öykü
- __Kitap
- __Mizah
- __Bilim Kurgu
- Makaleler
- __Günlük
- __Denemeler
- __Gazete
- __Köşe Yazıları
- Kültür Sanat
- __Sinema
- __Tiyatro
- Özel Günler
- __23 Nisan
- __Kadınlar günü
- __Anneler günü
- __Babalar günü
- __Sevgililer günü
- __Öğretmenler günü
- Kampanya vs.
- __Anket
- _Röportaj
- _Günün konusu
- _Günün sorusu
- Seyahat
- _Gezi
- _Tatil
- _Fotoğraf
- Spor
- _Yarışma
- Sağlık
- _Yemek
3 Yorumlar
Bir çok yazının da sonunu getiremedim. Boğazıma anlayamadığım bir şey çörekleniverdi bi anda, nefesim kesildi.
Şimdi okurken yine gözlerim doldu. Gidip sımsıkı sarılmak. Sevmek, içimdeki bütün sevgiyi ona vermek istedim. Belki bir kare olsun silebilirim zihninden yaşadıklarını...