Gitmek mi? Kalmak mı?
Bu kararı vermek mi?
Bu karara boyun eğmek ,kabullenmek mi?
Sırtını döndüğünde bir daha asla dokunamayacaklarına,kokusunu içine çekemeyeceklerine,sesini duyamayacaklarına içinden''Kal de,ne olur kal de kalacağım. ''demek mi?
''Kal desem de kalmaz ki''diyecek kadar ümitsiz-umutsuz olmak mı?
Hangisi oldunuz hayatınızda giden mi-kalan mı?
Bu sorunun cevabını her aradığımda cam kenarına başını yaslayan,
sarı far ışıklarının önce yolu sonra yüzünü anlık aydınlatmasına izin veren,
bu sırada cama yansıyan bakışlarıyla gözgöze gelmekten korkan,
geride bıraktığı sesi duymamak için kulaklarındaki ezgiyi en yüksek sesiyle dinleyen,
ellerini asla bir araya getiremeyen,getirsede nereye koyacağını bilemeyen,
en sonunda gözündeki yaşları kulağındaki ezgiyle birleştiren olurdum.
Uzun uzun mesafeli yollar alırdım bir daha asla geri dönülemeyecekli...
Giden değildim kalan da yoktu ardımda bugün ama ben yinede uzuuun uzuuuun yollar almak istedim.
Parmaklarım dizlerimde, eşlik ederken dilimdeki
''Eksik bir şey mi var hayatımda
Gözlerim neden sık sık dalıyor
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor
Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam
Atsan atılmaz, satsan satamam
Eksik bir şey mi var, anlayamam
Bak çayım sigaram, her şeyim tamam
Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi
Terliklerimle, gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi''
ezgisine
ben camdan yansıyan yüzümü izledim.
Ve özledim uzun yolculuklarımı ,gidenli kalanlı olmayan yolculuklarımı
el sallamadığım,el sallanılmayan yolculuklarımı.
Kitabımı fazla okuyamadan(miğdem bulanır hep:) koltuk filelerine sıkıştırdığım,
bilmem kaç defa otobüste izlediğim Taşıyıcı film replikleriyle uykuya daldığım
burnuma gelen kahve kokularıyla uyandığım,
inince ilk işimin yatağıma uzanıp uyumak olduğunu düşündüğüm,
ama bunu hiç yapmadığım
tutulan boynum ,ağrıyan sırtıma rağmen ,
koltukta saat sekiz uyanışlarımı ,toparlanışlarımı,
eksi 40 lara inişlerimi,
''Hoşgeldin hocahanım''sözleriyle minübüsçünün elimden valizlerimi alışını,
minübüsün dolmasını mavi tahta kapılı köy kahvesinde bir bardak kaşıksız kırtlama şekerli çay ve sigarayla beklemeyi,
özledim
Ve kimbilir kimler daha neleri özledi sırtını dönüp ardında bıraktıklarını düşündüğü yolculuk anlarında.
Bu kararı vermek mi?
Bu karara boyun eğmek ,kabullenmek mi?
Sırtını döndüğünde bir daha asla dokunamayacaklarına,kokusunu içine çekemeyeceklerine,sesini duyamayacaklarına içinden''Kal de,ne olur kal de kalacağım. ''demek mi?
''Kal desem de kalmaz ki''diyecek kadar ümitsiz-umutsuz olmak mı?
Hangisi oldunuz hayatınızda giden mi-kalan mı?
Bu sorunun cevabını her aradığımda cam kenarına başını yaslayan,
sarı far ışıklarının önce yolu sonra yüzünü anlık aydınlatmasına izin veren,
bu sırada cama yansıyan bakışlarıyla gözgöze gelmekten korkan,
geride bıraktığı sesi duymamak için kulaklarındaki ezgiyi en yüksek sesiyle dinleyen,
ellerini asla bir araya getiremeyen,getirsede nereye koyacağını bilemeyen,
en sonunda gözündeki yaşları kulağındaki ezgiyle birleştiren olurdum.
Uzun uzun mesafeli yollar alırdım bir daha asla geri dönülemeyecekli...
Giden değildim kalan da yoktu ardımda bugün ama ben yinede uzuuun uzuuuun yollar almak istedim.
Parmaklarım dizlerimde, eşlik ederken dilimdeki
''Eksik bir şey mi var hayatımda
Gözlerim neden sık sık dalıyor
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor
Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam
Atsan atılmaz, satsan satamam
Eksik bir şey mi var, anlayamam
Bak çayım sigaram, her şeyim tamam
Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi
Terliklerimle, gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi''
ezgisine
ben camdan yansıyan yüzümü izledim.
Ve özledim uzun yolculuklarımı ,gidenli kalanlı olmayan yolculuklarımı
el sallamadığım,el sallanılmayan yolculuklarımı.
Kitabımı fazla okuyamadan(miğdem bulanır hep:) koltuk filelerine sıkıştırdığım,
bilmem kaç defa otobüste izlediğim Taşıyıcı film replikleriyle uykuya daldığım
burnuma gelen kahve kokularıyla uyandığım,
inince ilk işimin yatağıma uzanıp uyumak olduğunu düşündüğüm,
ama bunu hiç yapmadığım
tutulan boynum ,ağrıyan sırtıma rağmen ,
koltukta saat sekiz uyanışlarımı ,toparlanışlarımı,
eksi 40 lara inişlerimi,
''Hoşgeldin hocahanım''sözleriyle minübüsçünün elimden valizlerimi alışını,
minübüsün dolmasını mavi tahta kapılı köy kahvesinde bir bardak kaşıksız kırtlama şekerli çay ve sigarayla beklemeyi,
özledim
Ve kimbilir kimler daha neleri özledi sırtını dönüp ardında bıraktıklarını düşündüğü yolculuk anlarında.
4 Yorumlar
harika!
benimde burumlara çok düşmüşlüğüm olmuştur.
kalemine sağlık...