Banner

Rabia'ya mektuplar.. (2)


Rabia,

Bilirim, mektuplara "beni soracak olursan" söz öbeğiyle başlanmaz çaresiz durumlar haricinde, o sebepten dananın kuyruğunu koparacak olan "beni soracak olursan" bölümünü mektubun sonlarına dahil etmeye karar verdim. Bir mektup daha yazmamı istemen beni çok zora soktu bunu bilesin. Eminim, mektubumu okuduğunda "vay ulan bu da nesi" şaşkınlığıyla önce mektubu benim yazmadığımı düşündün. Ancak daha sonra , özellikle mektubun "pika pika pika çuuu" bölümünü okuduğun zaman karar verdin mektubun ancak benim tarafımdan yazılabileceğine. İçini bilirim Rabia, aklını alırım, yaparım bilirsin..

Bu mektup senin adına pek de "iç açıcı" olmayacak Rabia. Senden yıllardır sakladığım bir gerçeği yıllar sonra ( 3 yıl) itiraf edip içimi rahatlatmak amacındayım.. Biliyorum, bu itiraf aramızdaki bağları koparacak ve "Kıvanç Tatlıtuğ"unkine tıpatıp benzeyen burnum bile düzeltemeyecek bu durumu. Ama söylemek zorundayım Rabia, bir yemin ettim ki, dönemem..

Zordu Rabia, bu hissiyatı sana anlatmam imkansız. Sen hiçbir zaman anlayamayacaksın belki antep fıstığının küçük beyinlerin gözündeki değerini. Hayır Rabia, okuduğun teorik yayınların hiçbiri anlatamaz sana bunu. "Arz/talep ilişkisi"nden çok daha yüksek bir mertebededir çocukken yenilen antep fıstığının hazzı. Sırf üç beş tane daha fazla yiyebilmek için tırnağımızla, dişimizle verdiğimiz gerilla mücadelesi kabuklara karşı..

Günlerden pazartesiydi.. Nisan yağmurları yağıyordu üzerimize ve damlalar ıslıklarıyla eşlik ediyorlardı yanlızlığıma.. Kardeşin Birol, mahalledeki küçük yavrucaklara hava atmak ve kendi yaşıtı kızların gönülleri çalmak amacıyla senin klasik gitarını çalmaya çalışıyordu balkonda. Her zaman söylerim bunu Rabia, mahallede "karşı cins bilinci" en erken oturan birey kardeşin Birol'dur. Neyse, konumuza geri dönelim. Bir şarkı söylüyordu Birol cüssesine yakışmayacak bir duygusallıkla :

"Birleşin arkadaşlar erkeklik gidiyor elden
Birlikten kuvvet doğar henüz vakit erken
Zil çalıyor etekleri çıldırmış saçı uzunlar
Toplanalım tedbir alalım henüz vakit varken"

Birol'un bu içimi okşayan, gönül tellerimi titreten şarkısı beni o an yaşama bağladı sanki. Öyle bir mutluluk ki, üzerime üzerime yağan yağmurları unutturacak cinsten. Öyle bir mutluluk ki, fakir/fukara gönüllerin tahtına hemencecik yerleşiveren. İşte ne olduysa o anda oldu Rabia. Evinizin tam karşısına dükkan açan çerezci amcanın albenisine kapılmış olmalıyım ki, hemencecik koşuverdim kendisine, beş liralık antep fıstığı almak için. Amca da ben de mutluyduk halimizden; o an o kırmızı oldu ben beyaz, o sarı oldu ben kırmızı, o Wagner oldu ben Nietzsche, o manik oldu ben depresif, işte o derece..

Ancak bu mutluluk uzun sürmedi Rabia. Beş liralık antep fıstığı talebim üzerine antep fıstıklarını çerez küreğiyle ( "çerez küreği"ni literatüre ben kazandırdım bu arada) tatlı tatlı okşayan çerezci Amca, birden irkildi. Olamazdı, olmamalıydı. Poşet kalmamıştı, beş liralık antep fıstıklarını nereye koyacaktı şimdi? O an sadece buna kafa yormuştuk. Düşünceli gözlerle etrafıma bakarken 3 obje gördüm Rabia.. Sağ baştan : Birol, gitar ve o haftanın Gırgır'ı.. Bu 3 obje içinden Birol pek cazip gelmedi açıkçası, ama Gırgır..

Hatırlar mısın Rabia, her hafta aldığın Gırgır dergilerini biriktirdin, bir kolleksiyon hedefin vardı. Tek hafta dahi şaşmazdı bu dergiler, haftası haftasına takip ederdin. Söyleyeceğim şu ki, büyük emeklerle oluşturduğun o güzelim Gırgır arşivinin eksik olan tek sayısı benim yüzümden eksildi.. Antep fıstıklarıma mesken olan Gırgır, senin için bir amaçtı belki. Ancak üzülerek söylemeliyim, ne yazık ki küçük çıkarların kurbanı oldu. Komprador antep fıstıkları, hemencecik yerleşivermişlerdi katlayıp koni haline getirdiğim Gırgır'ın içerisine.. Türk mizah tarihinin kilometre taşlarından Oğuz Aral, sen, ve gırgır üçlüsü ; ben, antep fıstıkları, çerezci amca ve Birol dörtlüsüne yenilmiştiniz o an..

Belki de bu dörtlü içerisinde en zayıf halka bendim Rabia. Ha, şayet Franz Kafka'nın, romanlarında yardımcı rollerden birine kendi ismini vermesi hoşuna gidiyor da bu muhteşem dörtlü içinde benim bu durumum hoşuna gitmiyorsa eğer, sen Batı'nın sadece ilmini almamışsın Rabia, o kültür senin değil, bilesin..

Beni soracak olursan eğer, geçen Coşkun abilerle midye dolma yedik sahilde, yine küfürlü küfürlü konuştuk ve kulaklarını çınlattık Megan Fox'un. Sana yazdığım mektubu alay konusunu ettiler Rabia, zoruma gitti, ağladım.

Mektubumu sonlandırmadan şunu söyleyeyim, geçen gün yan sokakta yanımda gördüğün kız dayımın kızı Belma'ydı , aman yanlış anlama.. Hem biliyorsun ki orta halli bir küçük burjuvanın ikide bir Tanrı'ya şükretmesi kadar seviyorum seni, yakarım, Roma'yı da yakarım..

Sepet sepet yumurta Rabia, sakın beni unutma Rabia..

Yorum Gönder

3 Yorumlar

Pabuc dedi ki…
Yazıyı okudum (aaa cidden mi deme ) şu takıldı aklıma!!!

Sen lise son öğrencisi misin cidden !! Yazının konusu değil dikkatimi çeken yazılış şekli harika ...Kalemin çok kuvvetli bence...Yediğinden içtiğinden mi bilmem ki :) Sen yaz biz her daim okur olacağız ..Söz ...Sevgiler..
fethiyıldırım dedi ki…
sevgili papuç beni çok mutlu ettin :)

20 temmuz 1992 doğumluyum,yalanım yok :)

sevgiler..
EMRE TANER dedi ki…
Kesinlikle yediğinden içtiğinden olamaz, olmamalı:) Zira kendisi tabiri caizse bir deri bir kemik:D Fakat kalemi gerçekten kuvvetliymiş...