Banner

hasat zamanı.


çoktan beri lâl olmuş hâller içindeyken, benden iki-üç kelâm duyabiliyorsan bile bu bi kârdır. fakat bunun farkına ne zaman varmak istediğini anlayabilmiş değilim. ya da bir soru sorulacaksa, asıl soru şu olmalı;
-gerçekten farkına varmak istiyor musun?
çünkü farkına varmak istediğinde tutacağım ellerini.. şimdiki tutuşlarım, sadece değişler halinde.. bu önemsiz değişlerin yerine, tutunmak deyimini koymayı istiyorum ben. elini öyle bir tutmak istiyorum ki, bir daha bırakması mümkün olmasın.. koluna, bacağına, bedenine sarılayım ki, sen-ben ayrımı olmasın. sen ve benden bahsedilecekse şayet, iki isim geçmesin o konuşmada.. öyle tutunmak istiyorum ben sana.

sana daha çok iki-üç kelâm çıkar benim ağzımdan. önemli olan içine işlemesi söylediklerimin, kulağından girmesi değil.. sen açacaksın tutulmuş dilimi ki, iki-üç kelâmdan daha fazlasını duyabilesin.. sen çözeceksin dilimin düğümünü ki, dudaklarımı hafif kıpırdatmalarımda bile ne demek istediğimi önceden anlayabilesin.. ve yine sorulması gereken bir soru daha var burda;-bunu istiyor musun? söylediklerimi duymak, anlamak zor değildir. istiyor musun ağzımdan çıkan her kelimeyle büyülenmeyi? istiyor musun tanıdıkça sevebilmeyi? aşkın derin yüzünü göstermesini istiyor musun?
çünkü istediğinde dökülecek binlerce sözcük dudaklarımdan.. istediğin için sevmek, aşık olmak daha kolay olacak. kırmak istemediğinden, çaresizlikten, boşluktan, yalnızlıktan yaslandığın bir duvar olmaktan çıkartıp beni; gözlerime baktığında sevgiden ağlayabilen, sarıldığında heyecandan titreyen, elimi tuttuğunda güvenden tebessüm eden bir masal kitabı olarak da görme beni.. masal değilim, masalda değilsin, masalımsı hiç değiliz. tamamen gerçeğiz ve gerçekçi hislerinle iste beni. veya yalandan söylenen hiçbir sözcükle avutmadan, dolaysız yoldan ve doğrudan gerçek sözlerle kır beni.. "istek" diyorum.. "istemek" diyorum.. varsa içinde bana dair bir damla, çabanla büyüt onu.. benim büyütüp yeşertmemi bekleme. varsa içinde bana dair bir nebze; saygını kat, sevgini kat, aşkını kat, karıştır hepsini de yücelt içindekini.. yoksa:-
çürür,
soğur,
erir
ve
tükenir..

Yorum Gönder

5 Yorumlar

Adsız dedi ki…
çok tuhaf oldum bu ruh halinde bu yazı olamaz olamaz..şaşkınlıktan ne yazacağımıbilemedim kusura bakmayın .
çok güzel hemde çok anlamlı şu an...
Adsız dedi ki…
çürümüş
soğumuş
haldeyim erimeye ve tükenmeye çok varmı ki?
orange hero dedi ki…
çürümüş ve soğumuşsan, öyle kalmasına diret : ) erimek ve tükenmek hemen ardından gelmediyse zaten, direnmen için sana zaman tanınmış. çok şanslı sayılırsın.. herkese bu zaman tanınmıyor : )
derler ya; paçayı zor kurtardım. işte öyle olabilir durumun şayet direnip başarırsan.. zira ben başaramadım ama sanırım biraz tecrübeliyim bu başarısızlık konusunda :)) genelde yaşadığım şeyler olduğu için, bir bütün haline girdik artık. bu da alışılmışlık hissi veriyor içinde..

çürümek biraz canının acıyacağı bir süreçtir. kanın emilir, düşüncelerin incitilir..
soğuma dönemiyse etrafı bomboş bakışlarla izleyerek geçer. olup bitenlere bakarsın ama anlamazsın.. işte tam o esnada kendini sokağa atmalısın. insanların, kalabalıkların içine bırakmalısın soğuyan bedenini. ısınsın, düşüncelerin kaybolsun diye : )
Ness dedi ki…
Ne güzel anlatım.."Masalımsı değiliz biz" elinize sağlık..
Adsız dedi ki…
biraz daha zamanım var yani:)gerçekten güzel bir anlatımdı.
yazdıran ruh hali ne kadar hoş olmasada..