çorba yapmayı bilmezdi gerçek dost..çorba yapmaya çalışırdı..eline yüzüne bulaştırırdı hüznünü ve mutluluğunu ama sonrası bir sonuç koyardı önüne..işte o sonuç hep doğru yola çıkardı..sahtesiyle gerçeğini ayırt edemeyeceğinizi düşünür hayıflanırdınız..bunu anlamak için tek bir gözyaşınız yeterdi..gözyaşınızı elleriyle siliyor ve sonra giysisinin binde birlik bölümüne sürmekten kaçınıyorsa, anlardınız, dostun çoktan evinize buyur edildiğini..
küçük şeylere dikkat etmek değil bunlar..büyük şeyleri görebilmek aslolan..yani illa bir hediye mi gerekir doğum günlerinizde elinize sunulması için tek bir mumun pastaya değmemiş haliyle sizin için bir yerlerde dilek tutulması da değil midir önemli olan..
ve sonra ne diyordu Can Dündar "Arka bahçede varlığını sezdirmeden,mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında..."aslında dahası var, tüm bahçelerini sarmalı onun kökleri..onu uzaklarda aramaktansa dahayakınında bulabilmelisin..yani belirli kalıplara sığdırmamalı, gülümsemek için onu arayıp davet etmemelisin..o hep davetli olmalı hayatında..mutfağında,banyonda ve yatak odanda bile onun için elini kurulayacağı bir havlu ayırmalısın..bir diş fırçası olmalı ve macunu ortadan sıktığında kızmamalısın..tüm aile fotoğraflarının içinde olmasa bile gönlünle kare kare fotoğraflarını çekmeli ve bunu ona her defasında sunmalısın..
hani gözyaşı demiştik ya.. yani o yazının bitimindeki gibi "Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında,onun gözünden gelmeli yaş... senin olduğun gibi..." şimdi sorun kendinize, elinizdeki ıslaklığı silmek için hiç uğraşmış mıydınız ya da durun! şöyle söyleyeyim ellerinizde gözyaşı kurutmuş muydunuz hiç..
"dostlukla kalın.."
2 Yorumlar
bu kadar çıkarsız, bu kadar can...
o güzel yüreğinize çok iyi bakın..