Banner

“Abla”ya Göre Hâl ve Gidiş 46 (Kalkanoğlu Pilavcısı’ndaki Kadın)

 
Filmekimi’ni izlediği sıra, film aralarında İstiklâl Caddesi’nin arka ara sokaklarında dolanırken “abla”nın yaptığı lezzetli keşiflerden biri, Ayhan Işık Sokak’taki Tarihi Kalkanoğlu Pilavcısı.
 
Üçüncü ziyareti sırasında, ayağı uğurlu mu gelmiştir ne, arka arkaya yedi sekizer kişilik iki grup masaları da birleştirerek, pilavcının iki göz odadan ibaret minik mekânını doldurur. Şahane karalahana çorbasını bitirip pilava geçmiş “abla”nın, kapının karşısında bir başına oturduğu masaya yanaşan hanım mahcup ifadeyle masayı paylaşıp paylaşamayacağını sorar, aldığı olumlu yanıt üzerine oturur.
 
Buraya, Ankara’dan her gelişinde uğradığını söyler. “Urfalıların yanında çalışırken alıştığı” bol acılı kurufasülyeli pilavını yerken, bekâr olduğunu belirtip “bilgi edineyim, deneyim olsun” gerekçesiyle, özel yaşamını soruşturduğu “abla”nın eşinin, bir iş arkadaşına sevdalandığını, boşandıklarını dikkatle dinler. Yorumu, sohbet aralarında, -“abla” sayar, üç kez-, “kadın kandırmıştır onu!” olur.
 
Yıllar önce bir Kadınlar Günü afişini, kadın ayakkabısının ince sivri topuğunu ters yerleştirip –görünmez- ayağa batıp kanattığı grafikle tasarlayışını hatırlayıp kadın kadının kurdudur gözlemine halâ rastlamaktan yorgun “abla”, ağır ağır, sakince, anlaşıldığından emin olana dek tekrarlar: “Kız bekârdı, benim eşim ise evli ve çocuklu bir adamdı, sorumlu olan oydu.” Karşısındaki kadının yeniden itiraza kalkıştığını görür yineler: “Bekâr insan istediğine âşık olabilir, özgürdür. Sorumluluğu olan eşimdi.”
 
Çorba ile pilavın verdiği midesel fiziksel tatminin yanı sıra, masa arkadaşının aşılmaz görünen önyargı duvarına açtığı minicik gedik sayesinde, metafiziksel tatminle zenginleşmiş “abla” pilavcıdan mutlulukla ayrılır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar