2018 yılı Temmuz’u, 14’ü 15’ine
bağlayan gece, keskin, kesik polis sireniyle 01:45’te uyanan “abla” pencereden
uzanıp otoparka bakar: Bir polis arabası, yolda bir ambulans, omuzlarında
kameralarıyla binanın öte yanına bakan birkaç muhabir, aşağıda birkaç komşu…
Ertesi günün taşıdığı anlam ve önem üzerine kendince ortalama bir kaygı taşıyor
ise de durum, aşağıdan birinin, kulağına ulaşan “…branda gerecekler…” lafı üzerine özel bir kılığa bürünür. Aksilik,
evi tam ters yöne bakmakta “abla” anlamaktan çok tahmin yürütmekte; yangın olsa
tüm bina tahliye edilir, görünürde itfaiye yok. Bir saat sonra operasyon, “abla”nın
özlediği bilgiyi sağlamadan sona erer, evli evine köylü köyüne gider.
İki akşam sonra çöp için
uğradığı sıra kapıcıyı sorguladığında, bitişik bloğun kapıcısının içip dama
çıktığını birkaç el de kurusıkı ateş edip atlamaya niyetlendiğini öğrenen
“abla” çok üzülür; bereket olay kendisinin de tanık olduğu kadarıyla huzurla
sona erer. Hayatın bunalttığı adam bir gece nezarette tutulup salıverilir.
2004 sonbaharı; yeni evli kızı,
işiyle ilgili Ege’de, “abla” ile damat, akciğerine çok yakın büyük kist
yüzünden artık kanepeye bile çıkamayan, geri sayımdaki Lucky’yi gözlemekte.
Gece, güçsüzce tırmalandığını duyup devam etmeyince yeniden uykuya dalan “abla”,
kapıyı, ertesi sabah açtığında Lucky’nin katılaşmakta bedeniyle karşılaşır. Bir
gece önce kapısını açsaymış gidişatı durdurabilirmiş gibi, ağır suçluluk
duygusuyla karışık, 1991’den beri evlerinin ferdi Lucky’nin kaybının acısıyla
feryat figan ağlamaya koyulur. Kaynanasının huylarına henüz vakıf olmayan damat,
şaşkın.
Ağlama işine ara verdiği ara
“abla” –nasıl bir duyguyla halâ bilmez-
yastık örtüsüne sardığı kediyi, ayaklarının dışarı çıktığı bir naylon çantaya
koyar, aşağı iner. Kendi bloklarının kapıcısı izne, köye gittiğinden, varır
bitişik blokun kapısını çalar. Adam kapıyı açar ama ağzını açar açmaz ağlamaya
başlayan “abla” konuşamamakta!
Durum açık; bakar, “Ben” der, “bir kürek alıp geleyim”. Birkaç dakika sonra arka bahçede, bitişik
blokun kapıcısının sessizce kazdığı minik çukura beyaz yastık örtüsüne sarılıp konan
Lucky toprağa verilmiştir. İki gözü iki çeşme “abla” hıçkırarak teşekkür eder,
yukarı çıkar.
O gün hemen hiç konuşmaksızın,
yapmasını gerekeni yapan bu duyarlı adam, çoluk çocuk üst üste yaşadıkları
daracık kapıcı dairesinde geçirdiği 14 yılın sonunda, belli ki yaşamına
gerçekten son vermeyi düşünecek kadar bunalmış.
Yıllar önceki yumuşak desteğine
duyduğu minnetle “abla”, malûm akşam ile ilgili bir şey bilmiyor görünmeyi
sürdürürken, girişteki panoda “apartman görevlileri ile ilgili toplantı”
duyurusu üzerine, aynı saatlerde bir başka işi olduğundan yöneticiye uğrar ve “Her
ikisinden de hiç şikâyetim yok” der, “temiz, pırıl pırıl insanlar”.
Bir de Lucky’nin hikâyesini
eklediği, ayaküstü yapılan konuşmanın, bu insanlar ile ailelerinin kaderi
üzerinde ne derece etkisi olacağını bilemese de “abla”, ezoteriklerin “en
yüksek hayır” dediği toplam iyilik adına bir adım atmış olduğu bilincindedir.
0 Yorumlar