4
Şubat 2018 Pazar,
gezinin önemli ayaklarından Angkor (şehir) Wat (pagoda) için yola koyulan grup,
gişelerde yetmiş iki buçuk milletle birlikte kuyruğa girer. Geçen yıl 5 milyon
kişinin ziyaret ettiği tapınak kompleksi için gerekli bilet, ziyaretçinin bu
noktada çekilen fotoğrafı basılarak verilmekte. Ziyaret, turist tayfasına 1
günlük 37 USD, 3 günlük 62 USD, yerli halka ücretsiz. Girişte, otel odalarında
da bulunan fotoğraflı, ayrıntılı pano ziyaretçiyi ne yapmaması gerektiği ile
ilgili bilgilendirir: Giysilerde, göbek, diz, sırt açık olmamalı, anıtlara
zarar verilmemeli, sigara içki içilmemeli, çocuklara şeker ve para verilmemeli,
yüksek sesle seslenilmemeli, taş yığınlarına tırmanılmamalı, keşişlere dokunulmamalı.
Zaman içinde ormanın örttüğü
onlarca tapınak köylüler toprak elde etmek için ormanı yaktıkça ortaya çıkmış.
‘92’de Dünya Mirası listesine alınmış, restorasyon Fransız, İngiliz, Hindistan
ve Almanlarca sürdürülüyor.
Maymun ailelerinin huzurla
gezindiği, nemden kararmış kırmızı renkli tapınakların, yüksek ağaçlı 2978
kilometrekare alana dağıldığı Angkor Wat
“en debdebeli zamanını 12. yy’da yaşamış,
şehir içinde şehir var, burası dini merkez”
Yol kıyısında, yerden adam boyu
yükseklikte merdivenle ulaşılan taraçalı, file binme istasyonu, hayvan bacağını
kaldıramadığından yere çakılı kısa aralıklı kütüklerle belirlenmiş. Ağırlıklı
olarak bisiklet, motosiklet, tuktuk trafiğine takılan grup bir sonraki tapınak
için araçtan iner yüksek ağaçların gölgelediği yoldan yürür. Hendeği geçen
köprünün sağında kötücül ifadeli şeytanlar ile solunda huzurlu ifadeli
tanrıların (toplam 154 heykel) boydan boya taşıdıkları, yaradılışta, iyi
niyetli olanların sağarak Dünya’yı kurtardıkları devasa yılan… Köprü bitimindeki
Güney kapısında lotusla beslenen üç başlı fil ve daha tepede dört yöne bakan
Buda kabartmaları. Yapılarda geçmeli taş kullanılmış ise de kutsallığı
artırdığı düşünülen yiyecek artığı barındıran sıvaya da başvurulmuş.
Kompleks içinde ulaşım için
daha ufak araçlara geçen grup güneyden kuzeye yol alır.
Bayon’un ve diğerlerinin duvar
kabartmalarında bol bol görülen, 2000 farklı el hareketi ile -“abla”nın, tül
eteklerindeki şeffaflığın anlatımındaki başarıya hayran olduğu- Apsara
dansçıları, kolyeli koruyucu kabartmaları, tam teşekküllü ordu…
Kamboçyalılar biraz daha büyük.
‘Pol Pot döneminde sadece
birkaç Apsara dansçısı kıyımdan kurtulabilmiş ve fırsat bulduklarında hemen
yeni dansçılar eğitmişler.’ Taştan yılan teras korkulukları çepeçevre; 2022’de
bitmesi beklenen restorasyon sonrası orijinal Buda içeri konacakmış. Belli bir
noktadan Buda ile burun buruna fotoğraf çekme kuyruğu bayağı kalabalık.
Yerli halk ağaç aralarında çocuklarını
salladıkları hamaklar kurmuş, piknikler yapmakta.
10 yy Hindu mabedi Baphuon arkasında bir köşe, 35 yıl
burada yaşayan Pascal Roxere
anısına. Tapınağı arka duvarında boylu boyunca yatan devasa boyutlu Buda
kabartmasını gören grup toparlanmayı beklerken “abla”nın gözüne ilişen,
tabletleriyle sağı solu fotoğraflayan kel kafalı, tütün rengi harmanili dört
keşiş, ‘dokunmayın’ uyarısı üzerine, belli bir mesafeyle çevresine dizilen
grupça fotoğraflanır.
Turuncu rengi meyvesi zehirli,
boylu poslu ağaç için Khan, ‘Slime gibisin,
düzgün konuşuyorsun ama kalbin kötü’ deyimini aktarır. Pamuk ağacı, ısınınca içinden tekne yalıtımında kullanılan katran
sızan Mahogany (maun) en sık
rastlanan ağaçlar.
Cariyeler havuzunu geçen grup
yürüyerek, acente kitapçığında kralın “zaferle dönen orduyu görmesi için kullandığı
bir platform olarak inşa” edildiği yazılı, taraça altı, fil kabartmalarıyla
kaplı Filler Terası’na, sonra da, bulunan
heykelin tek parmağı olmadığından Cüzzamlı
Kral Terası adı verilen, aslında krematoryuma ulaşır.
Küçük araçla 15 dk yol alarak,
ormanın tapınaklara ne yaptığının en iyi gözlenebildiği Ta Prohm’a varılır; boyunun beş katı kök uzunluğuyla duvarları
yerinden oynatan, parçalayan, sarıp sarmaladığı, bazı durumda desteklediği için
de bir şey yapılamayan, Angelina Jolie filmi Tomb Rider’ın bazı sahnelerinin
çekildiği, kökler arasından bir Apsara dansçının yüzünün göründüğü tapınak köşe
bucak fotoğraflanmayı hak eder.
Dönüşe geçenlerin yolu üzerinde,
-2028-30’a dek temizlenmesi planlanan, halen %15 kadar patlamamış- mayın
kurbanlarından kurulu, eksik organlarına karşın güzel yerel müzik üreten bir
orkestra…
Mahob Khmer Cuisine’e giren
grubun ilk sorusu her lokantada olduğu gibi, parola! Değişik sepet abajurlar,
arkada kırmızı çiçeklerle süslü yemyeşil bahçe.
Öğle yemeği sonrası, en önemli
ve en az tahrip olmuş tapınak Angkor Wat’a
gidilir; Vişnu’ya adanmış orijinali bakımda olduğundan, plastik dubalarla
üretilen geçici köprü üzerinden, bir tür sarhoşluk duygusuyla dalgalanarak
geçilir.
“Kızıl
Kmerler saklandığından, ordu ateşi mermi izlerinin açıkça görüldüğü
duvarlardaki sekiz panelde Ramayana’da anlatılan savaşlar işlenmiş. Budistlerin
de saygı gösterdiği 1000 yıllık orijinal Vişnu’nun üzerindeki altın dokuma
50’lerde çalınmış, sonra heykel müzeye konmuş. Hintli restoratörler bir ara
temizlik için kimyasal kullanmışlar ama sonra durdurulmuş.”
Apsara
Terası kralı
dans ederek karşılayan dansçılar için. Kutsal alana girmeden önce girilen
havuz. Tapınağın tepesine küçük gruplar halinde çıkıldığından, beklerken Khan’ın
anlattıkları; “Dil Bali kökenli,
kelimeler arasında boşluk yok, cümleler arasında var. 27 etnik topluluk var,
Vietnam ve Çinlilerden çok Laos ve Thai diline daha yakınız, gelenekler de
öyle. Havai fişek patlatıyor, kapılarına kırmızı kurdeleler takıyorlar, bizim
gibi değil.”
10 yıl önce çıkılan orijinal
merdiven, Koreli bir turistin düşüp ölmesi üzerine kapatılmış; yenisi ahşap,
standart basamaklı ve sağlam trabzanlı. Kazadan önce burayı ziyaret eden küçük
kız kardeşinin anlatımına bakan “abla”, yeni merdiven olmasa kesinlikle yukarı
çıkmaya yeltenmeyecek; üstelik bir de, Dan Brown’ın son kitabı Başlangıç’ta,
Dünya’nın en ölümcül üç merdiveni arasında Angkor Wat adını da okumuşken…
Oldukça dik ama güvenli
merdiven tırmanılır, tapınağın iç avlular da barındıran bol galerili, Budizm sonrası
Vişnu’nun yerini, önü tütsülü uzanmış Buda’ya bıraktığı yukarı kısımları
gezilir.
Bitirip inenler dansçı
giysileri içindeki genç kız ve delikanlılarla fotoğraf çektirmeye yönelirken
gezinin devamı Mahabharata’dan aşk, aile, erdem, sadakat, iyi, kötü konulu duvar
kabartmalarıyla sürer.
Araca binip şehre dönen grup,
devasa bir mekânda yine yetmiş iki buçuk milletle bir arada açık büfe yemek
yerken dansçıları izler. Denerler de, 2000 ne kelime, incecik kızların iki
figürünü yapabilmek ne mümkün!?
Gece Pazarı’na yürüyüş
sırasında bir kuytuda park edilmiş halde, ülkedeki nohut pilav arabalarının
benzeri üzerinde bir yazı; Kebab Türki
Seam Reap…
Bir markette alışveriş
sırasında konuşmalara katılan İzmirli, ‘burada pek çok Türk yaşadığını’ söyler.
Bir tanesi ile -minik şişeler içine renkli kumlarla isim yazan gençle- daha
sonra buluşan grup ondan alışveriş de edecektir.
Kıpır kıpır hayatın sürdüğü Pub Street’de grup rehberi başlarında
gezerken, gözüne takılan ‘Balıklarımız sizi memnun etmezse para almayacağız’
içerikli tabela üzerine “abla”nın azmettirmesiyle, Mr. Fish Spa’da dört köşe boş bir havuz bulan altı hanım,
ayaklarını soktukları suda, ölü deriyi minik diş darbeleriyle temizleyen
balıkların atakları karşısında başlangıçta çok gıdıklansalar da alışır, çok
neşeli bir yarım saat geçirirler.
Yürüyüş, satıcı gençlerin,
turistlerin yüz ifadeleriyle pek eğlendikleri belli, pişmiş akrep, yılan,
solucan, böcek tezgâhı önünde kısa bir kesintiye uğrar.
Gecenin ilerleyen saatlerinde
tezgâhlarını kapama derdindeki insancıkların sabrı, “abla”nın kılı dört yüz
yaran kız kardeşince sınanır; gruptan alınan duyuma göre 1 USD’ye alınabildiği
söylenen t-shirt için, yarım saat-45 dakika sonra insafa gelen kız kardeş
kendisi için önce 3, sonra 2.5 USD’ye bir adet alır; ülkeye dönüşte de bedenini
beğenmez, “abla”ya aktarır.
Dönüşte, otele girerken “abla”,
camdaki yasak işaretinin kapsamını not etmeden geçemez: Kedi, köpek ve
(rehberin kesildiğinde ayak gibi koktuğunu söylediği meyve) Durian, yasak.
Ta
Prohm (ve Slime Tree hasarı) görselleri:
Angkor
Wat görselleri:
0 Yorumlar