8 Şubat 2018’de sona erecek
gezinin başlangıcı 27 Ocak gecesi 21:30’da Bostancı’dan çıkan ortanca
kardeşiyle ona Göztepe'den eklenen arkadaşı, “abla”nın Teşvikiye’den
katılımıyla Yeşilköy, Atatürk Havalimanı’na varır, rehberleriyle buluşurlar.
Rehberle birlikte henüz
birbirine karşı yabancılık duysalar da gezi boyunca dost olacak on altı kişi, Airbus’ın
tam zamanında 03:00’te kalkışla Hindiçin’e doğru yola koyulur.
“Abla”nın kol saati (TS) 12:18 gösterirken
Ho Şi Minh’e inilir. Dört saat ekleyerek iniş noktasına uyum sağlayan yolcuları
kostüm değişikliğine zorlayan hava sıcaklığı 30 derece. Grup 18:00'de hamam efekti taşıyan deniz
kokulu dışarıya adım atar. Başkent, Asya Kupası'nda, Özbekistan-Vietnam final maçı
heyecanıyla çalkalanmakta… Kendisini tanıttıktan sonra ‘on numara bir şoförümüz
olduğunu’ bildiren yerel rehber Lusi Hanım, bir iş arkadaşının kendisine, ‘kazanırsak
evleneceğini’ söylediğini aktarır.
"Güneydeyiz,
başkent Ho Şi Minh bizi yağmurla karşılıyor. Özellikle hafta sonları aileler
sokakta yerler. En güzel ve uygun ziyaret, en kurak mevsim. Yaklaşan Têt
kutlamaları yüzünden her yer çiçeklerle süslü. Ülke, '95'ten beri hızla
gelişmekte, iki yıl önce 1 USD 18:000 Dong iken şimdi 22:000. Po denen bir kase
çorba 4 USD, 50.000-100.000 Dong. Paralar çok benzer, renk ve ebatları, dikkat!
Çeşmelerden su içilmez. Para ve pasaportlar odalarda kasalarda… Bir günde 7
milyon motosiklet satıldığı oldu. 80-90 milyon insan denizatına benzer bir
ülkede, kalabalığın nedeni bu. Sokaklarda gezilirken dikkat edilmesi
gerekenler: Sabit hızla paniksiz dümdüz yürüyün, büyük küçüğe çarparsa suçludur.
Yağmurluklar her an yanınızda olmalı, araç klimaları için de kalınca bir şey.
Solda '75'te tankla girilen kralın yaşadığı yer. Fransız Mahallesi'ne
geliyoruz, burası idarî merkez. Büyük şehirlerde trafik var, çıkış saatlerine
uyarsak... Kendini besleyen bir ülke, tarlada iş çok, kadının hayatı zor.” Arada gelen habere göre,
Özbekistan'a yenilmişler. “Sokak
alışverişlerinde 1/5-1/10 arası pazarlık yapabilirsiniz. Maskeler egzosa karşı.”
O arada, gezi boyu tüm
bahşişler için adam başı 50 USD uygun görülür ve toplanır; grup rehberinin
verdiği, ‘araçlarda sınırsız ve odalarda adam başı birer şişe bedelsiz su’
bilgisi memnuniyetle karşılanır.
Lokantada, her dört kişiye koca
bir tabak tavuk, balık, patlıcan közleme ile servis sürer, küçük kaplarda çoğu
acılı sos ile yenir. Tatlı bir parça hamur lokması lotus çayıyla sunulur;
ardından da iri dokulu, suyu azalmış greyfurta benzeyen pomelo, karpuz, ananas,
mango, bembeyaz yüzeyi minik siyah çekirdekli Dragon Fruit (ejder meyvesi). Yerel
Saygon bira 100.000 Dong.
‘Bu gece Saygon uyumayacak’ diyerek akan motosikletli seli, yenilmiş
ama mutlu coşkulu. Sokaklar, ortası sarı yıldızlı kırmızı zeminli bayraklı
kalabalıklarla dolu.
Otelden, kısa bir dinlenme
sonrası şenlikli gece pazarı içinden geçerek yürüyen grup, Amerikalı subaylarla
tanış(tırıl)an Vietnamlı genç kızların buluşma yeri Rex Otel'in, bir cephesini
süslediği meydanda duraklar. Grup rehberi, ‘bu birlikteliklerden doğan
çocukların anneleri yanı sıra toplumca dışlandıklarını, yaşamlarını sokaklarda
sürdürdüklerini’ anlatır. Bir zaman sonra gelen Amerikalılar, bir kısmını toplayıp
Amerika'ya götürmüş.
Grup L'amant Cafe'de mola verir. "Abla" ile kız kardeşi
mönüden, ilginç gelen Egg Coffee
bulamayınca sütlü kahve seçer; içine konan Vietnam kahvesinin sıkıştırılıp
üzerine kaynar su döküldükten bir süre sonra altındaki kupaya damlamasını
sağlayan metal aparat bu ülkenin bir özelliği; kahve de, tadına bakınca karar
verildiği üzere, güzelliği.
Hassasiyeti dolayısıyla bir iki
kazaya neden olsa da “abla”yı ilk andan hayran bırakan, ülke genelinde
kullanılan hortumlu taharet muslukları; musluktan çok, mandalına basıldığında
basınçlı su verirken diğer elin işine de son veren gayet temiz, pak bir çözüm.
“Abla” konuyla yakın-uzak
bağlantılı bir-iki alıntı yapmadan önce okurunu önemli bir konuda uyarması
gerektiğini düşünür.
Vietnam, Kamboçya ve Laos
topraklarında gezilen yerlerin isimleri hakkında bir belirsizlik fark
edebilecek okurdan, peşin bir de özür dilemelidir. Bu üç ülkenin yazı sistemi,
uzun, bol aksanlı harfli sözcükler, sözcük değil de cümle arası boşluklar, deşifre
edebileceği kadar önünde duramadığı tabelalar, ‘bir şeyler göreyim, hem de not
alayım’ derdindeki “abla”ya hiç yardımcı olmaz. Böylece içerik, bir anlamda
gezi değil, gezi izlenimine dönüşür. “Abla” okurunda hayâl kırıklığı yaratmamış
olmayı diler.
Bir de gezi boyunca çektiği
fotoğraflarla, yazının sonradan bir anlam kazanmasına büyük yardımı olmuş
ortanca kız kardeşine “abla” çok teşekkür eder.
Doğan Kitap 2017 baskısı,
“abla”nın her kitabını bayılarak okuduğu Jo
Nesbo’nun yazdığı Hamamböcekleri,
Tayland’da bir fuhuş otelinde Norveç büyükelçisi müşterisini ölü bulan, -patenlerini
külotunu çıkardıktan sonra giyen Tonya Harding* taklidi- hayat kadını Dim ile
başlar. 223. sayfadan:
“…Harry
resepsiyoniste “Biraz müsaade eder misiniz?” dedi ve Nho’yu kapıya doğru çekti.
“Evet, yalancıları anlama konusunda uzman olan sensin…”
“Zor”
dedi Nho. “Adam Vietnamlı.”
“Eee?”
“Nyugen
Cao Ky’nin Vietnam Savaşı sırasında kendi halkı için dediklerini hiç duymadın
mı? Vietnamlıların doğuştan yalancı olduğunu söyledi. Yalancılık genlerinde
var. Nesiller boyunca dürüstlüğün kötü şanstan başka bir şey getirmediğini öğrenerek
edinmişler.”
“Yani
yalan söylüyor mu diyorsun?”
“Hiçbir
fikrim yok diyorum. İyi rol yapıyor.”
*Gezi yazılarını temize çekmeye
başladığı sıra Ben, Tonya filminin vizyona girişi, “abla”yı, okuduğu kitapla
ortaya çıkan eşzamanlılığa hayran bırakmıştır, bu duyguyu paylaşmak ister:
https://onedio.com/haber/margot-robbie-ye-altin-kure-adayligi-getiren-rolun-gercek-sahibi-skandallarla-dolu-hayatin-sahibi-tonya-harding-kim-799726
L’amant
Cafe Saygon görselleri:
0 Yorumlar