"Abla" Güldür Güldür Şov'u izler, sever; dönem skeçlerini çok daha başarılı bulur. Zekâya ürünü söze dayalı esprinin, her zaman başı üzerinde yeri varsa da tümü başarılı usta oyuncuların yetkinlikle kullandıkları beden dili, mimikler "abla" için bile zaman zaman sözün önüne geçer. Oyunları, becerileri, beceriksizlikleri, kendilerine gülme kapasitelerinin büyüklüğü içtendir, belki bu yüzden çok sevilirler.
Yine de salonda bunların tümünden çok daha önemli bir şey vardır; "abla" Güldür Güldür'ün izleyicisine bayılır. Öyle dürüst, o kadar içten ifade ederler ki kendilerini... Eskinin, mikrofonu eline alır almaz hemen bir de sakinleştirici iğne yapılmasını gerektirecek kadar heyecanlanan, -toparlanmaya bıraksan programın perde arasına dek uzayacak- kendine gelir gelmez de bu fırsat için bin bir teşekkürler edip uzun uzun sahnedekilere yağ çekecek kadar özdeğerine uzak izleyicisinden bıkmıştır.
Güldür Güldür izleyicisi, sunucunun tatlı tatlı -bazen zorlayıcı da olabilen- dalga geçmesine uyum sağlar, ki dalga geçmek tam olarak "abla"nın hayatla başa çıkma yöntemidir; böylelikle, kendilerini -herkeste minicik de olsa bir parçası bulunan kusurlarını- tî'ye alıp hayatı hafifletirken, salondan taşıp TV'den, internetten katılımla büyüyen devasa kahkahalar yaratırlar.
Doğal halleri masumiyete çok uzak, olmadığı başka birine dönüştürülmüş çocuklu -yazlık- uygulamasına bir türlü ısınamadığından tek bölümünü izlememiş "abla", keyifsiz zamanında açıp orijinal Güldür Güldür Şov'dan bir bölüm izler. Antidepresan saydığı uygulamayı, Altın Çağ'a yol alan Dünya'nın depresif yolcusu insanoğluna içtenlikle önerir.
0 Yorumlar