Banner

DUA

Gözlerimi kapama, ağlamama izin ver annemi son kez görmemi sağla hadi baba!”
Burası Halep katledildiğimiz Suriye toprakları; annemin tecavüze uğradığı, kardeşlerimin yok edildiği, babamın üzerime siper olup beni oradan oraya sürüklediği yer...
Tahmin dahi edemeyeceğiniz tüm açık yaraları yaşamış çocuğum ben. Beşşar Esad'ın çocuk kurbanlarından biriyim ve tüm bunları saldırı altındaki bir binanın altından mırıldanıyorum.
Rusya ve İran'ın nasıl hedefi haline geldiğimizle ilgili tek bir fikrim bile yok. Bombardıman altında kalan insanların ölümüne tanık olmamla başlayan büyük bir travmanın hapsindeyim.
Burada yüze yakın çocuk var ve çoğunun ailesi yok;pek çoğu ağlıyor,çığlık atıyor bir boşluğa doğru bağıyor gibi, burnum akıyor bunun kan mı, yoksa burun akıntısı mı olduğunu kestiremiyorum. Büyük adamların, kendilerinden küçük gördüğü insanlara neden bu zulmü layık gördüğünü anlayamıyorum. Bizim dışımızdaki herkesin sağır olduğunu düşünmeye başladığımdan beri ölmekten daha fazla korkuyorum.
Cehennemi yaşıyoruz; babamın dokunmaya kıyamadığı anneme tecavüz ettiklerinde, “beni öldürün!” diyerek ayaklarına kapandığı Şii Milis örgütlerinden birinin, annemin yüzüne tükürüşü gözlerimin önünden gitmiyor.Kaçmaya çalışırken, gördüğüm harabeye dönmüş şehir, yanmış insan eti kokuyor. Artık riskli bir şey burada yaşamak sığınabileceğimiz hastanemiz bile kalmadı, Rus uçakları hedef aldıkları her yeri patlatıyor.

***

Oysa güzel bir şeydi yaşamak yaptığımız resimlerimiz ve kurduğumuz düşlerimiz vardı. Okullarımızda tıpkı sizinkiler gibi çocuk gülüşleri olurdu ve sıklıkla gökyüzüne yönelen bakışlarımız...
Eve doğru yürüdüğüm yolda kedileri okşardım; annem kapıyı aralayıp içeri buyur ederdi beni. Çok güzeldi: saçları geçmişini keşfeden bir peri kızı gibiydi,bir yığın anı biriktirmişti kirpiklerinde, yer yer duygulanarak konuşurdu, babamı çok severdi dualarla uğurlardı her kapı sesinde o dışarı çıkarken.
Bu katliam karşısında suskunluğunu koruyan ve ölümlerimizi izlemekle yetinen insanların karınları tok kalktıkları masaları, hayal etmeye başladığımda doymak için dua ederken buluyordum kendimi. Üzerimizdeki kanlı ve çamurlu giysiler, yaşayan bir ceset gibi görünmemizi sağlıyordu.

***

Babamın verdiği sözü tutacağına inanarak bekliyordum hayatta kalması en büyük temennimdi; rejim güçleri birçok erkeğe yaptıkları gibi onu zorla orduya almak isteyecekti kendi halkına, yani bizlere, zulüm yapması için eğitilecekti; o canavarlardan biri olmaya zorlanacaktı. Burada halkı halka vurdurmaya yeminli katiller vardı. Sözüm ona ağzından Allah kelamı eksilmeyen canilerdi. Rusların da onlardan bir farkı yoktu İran'la birlikte taş taş üstünde bırakmıyorlardı. Birleşik Milletler bizi gerçekten önemsiyormuş gibi davransa da binlerce insanını kaybeden Doğu Halep'in yararına bir şey yapmaktan aciz görünüyordu.

***
Hey oradakiler! Bundan sonra yaşamanın anlamını söyleyin bana; annem elinde tuttuğu bıçağı gözlerimin içine bakarak göğsüne sapladığında ve ağzından akan kanları utançla titreyen eliyle silmeye çalıştığında bana son model arabanızda dinlediğiniz Halep haberlerini çevirip birkaç saniye sonra nasıl şarkılar eşliğinde bizleri unuttuğunuzdan bahsedin. Doyumsuzluğunuzdan bahsedin ne olur? Elinize kıymık battığında nasıl endişelendiğinizden, tabağınızdaki yarım kalmış yemeği nasıl çöpe attığınızdan, manşet manşet haberlerimizi yapıp geceleri nasıl eğlenmeye gittiğinizden bahsedin? Kapamayın haber kanallarını içimiz acıyor bakamıyoruz diye,bakın! Kaçın insanlığınızdan hiçbir şey yapmayıp izlemekle yetinin! Eskimeden çocuğunuzun giysisi bir yenisini daha alın! Yazın yazın çizin sonra unutun!
Kardeşiniz paramparça oldu mu,saç tellerinden kalan küller yüzünüze yapıştı mı? O anlara tanık olanlarınız bilir bu acının kahreden gerçeğini, “annem nerede?” diye bağırarak enkaz altında can veren bir başka çocuğa tanık oldunuz mu karanlığın içinde? Yalvarırım söyleyin aylarca zulüm gördünüz mü toprak parçası için? Teninize değen elektriğin acısıyla ağladığınızda o adamın pis kahkahalarını duymak zorunda kaldınız mı? Yardıma gelenlerin ayaklarına yapışıp su diye yalvardığınız oldu mu hiç?

Şimdi karanlıktayım beni hiç göremeyeceksiniz, yavaşça uzaklaşacak sesim umutsuz bir edebiyat parçası olacağım yazıya dökülen ama siz yine de hayırsever bir güç olmayı hedefleyin lütfen! Bana geç kalsanız da yüz yıllık planın altında yok olan binlerce insandan birinde bile insanlığınızı ispatlama şansınız halen var.

Binlerce insandık biz. Kendi halinde yaşayan insanlar... Biri geldi ve üzerimize üfledi, toz gibi havaya savrulduk sonra o boş alan kaldı, yıkıntılar içinde. Turistlerin gelip fotoğrafladığı o boş alan; işte dünya bizi bu kadar önemsedi(!)

Yorum Gönder

0 Yorumlar