DEVLET BATARSA MEMURU DA BATAR - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

30 Mart 2016 Çarşamba

DEVLET BATARSA MEMURU DA BATAR



https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3JPRR3IWfohQEV-ondKUWzxmQc6X4wqpXl8CTJNcyFrf7AwFgrCPfL_xjuH7CeWvu-a5DeTYofD7uxW1H7_34zTsAwIBWzHlI7hlxFwnDbpMpSLFi-DDAAYDfx54V7fRKL7GaRii_WhI/s1600/algi+oyunlari.jpg
Halkı tahrik etmek için kurgulanmış Siyonist oyunlarıyla hep geldiler. Yine gelecekler, yine gelecekler.  Hatta istediklerini elde etmek için; kâh bizi vuracaklar, kâh kendilerini bombalayacaklar. Kâh halkın inançlarını, kimliklerini ve değerlerini kullanacaklar. Müslüman’a koşun camide günah işleniyor diyecekler. Milliyetçiye teröre destek veriyor ya da teröristin amcası diyecekler. Öldürüp öldürüp algı operasyonuyla suçu garibanların üzerine atacaklar. Vs. vs. Kesinlikle alet olunmaması gerekir. Mit, Polis ve asker gerekeni yapar, yapıyor.
Hatırlayın Edirne Keşan’daki tatlıcı dükkânına iki kişinin saldırısı sonucu halkın galeyana gelmesinin ardından tatlıcı dükkânı kapatılarak olaylar önlenebildi. Hiç düşündük mü o saldıranlar kimin elemanı, kimin teröristi? Aynı iki kişi oraya yakın başka bir yerde, başka bir benzer olayda yine boy gösterdi. Yakalanmasalar yine göstereceklerdi. Çünkü şu anki devlet yönetiminin az oy aldığı yerlerden biri şehitler ve patlayan bombalar yüzünden en kolay karıştırılabilecek yerlerden biridir.
Hep mahallemizin çocuklarıyla mahallemizi karıştırıyorlar. Bize benzeyenlerle ya da sokağımızı evimizi, kahvehanelerimizi, marketlerimizi paylaştıklarımızla geliyorlar. İçimizdeki renkliliği artırıp, karıştırarak defansımızı yok etmeye çalışıyorlar; çok daha fazla çalışacaklar. Büyük ama fırtınaya dayanıklı olamayan ve her yıkılma korkusuyla tedirgin olan bir Devlete dönüştürmek isteyecekler.
Yapmamız gereken bizsiz olmayacağını anlamak ve içeride bir bütün olmak. Demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüğü, bir arada yaşama isteğimizi, finans güvenliğini savunabilirliğimizi dünyaya gösterebilmeliyiz. Tarihimizin bize verdiği rolü kabul edip etrafa iyi anlatmak başarabilmeliyiz. İçeride kavgayı bırakıp birlikte yürümektir. Gerisi inanın kolay...
Avrupa PKK'ya destek vererek bölüneceğimizi sandılar. Kalan parçayı yanına alacaktı. Yeni iktidarın akılcı politikaları sonucu hesapları tutmadı. İnşallah sonuna kadar böyle devam edebilirsek; biz kalacağız, onlar gidecek. Tarih tekerrürden ibaret diyorlar. Aynı hatayı yapmayalım, oyun kuranların oyunlarına birlik beraberliğimizden taviz vermeden tedbirli ve cesurca yolumuza emin adımlarla ve ne yaptığımızı bilerek devam edelim ki; tarih tekerrür etmesin.
Polonya (1928 Varşova) kökenli Amerikalı siyaset bilimci, jimy carter’in ulusal güvenlik yardımcısı olan devlet adamı Zbigniew Kazimierz Brzezinski’nin "Türkiye ve Ukrayna'yı kontrol edemeyen büyük olamaz!" saptaması bilelim.

Suriye ve terör üzerinden Türkiye’yi kıskaca almak istemelerini, Avrupa da patlayan bombalarla İslam’ı ve Müslümanları oradan koparmak veya orada yok etmek istediklerini zaten biliyoruz. ABD’nin gaz verdiği Rusya’nın Ukrayna işgali, Başbakan Davutoğlu’nun da cevap verircesine Ukrayna temasları aklımızın bir köşesinde yerini almalı ve aldı zaten. Mücadele sürüyor.

Türk ve Müslüman yurdu güzel vatanımda tüten en son ocak sönünceye kadar da sürecek. Tek büyük ve en önemli mesele ise içimizdeki hainlerin bilinçli (bilinçsiz olarak hizmet edenler de az değil) onların taşeronu olup ayağımıza taktığı prangalardır.

Bunları okuyoruz, anlatıyoruz. Sosyal medyada tartışıyoruz. Bizim gibi düşünmeyen muhataplarımızın sözü bitince; ‘Hocam bunları söyleme, sen devlet memurusun’ sözünü duyuveriyoruz. Sanki kendileri öğretmen, doktor, hemşire, kamu da çalışan değillermiş gibi hemen birden akıllarına geliyor bizim memurluğumuz. Eyvallah da kimseye oy istemedik ki; nerden çıktı bu diyoruz. Ses yok. 

Devlet memuru da bu memlekette yaşıyor. Devlet batarsa memuru da batar. Devlet memuru devletinin yanında olmalıdır. Herkesin kendine göre, inancına göre, milli çıkarlar noktasında beklentilerine göre doğru gördüğü şeyleri fikir özgürlüğü çerçevesinde ifade etme ve destekleme özgürlüğü vardır.

Kin kusma, iftira ve yalan yere insanları karalama ve suç işleme özgürlüğü yoktur, olamaz. Bu dinen ve kanunen suçtur.

Bizim oğlan ana okur, mina okur. Okuduğuna da inanmaz ama döner döner yine okur. Çünkü amacı üzüm yemek değil, bağcı dövmektir. Ayette başında geçen ‘Namaza yaklaşmayın!’ kısmını okuyup ‘sarhoşken’ kısmını okumadan haşa Allah kuranda ‘namaza yaklaşmayın’ diyor diye yalan yazanlar misali; Ensar vakfındaki çocuk istismarıyla ilgili bakanın konuşmasında olduğu gibi uzunca bir konuşmadan bir cümle ile insanları kandırmak istiyorlar.

Bir suç varsa ki var olduğu alenen ortadadır. Kim olursa olsun gerekli ceza verilmelidir. Bunun için meclisi meşgul etmeye de gerek yoktur. Gerekli ceza verilmesi için kanunlar mevcuttur. Emniyet ve yargı mercileri yetkilidir.

Bu topraklarda kendilerini dinlemeyen, onlarla işbirliği yapamayan nice liderler ya tahttan indirilmiş veya bir şekilde öldürülmüştür. Kurtarıcı diye kendilerinin yetiştirmediği ve Türk, Orta doğu ve hatta diğer ülke halkının lider alternatifi olanlar daha yolun başında ortadan kaldırılmıştır. Kiminin yerine yeni insan montajları bile yapılmıştır. Adamların tek derdi onların istediği istikamette, Türkiye dışarıdan yönetilsin.

Bunu sağlamak için akla hayale gelmedik ameliyatlar, algı operasyonları yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir. ABD bankalarını es geçip halk bankası üzerinden Rıza Zarraf da kendi çapında ticaret ve iş adamlığı yapıyor. ABD’yi dolandırmak ve kara para aklamak suçlarından tutuklanıyor.

Aydın doğan da malı götürüyor yıllardır. Lakin onların borazanlığını yaptığı ve onların ortağı veya üyesi olarak işlerini yürüttüğü için hala Türk yargısı bile dokunabilmiş değildir. Can Dündar gazeteci kılıfında gizli belgeleri ifşa etme casusluğuyla tutuklanınca ya da hürriyet’e taşlı saldırı olunca ortalık ayağa kalkıyor. Yargı önüne çıkınca destek için mahkemeye geliyorlar. Kanal 24TV sahibi 24 kurşuna hedef oluyor çıt yok.

Dün, önceki gün, hatta daha da önceki gün hep yaptıkları gibi önce kötü çocuklarla yani terör ve isyanlarla Avrupa’yı ve bizi tokatlıyorlar. Sonra da Avrupa’ya ve bize ‘bunlar iyi yönetemiyor; kurtarıcınız şu’ diye algı operasyonlarıyla süsleyip püsleyerek gözümüzde büyüttükleri, mahallenin iyi çocukları olan gizli ajanlarıyla yola devam edecekler...

Oyun orta da ve artık biliniyor. Biz istiyoruz ve artık çözmeye gayret ediyoruz, sende oyun kuranların ve bozanların en yücesi olarak biz Müslüman Türk halkına yardım et Allah'ım.

Feyzullah Kırca

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar