Kurtlarla birlikte sürüye saldırıp, daha yorgunluğu
geçmeden hemen çobanları istifaya davet edenleri önce Allah’a sonra sağduyulu
insanlarımızın mahşeri vicdanına havale ediyorum. Allah kesinlikle mutlak
adildir; kimsenin ‘Ah!’ını kimse de bırakmaz. Ancak maalesef canlarımız yanıyor.
Şehit yakınlarının yüreğinde ve ocaklarında kıyamet
koparken; terör saldırılarını yapanlara silah, para ve gizli bilgi desteğinin
yanında; zalime, teröriste, teröristin saldırılarını siyasi çıkara dönüştürmek
için el ovuşturan tüm ihanet şebekelerine,
gizli servis desteği vererek canımızın yanması için uğraşanların hiç
birine yatağında rahatlık verme Allah’ım! Diyerek söze başlamak istiyorum.
Ülkemin istikbalinin güçlü olması için söz söyleyen,
yol yürüyen, üretim yapan ve be benim için en önemlisi Hakkın zaferinin
gerçekleşmesi uğurunda ölümü göze alıp şahadet şerbetini içmek pahasına
ülkemizin ve halkının zarar görüp diz çökmesi için gizli ve aşikâr saldırılarla
mücadele eden tüm vatan evlatlarına rabbim yardım eylesin.
İyi niyetinden şüphem olmayan değerli bir dostum; ‘ Memleketin
ciğeri yanıyor yine… Bülbülün çektiği dili belasıdır. Böyle zamanlarda konuşmak
zordur. Ancak tarih tekerrürden ibarettir derler ve eklerler hiç ibret alınsaydı
tekerrür mü ederdi. Kılıcın kınından, okun yayından çıktığı günler bu günler.
Yedi düveli karşımıza almasaydık iyiydi ama en azından bir yerlerden başlayıp
sayıyı azaltmak lazım... Dua edelim askerimize polisimize ülkemize
milletimize... Askeri olduğu kadar politik başarılar da beklemek hakkımız.’
diyor bir paylaşımında.
Kemal Sunal’ın reklam yıldızı olup halkın
kazıklanmasına sebep olduğu bir filminde hatasını anlayınca kendini yakma
girişimiyle halka doğruları anlatmak için televizyon da canlı yayına çıkıp
doğruları anlatarak halkın desteğini almasını izlemişsinizdir sanırım.
Tıpkı orda olduğu gibi cumhurbaşkanımızın dünyaya
bildiği gerçekleri anlatması sonucu yedi düveli karşımıza almakla eleştirmiş.
Tıpkı kemal Sunal’ın gerçekleri anlatmasın diye vermeyecekleri bir sürü şeyi
vaat ettikleri gibi bir durum sezinliyorum burada. Sanki gerçekleri dünyaya
söylemediğimiz zaman bizi rahat bırakacaklar. Asırlardır rahat bıraktılar da;
haçlı seferlerini, Çanakkale çıkarmasını, darbeleri, ülkemizin mali kaynak
sömürüleri uzaylılar yaptıydı.
İçimizde o kadar hain var ki;
hepsinin başına bir polis dikmek Maalesef mümkün olmuyor. Şehit vermeyelim diye
Cizre’yi, Silopi’yi, Diyarbakır, vs. PKK ya bırakalım diyen şerefsizler var. Türkiye
de dini engelleyemedik diye Ruslara, İngilizlere, Siyonistlere şehirlerin
anahtarlarını kurşun atmadan teslim etmeye meraklı hainler varken başarılı
olmak çok zor çok. Ama her zaman zoru başaran Müslüman Türk milleti yine
başaracak ve tarihte çoğu kez olduğu gibi hainler yine üzülecek.
Terör örgütleri yaptıklarının gündeme gelmesiyle
varlığını sürdüren, bununla beslenen terörist örgütlerdir. Terörün amacı zaten
gündeme gelmektir. Aldığı canlar ve verdiği zararlar üzerinden reklamı
yapıldıkça amacına ulaşıyor.
Terör saldırısı gündeme geldikten sonra yaralıları
ve yürek yaralayan acıları görüntüleyip dünyaya servis etmek isteyen terör
destekçilerinin yayın yasağını eleştirmesini onların adına anlamak zor olmasa
gerektir. Ancak bizim için böyle can yakıcı ve terörün amacına hizmet edecek
görüntülerin ve haberlerin yasaklanması kesinlikle doğrudur. Suçluların
yakalanmasını engelleyecek ve kaçmasına sağlayacak haberlerin yapılmasının
yasaklanması da doğrudur.
Güya şehit istemeyip şehit haberleriyle nemalanmak için
40 yıldır el ovuşturanlar da terörden nemalanmak, acılı ve terörden canı yanmış
halkı kışkırtarak kargaşa ve korkuya korku ekleyerek yönetimi istifaya davet
etmek için hazır kıta bekliyor durumda olan siyasetçiler de her zaman hazır
tutulmuştur.
Ey hain oğlu hainler, boşuna sevinmeyin.
Size verilecek en güzel cevap, en etkili bomba ülkemizin medeniyet ve demokrasi
yolunda hiç duraksamadan daha hızlı bir şekilde ve alınabilecek azami tedbirleri
alarak yoluna devam etmesi olacaktır. Şehit olmaktan ve şehit vermekten
korkarsak bu savaşı en başından kaybetmemiz kaçınılmaz olacaktır.
Kırmızı
çizgilerimizi papağan gibi tekrarlamak yetmez. Ne olur kırmızı çizgilerimizi
ihlal etmeyin, aman yapmayın etmeyin diye yalvararak ya da kaplumbağa misali
kendi kabuğumuza sokularak bize karşı yönelen tehlikeleri bertaraf edemeyiz.
Gerekli
istişareleri yaparak doğru önlemleri, doğru zamanda korkusuzca karara bağlayıp
içimizdeki hainlerin ne dediğini önemsemeden atağa geçerek gerçekleştirmeliyiz.
Hain de olsalar, devlete ve millete darbeye de kalkışsalar kardeşkanı
dökmeyeceğiz dersek; birileri gelir, başı dışarıda olan birilerinin adına
devleti devirirler.
Firavun
güçlüydü ama Hz Musa kazandı. Nemrut güçlüydü ama Hz İbrahim kazandı. Ebu cehil
güçlüydü ama Hz Muhammed ve İslam kazandı. Geçmişini
bilen, Allah’ın yardımını arkasına alıp zafer için var gücüyle çalışan Müslüman
Türk’üm ben. Tarih; teknolojik ve askeri gücü yüksek olanlara karşı
zaferlerimle doludur benim. Ancak içimizdeki hainler bizim asıl düşmanımızdır.
Ey
Müslüman Türk milleti Unutma! Başına gelen kötü şeyler ve Uhut Savaşı misali bazen
kendi hatalarından kaynaklanan yenilgiler, oturup üzülmen için değil; güçlenip kılıç
kullanmadan Kâbe’nin fethini gerçekleştiren ordu misali ayağa kalkman içindir.
Elbette hatasız kul olmaz, ancak niyet hak rızasına ermek olmalıdır. Hak razı olmasın diye karar verilmesinin peşinde şeytanın avukatlığını yapan ve şeytanın askerleriyle iş tutanlardır; yazımızda bahse konu hain ifademizden nasibini alması gerekenler.
‘Efendim
ne konuşup kötülükleri dile getiriyoruz. Onların izin vermediği şeyleri
üretmeye kalkıyoruz. Silah, tank, top, savaş uçağı, savaş gemisi üretiyoruz. Füze
yapıyoruz, uzaya uydu gönderiyoruz. Bunlardan vazgeçelim. Boru da İngilizlere
ve Amerikalılara verelim. Kaya gazını da Fransızlar veya kim istiyorsa onlar
alsın. Zaten yönetim de koalisyon olsun. Biz hiç bir şeye karışmayalım da
istedikleri gibi ülkemizi kontrol altında tutsunlar’ demekle güçlü devlet
olunmaz.
Bak ne
güzel Bergama altın madenini siyanürle çıkarıyorken halkımıza zararlıydı. Köylümüz
yollara düşüyordu. Artık alman şirketi siyanürle çıkarmaya devam edince tehlike
kalmadı. Nükleer santral kurulmasın ‘şöyle tehlikeli böyle tehlikeli’ anladık
da, hangi gelişmiş ülke de nükleer santral yok. Sadece Türkiye de mi tehlikeli
bu nükleer santraller. Ömrü bitenleri kapatıyorlar yenisi kuruyorlar. ‘Biz
kapatıyoruz tehlikeli diye’ diyorlar, önümüzü kesmek için bizi kandırıyorlar.
Organize sanayi bölgesi olmasın ‘şöyle zararlı böyle zararlı’ diye karşı
çıkanlar var. Sanayi kurulsa önce karşı çıkanlar işe girmek için çaba sarf
edecek, İstanbul da karşı çıktıkları köprüden ilk geçenler gibi.
‘Olsun da
biz yine karışmayalım. Onlar izin vermiyorsa biz yapmayalım. Bak terör oluyor.
Şehit veriyoruz’ diyenler var. 100
yıldır belki daha fazla hiç bir şeye karışmadık da, ülke olarak üretmeyip
onlardan aldık ve hep onları zengin ettik de sanki o malum ülkeler ve onların
gizli servisleri bizi rahat mı bıraktı.
Terör saldırılarına hak verircesine Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ve onu yönetenlerin hatası yüzünden Suriye’nin başına
bunlar geliyormuş gibi inanmak ve düşünmek akıllıca değildir. ‘Bunu komşunun evine benzin dökerken de düşünmek gerekmez
miydi? Yahu biz buraya benzin döküyoruz ama bizim eve de sıçrar mı diye
düşünmek gerekmez miydi?’ Gibi sorular akıllıca değil bence.
Bu sadece bir iftira olur. O zaman adama sorarlar. Irak
a da benzini biz mi döktük. İran ile Irak'ı 8 yıl biz mi savaştırdık. 1991 de ve
2002 de ABD’yi koalisyon güçleriyle biz mi çağırdık Irak’a. Önce el kaide diye
bir terör örgütü icat edin, sonra da onu bitirmek bahanesiyle Afganistan’ı
işgal edin diye biz mi söyledik. Osmanlıyı bize sorarak mı yıktılar?
Kim
ne derse desin. Suriye yönetimini çok uyardık, tehlikeyi haber verdik ülke
olarak. Demokratik ve özgürlükçü bir Suriye’nin önü açılmazsa tehlike kapıda
dedik Türkiye olarak. Sonuç orta da, İşid ve diğer terörist örgütlerle vekâlet
savaşları devam ediyor.
Bunda Türkiye’nin hatası varsa, bu
saldırılar başımıza bu yüzden geliyorsa elbet seçimde halk gereğini yapar ve
değiştirir. Halk tarafından bu değerlendirilme yapılsın diye 5, pardon artık 4
yılda bir seçim yapılıyor. Herkesi memnun etmek diye bir şartı yok yalnız,
çoğunluk memnun ise yetiyor. Karşı taraftaki partilere oy verenler daha çok
diyeceksin, o zaman tek parti olup oyları bir parti de toplasınlar. İtiraz eden
mi var. Suriye liderlerinin yönetimini kim nasıl denetleyecek. Sanırım o artık
İngiltere, ABD, İsrail ve Rusya’nın insafına kaldı.
Ya
da 15 Aralık 2015 de kurulduğu duyurulan İslam ordusu harekete geçecek.
Koalisyonda yer alan ülkeler ise şunlardı: Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün,
BAE, Pakistan, Bahreyn, Bangladeş, Benin, Çad, Togo, Tunus, Cibuti, Senegal,
Sudan, Sierra Leone, Somali, Gabon, Gine, Filistin, Komor İslam Federal
Cumhuriyeti, Katar, Fildişi Sahili, Kuveyt, Lübnan, Libya, Maldivler, Mali,
Malezya, Mısır, Fas, Moritanya, Nijer, Nijerya, Yemen.
Teröre
karşı İslami askeri koalisyonda yer almayan ülkeler ise; Cezayir, Umman, Irak
ve İran'dı. İran, İslam Ordusu yerine Komünist Ordusu’nu tercih etti. Bu yüzden
de bu orduya katılmadı.
İslam Ordusu’nun kurulma fikri Türkiye’den çıktı. Bir hayal çaktırmadan ve büyük bir hızla da gerçeğe dönüştü. İslam Ordusu kurulur kurulmaz Türkiye önemli bir teklifte bulundu. İslam Ordusu’nun ilk operasyonunun Suriye olmasını önerdi. Suriye’de akan kanı sadece Müslümanların durdurabileceğini savunan Türkiye, Amerika ve Rusya’nın bunu sağlayamayacağını bildirdi.
İslam Ordusu’nun kurulma fikri Türkiye’den çıktı. Bir hayal çaktırmadan ve büyük bir hızla da gerçeğe dönüştü. İslam Ordusu kurulur kurulmaz Türkiye önemli bir teklifte bulundu. İslam Ordusu’nun ilk operasyonunun Suriye olmasını önerdi. Suriye’de akan kanı sadece Müslümanların durdurabileceğini savunan Türkiye, Amerika ve Rusya’nın bunu sağlayamayacağını bildirdi.
Teklif
ve fikir olgunlaşınca; 29 Ocak 2016 da; Başbakan Davutoğlu yanına Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı da alarak Cidde’nin yolunu tuttu. Genelkurmay
Başkanı’nın Suudi Arabistan’a gitmesinin perde arkasını bilmeyen laik kesim, bu
seyahate çok büyük tepki gösterdi. Onlara göre Türk Genelkurmay Başkanı’nın
Suudi Arabistan’a gitmesi laikliğe vurulmuş büyük bir darbeydi. Yapılan
görüşmelerden sonra komutayı Türkiye’nin alması ve Suriye’ye 5-10 ayrı noktadan
hava harekâtı desteği ile kara harekâtı yapılmasına karar verildi.
Varılan bu mutabakat; ABD, İngiltere ve İsrail istihbarat birimleri tarafından öğrenilmişti. İslam Ordusu devletleri ile savaşmanın bedelinin ağır olacağını hesaplayan Rusya, hemen 3. Dünya savaşı uyarısında bulundu.
Suudi Arabistan da dillendirilen kara harekâtı
yapabiliriz çıkışı yapıldı. İslam birliğinin 15 Şubat 2016 günü medya da yer
alan 20 ülkenin katılacağı en geniş çaplı ortak tatbikat duyurusu gelmişti.
Sonuç mu? Bekleyip göreceğiz. Rabbim bakalım neyler, neylerse güzel eyler. Hakkın zaferini isteyen biz Müslümanlara oturup başımıza örülecek felaketleri beklemek değil; yapılacak istişarelerin ve alınacak kararların sonucunda kararlı adımlar atmaktır.
Sonuç mu? Bekleyip göreceğiz. Rabbim bakalım neyler, neylerse güzel eyler. Hakkın zaferini isteyen biz Müslümanlara oturup başımıza örülecek felaketleri beklemek değil; yapılacak istişarelerin ve alınacak kararların sonucunda kararlı adımlar atmaktır.
Ancak
dost bellemeğe çalıştığımız, sözüm ona müttefiklerimizin dostumuz olmadığı
aşikârdır.
Onlar
terör saldırıları karşısında bize taziye, terörist örgütlere de Türkiye’ye
saldırmaları için silah ve patlayıcı göndermeye devam ediyorlar.
Feyzullah
Kırca
0 Yorumlar