Eskiden beri huyumdur, bir şeye takdığım zaman sonuna
kadar giderim. Tabi Ramazan ayının ruhu da var şu aralar üzerimde, sakin günler
geçiriyorum, okumaya zamanım var. Erzin gibi küçük yerlerde hala Ramazan ruhu
yaşıyor. Kaldığım evde beş vakit namaz kılınıyor, Nejla anne her gün Kuran
okuyor. Ben zaten severim böyle ortamları.
Onların inançları çok gönülden. Nejla annem yürekten,
sabah ezanında öten horozların Allah’ı zikrettiğine inanan, tertemiz, güzel
yürekli bir kadın. Belki de gerçekten öyle… Bu sene hacca gidecekler inşallah.
Nasıl mutlu, heyecanlı…
Ben daha farklı arayışlardayım. Kafamı kurcalayan
şeyleri öğrenmeye çalışıyorum. Bir yandan da öğretilmiş korku var tabi, ne
kadar istersen iste sana Allah’ı sevmekten çok, korku öğretilmiş bir kere. İman
açısından tanıdığım en dört dörtlük insanlardan biri Nejla anne bile cehenneme
gideceğini, nasıl hesap vereceğini düşünüyor. Ben kendime sormadan edemiyorum,
bu kadın bile cennete gidemeyecekse kim gidecek diye. Bu kadın ki ibadetini hiç
aksatmamış, daldaki kuştan, bizim akşam çay bahçesinde içeceğimiz 50 kuruşluk
çayın bile parasını cebimize koyup düşünen bir insan.
İnanç tabi çok değişik bir şey. İnanmayan insanlar
için mantığa uymayan çok şeyi var. Fakat inanan insan Kuran’a, Allah’ın
birliğine ve peygamber efendimize yürekten, her şeyi kabullenerek inanıyor.
Yani birinin dediği gibi, yürek kilitleniyor, bir peygamberin bir balığın karnına
düşmesini bile yürekten kabullenebiliyorsun. Din dogmatiktir, ya inanırsın ya
inanmazsın. Lamı cimi yoktur. Bence şöyle, böyle diyemezsin. İşin bencesi
yoktur.
Gelgelelim eskiler kadar gelenekçi olmayan bizler kimi
zaman bazı şeyleri sorguluyoruz. Mesela kadın-erkek meselesi, İslam’da dayak,
recm, kadın sünneti, kadının değersiz ve geri planda oluşu, kertenkele öldüren
münafık öldürmüş gibi olur söylemlerinde cümleler… Tabi kendi cahiliye dönemime
bakıyorum, sen daha hadis ne ayet ne sünnet ne onu bile bilmezsen, kafan da
karışır tabi. İnsan azıcık bakınca görüyor ki bu tarz kafa karıştırıcı, negatif
ve korku meyilli çok şey hadislerle belirlenmiş. Yani aslında hepsi
sorgulanabilir ama içindeki korku imparatorluğu ona bile izin vermiyor.Çünkü
hadisler Kuran’da olan şeyler değil esasında. Gelenekçi ve hadisçi çok kişi
seni dinden çıkarıyor, münafık ilan ediyor. İşte orada o kibir var. Benim
bildiğim ve inandığım doğru, ben doğruyum kibiri. Yani ben sana hüküm
kesebilirim. Allah affetsin onları.
Bakıyorsun ilk hadisler, yani peygamber efendimizin
sözleri, efendimizin ölümünden yaklaşık 200 sene sonra kaleme alınmış. Sahih
hadis yazarı Buhari, Tırmizi gibi kimselerin kesin doğum ve ölüm yılları bile
tam olarak bilinmezken naklettikleri hadisler sahih yani kesin sayılıyor. Çok
da enteresan bir durum bu. Hadis yok demek doğru olur mu? Bence olmaz, olsa
bile ben bunu diyebilecek bilgi birikimine sahip değilim. Elbet doğruları
olabilir aralarında fakat bunu ayırt edebilmek çok zor. Bakıyorsun, gece yanına
yaklaşan eşini reddeden kadına melekler sabaha kadar lanet yağdırır gibi
hadisler var. Kuran’a bakıyorsun, Allah ‘Mümin kadın mümin erkeğin dostudur’
diyor. Kendi katında erkek-kadın diye ayırmadan, aralarınızda en iyi olan
ibadetinde, Allah’ını zikretmekte en çok uğraşan diyor, hitaplarının çoğunda ‘Ey
iman edenler’ diyor, kadın-erkek demiyor. Kadını bu kadar küçülten, ezen, zina
yapan kadını taşlayan ama erkeğe sadece sopa vurun diyen Allah değil. İnsan
ister istemez soruyor, kadını daha düşük bir surette yaratan Allah, koskoca bir kitabı indirirken bir
cümlecik daha indirip, ‘Ben erkeği daha üstün yarattım’ diyemez miydi? Emzirme
için bile bilgi veren Allah, zina yapan kadını taşlayın diyemez miydi?
Peygamber efendimizin cinsel hayatıyla ilgili hadisler
var. Efendimiz yolda hoş bir bayan gördüğünde, eve gidip Hz. Hatice ile
birlikte olurmuş. Ben bunu yazmaya, okumaya utanıyorum. Bir bayandan etkilenip,
eşinle birlikte olmak belki zinaya engel olmak için dini bir öğreti olarak
verilebilir fakat buna efendimizi katmak beni rahatsız ediyor mesela.
Efendimizin bir ömür aç yatması, güzel ahlakı, ibadete düşkünlüğü, eşlerine ve
kızlarına saygısı, düşkünlüğü varken bunlar neyin nesi bilemiyoum. Az önce bir
hadis okudum, efendimiz kadının sünneti için buyurmuş, sünneti iyidir, daha
fazla zevk alır kadın diye.
“Medine’de
kadınları sünnet eden bir kadın sünnetçi vardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) o sünnetçi kadına:
−‘Fazla derinden kesme! Çünkü bu, kadın için daha çok
tat (orgazm) almasını sağlar. Kocası içinde daha sevimlidir’ buyurdu.” - Ebu
Davud 5271
Şimdi bu hadistir. Ben başka bir şey demek istemiyorum
bu konuda.
Sadece Kuran’ı baz alan birçok alim araştırmacı,
Kuran’da yasakların apaçık belirtildiğini,
yasak olarak belirtilmeyen şeyin yasak ya da günah olmadığını, olsa
Allah’ın bunu kitabında belirteceğini savunuyorlar. Yani Kuran domuz eti yemek
haramdır yazar ama koyun eti yemek helaldir yazmaz. Efendimizin sünnetleri
elbet vardır. Kuran çerçevesi içinde ele alınması gereken onlarca da sünneti vardır
fakat bir Arap olarak dünyaya gelen efendimizin, kültürü gereği yaptığı bir çok
şeyi sünnet diye ele almak ne kadar doğru acaba? Efendimiz kabak çok sever diye
kabak yemeyi sünnet sayan insanlar için diyorlar ki, domates zaten Amerika’dan
geldi, o zamanlar domates zaten yoktu. Yahut efendimiz oturarak yemek yerdi, o
zaman biz de oturarak yiyelim. Efendimizin büyük düşmanlarından Ebu Cehil de
oturarak yemek yerdi çünkü Arap’tı. Çünkü kültür öyleydi. Şimdi oturarak yemek
yerken biz bir münafığın da yaptığı şeyi yapmış olmuyor muyuz?
Kuran-ı Kerim’lerimiz yüksek yerlerde asılı dururken
veya açıldıklarında da sürekli Arapça okunurken – Arapça okunmasın manasında
değil – hadis kitaplarını, sünnet kitaplarını, tasavvuf kitaplarını ya da
ilmihalleri defalarca okumak neden? Kuran’ın içi şahane şeylerle dolu. Kuran’ın
içinde, Allah kelamı olarak ‘Biz Kuran’ı’ı apaçık, detaylı indirdik. Kuran sana
kafi değil mi, Allah sana kafi değil mi?’ yazarken, her şeyi hocalardan ya da
hadis kitaplarından öğrendiğin bir İslam dini, dinimizi her türlü istismara
açmıyor mu?
Adam çıkıp 6 yaşındaki kızla evlenmek helaldir diyor
mesela, nereden türüyor bu adamlar?
Az önce 40 hadisi okudum. Ne kadar güzel hadisler var.
Belki hiç söylenmediler ama ne kadar güzeli öğütlüyorlar. Mesela komşusu açken,
tok yatan bizden değildir diyor. Yahu bu velev ki söylenmedi, sen söylenmiş
say. Misvak kullanmayı önemsediğin kadar, komşundan haberin var mı mesela? Kendime
de söylüyorum. Gülümsemek sadakadır diyor arkadaş, var mı ötesi! En son tanımadığın
kime gülümsedin sen? Hadisse al sana hadis. Yetim başı okşa diyor, var mı
etrafındaki yetimlerden haberin? Benim yok.
Ben tabi kendi yolumda, kendi keşfimde ve maceramda
ilerliyorum. Ben kendi sınavımın yolcusuyum. Ne hacıyım ne hocayım ne de fetva
veriyorum. Allah Kuran’da farz kıldığı ibadetleri tek tek belirtmiş. Öncelikle
onları yapmaya çalışmak kendi maceramda birincil hedefim. Sonra iyi ve Allah’ın
sevdiği bir kul olmaya çalışmaya uğraşmak ve bundan yılmamak. Nefsime hakim
olmak, dilime, elime, belime, gözüme hakim olmak. Dedikodu yapmamak, çalmamak,
hak yememek, kibir yapmamak. Yani asıl sünnet olan efendimizin güzel ahlakını
giyinebilmek. Ki o kadar zor ki! Oruçluyken bir bakıyorsun biri hakkında
konuşuyorsun! Oruç tutmak öyle kolay geliyor ki işte o an. Diline hakim
olamıyorsun işte. Bir ayakkabın varken, bir tane daha alıyorsun mesela. Nefsini
susturamıyorsun. Hz Ali savaşta kılıcını bir kafirin boynuna dayamış tam
kesecekken adam yüzüne tükürüyor. Hz. Ali kılıcını geri çekiyor, işte şimdi
nefsime girdin diyot. Biz susturabiliyor muyuz nefsimizi? Hz. Ömer, kendi
işleri için ayrı, devlet işleri için ayrı mum kullanıyor. Bizde var mı o
adalet? Dayağa, recme, kadını ötelemeye gelene kadar öyle çok şey öğütlemiş ki
İslam’da… Nerede o güzellikler… İslam toplumlarına bakıyorsun, kaos, ölüm, ceza
ve yasaklarla dolu karmaşık toplumlar. Sonra diyorsun ki Müslüman doğmayan,
arayarak İslam’ı bulmalı ve Müslüman olmalı. Müslüman doğmayan bir insan hangi
İslam ülkesine bakarak Müslüman olacak? Kimden ilham alacak? Yusuf İslam demiş
ya ‘Müslümanlara baksam Müslüman olmazdım, ben Kuran’a bakıp Müslüman oldum’
diye. O hesap.
Farz ibadetler ve güzel ahlak esasen iç içe. Sadece
biri asla yeterli değil bana göre. İnsan kendi kendine ‘Benim kalbim temiz’ diyemez
zaten. Bu çok safça olur. Ya da kalbini temizlemeye çalışmadan, sadece ibadet
edenler için Allah kitabında çokça uyarıyor. ‘Onların namazları boşadır,
gösteriş içindir.’
Ben diyorum ki bir bakış açısı olarak Kuran’ın mealini
okuyun. Çünkü Allah ne diyor biliyor musunuz?
‘Yaratan (yarattığını) bilmez mi? O Latif'tir
(kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir), Habir'dir (her şeyden
haberdar olandır).’
(67-Mülk 14)
Allah hiç yarattığını bilmez mi a dostlar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.