GELENEKLERİN GÖLGESİNDE APAÇIK VE DETAYLI BİR KİTAP: BİR BAKIŞ AÇISI OLARAK KURAN - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

12 Temmuz 2015 Pazar

GELENEKLERİN GÖLGESİNDE APAÇIK VE DETAYLI BİR KİTAP: BİR BAKIŞ AÇISI OLARAK KURAN

Eskiden beri huyumdur, bir şeye takdığım zaman sonuna kadar giderim. Tabi Ramazan ayının ruhu da var şu aralar üzerimde, sakin günler geçiriyorum, okumaya zamanım var. Erzin gibi küçük yerlerde hala Ramazan ruhu yaşıyor. Kaldığım evde beş vakit namaz kılınıyor, Nejla anne her gün Kuran okuyor. Ben zaten severim böyle ortamları.
Onların inançları çok gönülden. Nejla annem yürekten, sabah ezanında öten horozların Allah’ı zikrettiğine inanan, tertemiz, güzel yürekli bir kadın. Belki de gerçekten öyle… Bu sene hacca gidecekler inşallah. Nasıl mutlu, heyecanlı…
Ben daha farklı arayışlardayım. Kafamı kurcalayan şeyleri öğrenmeye çalışıyorum. Bir yandan da öğretilmiş korku var tabi, ne kadar istersen iste sana Allah’ı sevmekten çok, korku öğretilmiş bir kere. İman açısından tanıdığım en dört dörtlük insanlardan biri Nejla anne bile cehenneme gideceğini, nasıl hesap vereceğini düşünüyor. Ben kendime sormadan edemiyorum, bu kadın bile cennete gidemeyecekse kim gidecek diye. Bu kadın ki ibadetini hiç aksatmamış, daldaki kuştan, bizim akşam çay bahçesinde içeceğimiz 50 kuruşluk çayın bile parasını cebimize koyup düşünen bir insan.

İnanç tabi çok değişik bir şey. İnanmayan insanlar için mantığa uymayan çok şeyi var. Fakat inanan insan Kuran’a, Allah’ın birliğine ve peygamber efendimize yürekten, her şeyi kabullenerek inanıyor. Yani birinin dediği gibi, yürek kilitleniyor, bir peygamberin bir balığın karnına düşmesini bile yürekten kabullenebiliyorsun. Din dogmatiktir, ya inanırsın ya inanmazsın. Lamı cimi yoktur. Bence şöyle, böyle diyemezsin. İşin bencesi yoktur.

Gelgelelim eskiler kadar gelenekçi olmayan bizler kimi zaman bazı şeyleri sorguluyoruz. Mesela kadın-erkek meselesi, İslam’da dayak, recm, kadın sünneti, kadının değersiz ve geri planda oluşu, kertenkele öldüren münafık öldürmüş gibi olur söylemlerinde cümleler… Tabi kendi cahiliye dönemime bakıyorum, sen daha hadis ne ayet ne sünnet ne onu bile bilmezsen, kafan da karışır tabi. İnsan azıcık bakınca görüyor ki bu tarz kafa karıştırıcı, negatif ve korku meyilli çok şey hadislerle belirlenmiş. Yani aslında hepsi sorgulanabilir ama içindeki korku imparatorluğu ona bile izin vermiyor.Çünkü hadisler Kuran’da olan şeyler değil esasında. Gelenekçi ve hadisçi çok kişi seni dinden çıkarıyor, münafık ilan ediyor. İşte orada o kibir var. Benim bildiğim ve inandığım doğru, ben doğruyum kibiri. Yani ben sana hüküm kesebilirim. Allah affetsin onları.


Bakıyorsun ilk hadisler, yani peygamber efendimizin sözleri, efendimizin ölümünden yaklaşık 200 sene sonra kaleme alınmış. Sahih hadis yazarı Buhari, Tırmizi gibi kimselerin kesin doğum ve ölüm yılları bile tam olarak bilinmezken naklettikleri hadisler sahih yani kesin sayılıyor. Çok da enteresan bir durum bu. Hadis yok demek doğru olur mu? Bence olmaz, olsa bile ben bunu diyebilecek bilgi birikimine sahip değilim. Elbet doğruları olabilir aralarında fakat bunu ayırt edebilmek çok zor. Bakıyorsun, gece yanına yaklaşan eşini reddeden kadına melekler sabaha kadar lanet yağdırır gibi hadisler var. Kuran’a bakıyorsun, Allah ‘Mümin kadın mümin erkeğin dostudur’ diyor. Kendi katında erkek-kadın diye ayırmadan, aralarınızda en iyi olan ibadetinde, Allah’ını zikretmekte en çok uğraşan diyor, hitaplarının çoğunda ‘Ey iman edenler’ diyor, kadın-erkek demiyor. Kadını bu kadar küçülten, ezen, zina yapan kadını taşlayan ama erkeğe sadece sopa vurun diyen Allah değil. İnsan ister istemez soruyor, kadını daha düşük bir surette yaratan  Allah, koskoca bir kitabı indirirken bir cümlecik daha indirip, ‘Ben erkeği daha üstün yarattım’ diyemez miydi? Emzirme için bile bilgi veren Allah, zina yapan kadını taşlayın diyemez miydi?


Peygamber efendimizin cinsel hayatıyla ilgili hadisler var. Efendimiz yolda hoş bir bayan gördüğünde, eve gidip Hz. Hatice ile birlikte olurmuş. Ben bunu yazmaya, okumaya utanıyorum. Bir bayandan etkilenip, eşinle birlikte olmak belki zinaya engel olmak için dini bir öğreti olarak verilebilir fakat buna efendimizi katmak beni rahatsız ediyor mesela. Efendimizin bir ömür aç yatması, güzel ahlakı, ibadete düşkünlüğü, eşlerine ve kızlarına saygısı, düşkünlüğü varken bunlar neyin nesi bilemiyoum. Az önce bir hadis okudum, efendimiz kadının sünneti için buyurmuş, sünneti iyidir, daha fazla zevk alır kadın diye.
 “Medine’de kadınları sünnet eden bir kadın sünnetçi vardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o sünnetçi kadına:

−‘Fazla derinden kesme! Çünkü bu, kadın için daha çok tat (orgazm) almasını sağlar. Kocası içinde daha sevimlidir’ buyurdu.” - Ebu Davud 5271

Şimdi bu hadistir. Ben başka bir şey demek istemiyorum bu konuda.

Sadece Kuran’ı baz alan birçok alim araştırmacı, Kuran’da yasakların apaçık belirtildiğini,  yasak olarak belirtilmeyen şeyin yasak ya da günah olmadığını, olsa Allah’ın bunu kitabında belirteceğini savunuyorlar. Yani Kuran domuz eti yemek haramdır yazar ama koyun eti yemek helaldir yazmaz. Efendimizin sünnetleri elbet vardır. Kuran çerçevesi içinde ele alınması gereken onlarca da sünneti vardır fakat bir Arap olarak dünyaya gelen efendimizin, kültürü gereği yaptığı bir çok şeyi sünnet diye ele almak ne kadar doğru acaba? Efendimiz kabak çok sever diye kabak yemeyi sünnet sayan insanlar için diyorlar ki, domates zaten Amerika’dan geldi, o zamanlar domates zaten yoktu. Yahut efendimiz oturarak yemek yerdi, o zaman biz de oturarak yiyelim. Efendimizin büyük düşmanlarından Ebu Cehil de oturarak yemek yerdi çünkü Arap’tı. Çünkü kültür öyleydi. Şimdi oturarak yemek yerken biz bir münafığın da yaptığı şeyi yapmış olmuyor muyuz?

Kuran-ı Kerim’lerimiz yüksek yerlerde asılı dururken veya açıldıklarında da sürekli Arapça okunurken – Arapça okunmasın manasında değil – hadis kitaplarını, sünnet kitaplarını, tasavvuf kitaplarını ya da ilmihalleri defalarca okumak neden? Kuran’ın içi şahane şeylerle dolu. Kuran’ın içinde, Allah kelamı olarak ‘Biz Kuran’ı’ı apaçık, detaylı indirdik. Kuran sana kafi değil mi, Allah sana kafi değil mi?’ yazarken, her şeyi hocalardan ya da hadis kitaplarından öğrendiğin bir İslam dini, dinimizi her türlü istismara açmıyor mu?
Adam çıkıp 6 yaşındaki kızla evlenmek helaldir diyor mesela, nereden türüyor bu adamlar?

Az önce 40 hadisi okudum. Ne kadar güzel hadisler var. Belki hiç söylenmediler ama ne kadar güzeli öğütlüyorlar. Mesela komşusu açken, tok yatan bizden değildir diyor. Yahu bu velev ki söylenmedi, sen söylenmiş say. Misvak kullanmayı önemsediğin kadar, komşundan haberin var mı mesela? Kendime de söylüyorum. Gülümsemek sadakadır diyor arkadaş, var mı ötesi! En son tanımadığın kime gülümsedin sen? Hadisse al sana hadis. Yetim başı okşa diyor, var mı etrafındaki yetimlerden haberin? Benim yok.


Ben tabi kendi yolumda, kendi keşfimde ve maceramda ilerliyorum. Ben kendi sınavımın yolcusuyum. Ne hacıyım ne hocayım ne de fetva veriyorum. Allah Kuran’da farz kıldığı ibadetleri tek tek belirtmiş. Öncelikle onları yapmaya çalışmak kendi maceramda birincil hedefim. Sonra iyi ve Allah’ın sevdiği bir kul olmaya çalışmaya uğraşmak ve bundan yılmamak. Nefsime hakim olmak, dilime, elime, belime, gözüme hakim olmak. Dedikodu yapmamak, çalmamak, hak yememek, kibir yapmamak. Yani asıl sünnet olan efendimizin güzel ahlakını giyinebilmek. Ki o kadar zor ki! Oruçluyken bir bakıyorsun biri hakkında konuşuyorsun! Oruç tutmak öyle kolay geliyor ki işte o an. Diline hakim olamıyorsun işte. Bir ayakkabın varken, bir tane daha alıyorsun mesela. Nefsini susturamıyorsun. Hz Ali savaşta kılıcını bir kafirin boynuna dayamış tam kesecekken adam yüzüne tükürüyor. Hz. Ali kılıcını geri çekiyor, işte şimdi nefsime girdin diyot. Biz susturabiliyor muyuz nefsimizi? Hz. Ömer, kendi işleri için ayrı, devlet işleri için ayrı mum kullanıyor. Bizde var mı o adalet? Dayağa, recme, kadını ötelemeye gelene kadar öyle çok şey öğütlemiş ki İslam’da… Nerede o güzellikler… İslam toplumlarına bakıyorsun, kaos, ölüm, ceza ve yasaklarla dolu karmaşık toplumlar. Sonra diyorsun ki Müslüman doğmayan, arayarak İslam’ı bulmalı ve Müslüman olmalı. Müslüman doğmayan bir insan hangi İslam ülkesine bakarak Müslüman olacak? Kimden ilham alacak? Yusuf İslam demiş ya ‘Müslümanlara baksam Müslüman olmazdım, ben Kuran’a bakıp Müslüman oldum’ diye. O hesap.

Farz ibadetler ve güzel ahlak esasen iç içe. Sadece biri asla yeterli değil bana göre. İnsan kendi kendine ‘Benim kalbim temiz’ diyemez zaten. Bu çok safça olur. Ya da kalbini temizlemeye çalışmadan, sadece ibadet edenler için Allah kitabında çokça uyarıyor. ‘Onların namazları boşadır, gösteriş içindir.’

Ben diyorum ki bir bakış açısı olarak Kuran’ın mealini okuyun. Çünkü Allah ne diyor biliyor musunuz?

‘Yaratan (yarattığını) bilmez mi? O Latif'tir (kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır).’
(67-Mülk 14)

Allah hiç yarattığını bilmez mi a dostlar?





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar