Hayat doğumdan öncesi,
doğumdan sonrası ve ölümden sonrası diye 3 e ayrılır. Doğumdan öncesi için
insanın kendisinin hiçbir dahli yoktur. Doğumdan sonrası ölüme kadar bir
imtihandır. Bu imtihanın sonucu olarak Allah’ı ne kadar razı edersek o derece
ölümden sonrasını kolaylaştırırız. Hepsi bu.
Anne karnında imtihan
yok, doğunca süt verecek annesi ama doğum sonrası kendini tanımaya başladığı
andan itibaren yani akil baliğ olduğu andan itibaren imtihan başlıyor. Rabbim
bu imtihan neticesinde razı olduğu kadar süt veya zehir (Ceza) verecek ister
inanın ister inanmayın. Herkes hak ettiğini mükâfatı veya cezayı alacak.
Doğumdan önce insanın
kendisinin hiçbir dahli olmadığı gibi ve ölümden sonra da insanoğlunun hiçbir
dahli olmayacaktır. İkisi arasındaki zaman olan dünya hayatında ömrü boyunca
yüce Allah’ı ne kadar razı ettiğine bağlı olacak. Bunda şüphemiz var mı? Yüce
yaratıcımız olan Allah c.c ye iman eden her insanın bunda şüphesi yoktur.
Olmaması gerekir zaten, varsa imanında bir sıkıntı var demektir.
İmanda bir sıkıntı yoksa iş amele kalıyor. Yalnız
Allah’a kul olma işine kalıyor. Allah Yüce kitabı kuran-ı keriminde genel
olarak‘’okuyun, öğrenin, öğretin ve benim razı olduğum şekilde emirlerime uyun,
yasaklarımdan kaçının, uzak durun. Peygamberime itaat edin. Namaz kılın, oruç
tutun, zekât verin, eğer gücünüz yeterse hacca gidin, insanlara ve diğer
hizmetinize verilmiş canlılara iyilik edin, faydalı işler yapın. Kendinize,
diğer insanlara, diğer canlılara ve çevreye zarar veren işlerden uzak durun. Yararlı
olana koşun, zararlı olandan da süratle kaçın diyor. İyi belli kötü belli,
faydalı olan belli zararlı olan bellidir. Hatta peygamberimiz Hz Muhammet
(s.a.v) şüpheli olanlardan uzak durun. Helal mi haram mı belli olmayan ve
şüpheli gözüken şeylerden uzak durun ve harama götürebilecek olan işleri terk
edin.’’ diyor.
Şimdi biraz ayet ve hadislere kulak verelim:
“Kim zerre
miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu
görür.” (Zilzâl 7-8) “Siz iftirayı günahsız ve kolay bir
iş sanıyorsunuz. Hâlbuki o Allah katında büyük bir günahtır” (Nur 15) “Çünkü Rabbin her an ve zamanda
herkesi ve her şeyi gözetleyip durmaktadır.” (Fecr
14) “Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe
vermeyene bak!” (Tirmizî, Kıyâmet 60 -
Buhârî, Büyû 3) "Bilmediğin
şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu
olur." (İsra 36)
Bu ayette insanın bilmediği bir konuda söz
söylemesi, hüküm vermesi, bilmediği tanımadığı kişiler hakkında ileri-geri
konuşması yasaklanmaktadır. Daha özel olarak yalancı şahitlik yapması, iftira
atması, kısaca bilgi sahibi olmadan, gazete küpürüne ve sosyal medyadaki art
niyetli habere dayanarak; kişiler ve kuruluşların maddî veya manevî zarara yol
açacak şekilde konuşması ve hareket etmesi yasaklanmaktadır.
‘İnsan ya duyduğu ya gördüğü ile veya akıl ve
vicdanıyla hareket eder; yani bilgilerimiz ya habere ya gözleme ya da akla
dayanır. Âyette bu bilgi kaynaklarının doğru kullanılması gerektiği, bunlardan
sorumlu olunduğu ifade edilmektedir. Kuşkusuz bu yasak, insan ilişkileriyle
ilgili olup, bilimsel ve fikrî konularda kurallara uygun olarak tahminler
yürütmek, görüş belirtip içtihatlar da bulunmak meşru, hatta gereklidir.’
(Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu: III/420).
Bunları bildiğiniz halde hala ileri geri
konuşuyorsanız, dinimizin bu uyarılarını dikkate almadan, iddialarınızı
ispatlama gereği duymadan insanları yaftalamaya, iftira ve yalanlarla kendinizi
sütten çıkmış ak kaşık görüp, kendinize karşı gördüklerinize oyun kurmaya ve montajlarla
kumpas hazırlamaya çalışıyorsanız; siz nasıl Müslümansınız?
"Onlar tuzak kurdular. Allah da
tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır." (Ali İmran 54)
"İnkâr
edenler, seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen
kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken, Allah da düzenlerini bozuyordu. Allah düzen
yapanların en iyisidir."
(Enfal
30)
"Onlar (Bizim bilip-gördüğümüz))
hileli bir düzen-tuzak kurdular. Biz de onların (bilip-görmediği) farkında olmadığı
bir düzen-tuzak kurduk." (Neml 50)
"Allah
o kitapla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları
izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder." (Maide 16)
"Ey
iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin
dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur.
Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez."
(Maide 16)
Ayet ve hadislere kulak verdikten sonra, şimdi devam
edelim. Selçuklu da Karatoygar gibi komutanlar, Süleyman Şah ve Ertuğrul ile
dirilişte ülkemize ihanet eden Kurtoğlu gibileri vardı. Osmanlı da hoca
kılığında halkımızın zihinlerine İsrailiyat yerleştiren Yahudi ve İngiliz
ajanları vardı.
Bugün de yine İngiliz, İsrail, Amerika ve benzeri
şer odakları adına çalıştıklarını söyleyenler var. Güya din adına, ülkenin
menfaati için yolsuzluk ve hırsızlıklara karşı durduklarını söyleyenler var.
Birlikte; görünmez olduklarını sanan bir üst akıl adına ülkemizde ve İslam
coğrafyasında kirli emellerine ulaşmak için oyun üstüne oyun kuruyorlar.
Orta doğuyu, Afrika’yı, Asya’yı kirli emellerini
gerçekleştirmek için, dün olduğu gibi bu günde dünyayı sömürmeye devam edebilmek
için, kan gölüne çeviriyorlar. Ama kendilerine hizmet eden bir kişinin başına
altından geçerken ceviz düşse, Türkiye’mizden ve Müslümanlardan hesabını
sormaya kalkarlar.
Onlarla birlik olup ülkesine veya İslam dünyasına
ihanet edenlerin maddi çıkarları için onların yanında yer aldıklarını, "onlar
çok güçlü bize her türlü zararı verebilirler" diyerek,
zarar görmemek için gücün yanında durduklarını söylediklerini görürsün. Oysaki
korkaklar her gün ölür, cesurlar bir kere ölür. Öleceksek hak yolunda bir kere
ölelim. Öleceksek inancımıza ve ülkemize ihanet etmeden; İslam düşmanlarının ve
gizli servislerin oyuncağı olmadan her gün ölmektense bir kere ölelim.
"Kalplerinde
hastalık bulunanların :" Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz"
diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih
ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine
pişman olurlar." (Maide 52)
"İman
edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair, Allah'a bütün güçleriyle yemin
edenler bunlar mı?" derler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve
kaybedenlerden olmuşlardır." (Maide 53)
"Ey
iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir
toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere
karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda
mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir
lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi
bilendir." (Maide 54)
Ne yaparlarsa yapsınlar, ülkesinin ve İslam âleminin
iyiliği ve kalkınması için Allahın rızasına uygun olarak çalışanlara karşı
onların oyunları her zaman boşa çıkacaktır.
Çıkıyor zaten, onlar kuruyor bin oyun, Allah kuruyor daha büyük bir oyun
ve tüm oyunlarını başlarına çeviriyor. Dirilişte Kurdoğlu ve avenesi, yeni Türkiye
de Fetenyahu ve organize ettiği terör çetesi.
Netenyahu’lar var, bide
Fetenyahu’lar var. ''Başörtüsü Allah’ın emridir, İsrail teröristtir, mısır da
bir darbe oldu'' diyemeyen, kendisine himmet ödemeyenlerin ve kendisine biat
etmeyenlerin defterini dürmeye çalışan, esaret altında olduğu halde kendini
mehdi ilan eden ve başkalarını münafık ilan eden, hırsız ilan eden ve beddua
seansları düzenleyen ikiyüzlü insanlar var. İhanet şebekeleri var.
Feraset sahibi halis
düşünceyle; İslam’ı ve ülkemizi kalkındırmak isteyen meşru yollardan gelen
idareciler bizlere nasip eylesin yüce rabbim. Ve hiçbir zaman cesaret ve
ferasetlerini kaybettirmeden hatalarını ve eksiklerini gidermeye çalışarak
adaletle ülkesini kalkındırma çabasında olmalarını daim eylesin. Yüce rabbim
idarecilerimize tuzakların farkına varma feraseti versin. Her daim tuzakların
boşa çıkarılmasını göklerden gelen bir kararla desteklesin.
*Twiter hesabımdan semce twitler ile bu yazımızı
noktalayalım;
-Çok uğraştım insanların yanlışlarını düzeltmek için beceremedim. Anladım ki; yanlış kişilikte olunca düzeltmek için çaba kar etmiyor.
-Kötülük, zulüm ve haksızlığa boş vermek; gitmek tarzım değil. Boş verip gidiyorsam; muhatabım, nefsine esir olmuş, boş bir insandır.
-Ancak şeytanın esiri olmuş insanlar karşısında susmak; söyleyecek şey bulamamak değil, aksine anlayana naradır.
-Hedefi gösteren parmağı, hedef seçmeyi bırakın. Dini, akılı ve bilimi en doğru şekilde kullanıp parmağın gösterdiği hedefe uçmayı başarmalıyız.
-Bazen bazı insanlara söyleyeceğim çok şey varken susarım. Çünkü anlayanım yoktur bilirim. Ama oların yanlışını kabul ettiğim anlamına gelmez.
-Ağaçlar yüksek olsa da, yaprakları hep yere düşer. İnsanlar bencil ve gururlu olsa da, hesap için sonunda bedenleri toprağa düşer.
-Babamı namaz kılmış dua ederken görünce;'baba benim içinde dua et' dedim. Şöyle bir baktı: 'Kendisi nerde diye sorarsa ne cevap vereyim' dedi.
-Çok uğraştım insanların yanlışlarını düzeltmek için beceremedim. Anladım ki; yanlış kişilikte olunca düzeltmek için çaba kar etmiyor.
-Kötülük, zulüm ve haksızlığa boş vermek; gitmek tarzım değil. Boş verip gidiyorsam; muhatabım, nefsine esir olmuş, boş bir insandır.
-Ancak şeytanın esiri olmuş insanlar karşısında susmak; söyleyecek şey bulamamak değil, aksine anlayana naradır.
-Hedefi gösteren parmağı, hedef seçmeyi bırakın. Dini, akılı ve bilimi en doğru şekilde kullanıp parmağın gösterdiği hedefe uçmayı başarmalıyız.
-Bazen bazı insanlara söyleyeceğim çok şey varken susarım. Çünkü anlayanım yoktur bilirim. Ama oların yanlışını kabul ettiğim anlamına gelmez.
-Ağaçlar yüksek olsa da, yaprakları hep yere düşer. İnsanlar bencil ve gururlu olsa da, hesap için sonunda bedenleri toprağa düşer.
-Babamı namaz kılmış dua ederken görünce;'baba benim içinde dua et' dedim. Şöyle bir baktı: 'Kendisi nerde diye sorarsa ne cevap vereyim' dedi.
Feyzullah Kırca
0 Yorumlar