Kirpi
yavrusunu pamuğum diye severmiş
lafını ikide bir tekrarlayarak bir tür özeleştiri içinde görünse de “abla”,
torununun doğumuyla klasik anneanne kılığına bürünmekte hiç gecikmez; hatta damadına,
önüne gelene gösterip hikâyesini anlatabileceği cüzdan boyu bir torun fotoğrafı
sipariş eder.
Bu arada, Dünya’daki üçüncü
ayını şen şatır sürerken, dedesinin, Nisan yağmurları yeşili, erguvan pembeli
parka taşıdığı oğlan ile anası, aynı zaman diliminde “abla”yı izinli sayarlar: Epeydir sinemada yeni bir söz, fikir yok
diyerek festivalleri izlemeyi boşlamışsa da “abla”, İstiklâl Caddesi’ne yürüyüp
bir de film görüp dönmekten pek hoşlanır.
34. İstanbul Film Festivali NTV
Belgesel Kuşağı’ndan, -yurttaşlık yasasının
dördüncü maddesi ya da (okunuşu yüzünden) yurttaş için anlamına ve üst düzey
CIA analizcisi Edward Snowden’ın takma adından ötürü- Citizenfour, ödül çelenkleri afişine zor sığan bir belgesel. Filmin
“abla” için önemi, Yeni Dünya’yı kurmakta olan –Gezi Parkı gençleri türünden- Yeni İnsanlardan, pırıl pırıl bir
tanesinin alabildiğine duru bir cesaretle, içinde bulunduğu entrikayı
açıklamaya karar vermiş olması: 11 Eylül’ü bahane edip vatandaşını koruma –sahte- vaadiyle sıkı takibe alan ABD’nin,
işi sanayi, iş yaşamı, ticaret vs. sırlarına dek genişlettiğinin sezildiği
hukuk dışı tavrın kanıtlarını, kendisi kadar risk almış gazetecilere kamera
önünde teslim ederken, küçük bir notla “iş
için gittiğini…” belirttiği yaşamı tümden değişecek olan Snowden, “abla”nın
beklediği gibi bir model yaratır. Belgeselin sonunda, -Nisan’da katıldığı Kryon İstanbul Semineri’nde konuşan şaman,
felsefeci, astrolog Michelle Karen’in, sonbaharda açılacak portallerle,
bizlerin çabalamasına dahi gerek kalmaksızın gizliliğin ortadan kalkacağını bildirişine
örnek gibi- büyük ihtimalle yine bir Yeni İnsan, ekibe bir başka ifşaat
için başvurur. ABD, Almanya 2015 yapımı filmin yönetmeni Laura Poitras, oyuncuları, Edward
Snowden, Glenn Greenwald, Jacob Appelbaum...
İkinci izin günü için eğlenceli
bir film seçen “abla” Limonata’yı
görmek üzere 11:30’lu bir ilk seansı hedefler, bir saat önce de yürüyüşe geçer.
Bilet için gişeye yanaşırsa da “abla”ya nazikçe, biraz beklemesi, tek kişi olduğundan bu seansın iptal edilebileceği
bildirilir; öyle de olur, seans saatine dek başka gelen olmadığından –yaz geldi ya, açıklaması, özrü ile- kendisine
birkaç bina aşağıdaki diğer sinema önerilir. Orada ilk seans 12:00’dedir ama iptal durumunda geri alınmak üzere kendisine
bilet kesilebileceği bildirilir. Seans saatinde “abla” halâ bir kişidir;
gişeye gider, gösteri için en az iki kişi gerektiğini öğrenir, bir bilet daha
alır. İkincisini herhangi birine verilsin
diye gişeye bırakmaya niyeti, girişte iki
bileti kestirmesi gerektiği bildirilerek engellenir. Nihayet içeri geçen
“abla”, yer gösterici ve makinist birkaç kişi tarafından heyecanla karşılanır;
2. Salona doğru yol alırlarken duyurduğu, mümkünse
ara vermeyelim talebi hoşgörüyle karşılanıp yerine yerleştirilir.
Gayretinin karşılığını alan
“abla” filmi çok beğenir: Türkiye 2014 yapımı Limonata’nın yönetmeni Ali
Atay, oyuncuları, Ertan Saban, Serkan
Keskin, Ciguli, Luran Ahmedi... Kimsenin bilmediği kardeşinden helâllik
almak isteyen babasının son arzusu için Makedonya’dan İstanbul’a, külüstür
arabasıyla 800 km yol tepen Sakip, dedelerinin adını taşıyan Selim’in “piç”liğinden
gelen sert tepkisiyle karşılaşır. Zoraki biçimde ikna edilip ölüm döşeğindeki
babaya giderken, patlayan lastik yüzünden -Ciguli’nin
vefatından önceki son rolü, oto tamircisi- bir Çingene düğününe katılır,
para taktıkları geline hediye edilmiş bir çift araba lastiğini alır kaçarlar. Kaşkaval
sohbeti sahnesine “abla”nın çok güldüğü filmdeki doğallık, üstün oyunculuk –durgun ifadesiyle Ertan Saban muhteşem!-,
Fatoş ile Suat’ın -tam olması gerektiği
gibi- gerçeküstü telefon görüşmesi, doğaçlama
tadında diyaloglar. Geri planda, bir afişte Kan
Limonata Değildir sloganı ile Makedonya’nın trajedisi. Güzel filmi “abla”,
güzel film görmek isteyenlere hararetle önerir.
0 Yorumlar