Adalet ekmek, su, hava gibi arzulanmalı. - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

22 Mayıs 2015 Cuma

Adalet ekmek, su, hava gibi arzulanmalı.

İnsan bazen nerelerden geçtiğini anımsamak istiyor.
O nedenle burdayım.  Merhaba. Hepimize.

Buradaydım, çok sık baktım sayfama, çok yazmak istedim.
İnsanın içi boşalıveriyor kuyular gibi, toparlayıp yazamadım.

Çünkü yazmak istemediklerimi yaşamak zorunda kaldım, zorunda kalmış olmayı ise içimde bir yere oturtamadım.
Hakimdim, otuz yıl altı ay adalet için emek ve canımı harcadım, şimdi emekli hakimim, ikisi arasındaki tek fark bu sözcük olmalıydı. Çünkü adalet için yine emek, yine can, yine fikrimi harcıyorum. Çünkü izlemek zorunda kaldığımız bir karabasan gibi yargının hali.

Oysa böyle olmamalıydı.
Adalet ekmek gibi, su gibi, hava gibi arzusu olmalıydı halkımın.

Bugün , sanki daha dün beraber iktidarda değilmiş gibi davransalarda, dün cemaatle birlikte iktidar iken hükümet, yer teminatına aykırı bir kararla ailemden ayıracak bir sürgüne yollamak istedi beni. Razı olmadım. Hem anayasal hakim teminatımın keyfiliğe kurban edilmesine, hem de ailemden ayrı bir yerde çalışmaya mecbur edilmeye...Çünkü teminatlar aslında hakimin bağımsız, tarafsız kararları için aslında halka bir teminattır, hakimin özeline değil, korkmasın, çekinmesin, baskılara boyun eğmesin diye.
Emekliliği bu nedenle- yasada yazılı tüm itiraz yollarım tükenince - seçmeye mecbur kaldım.
Bilgim, birikimim öyle kolay elde edilmedi, bu kadar keyfi-düşmanları sayılarak- harcanmış olmasını içime sindiremedim.Bunu bana yapanlara bir mazlum olarak ahımı bıraktım ve sadece bir yıl sonra bu sürgünün altında imzası olanların hepsi o imza yetkisinden mahrum kaldılar, çünkü keyfiliklerine ders verdi yargının yargı olmasını isteyen sessiz çoğunluk, seçilemediler o zalimler bir kez daha.
Mazlumun ahının zalimden çıktığını görmek kısmetmiş, en azından bununla içim rahatladı.

Yargı iki yıla yakın süredir içinde olmadığım bir yer.
Önceleri dışında olmaya alışamadım, şimdilerde düşündüğüm tek soru şu; ya içinde olsam nasıl dayanırdım?

Ülkede herkesin son yıllarda bir yöne çekiştirmesinin ötesinde -ele geçirilmiş- bir kale olarak hükmedilmek istendiği için - yazık ediyorsunuz yargıya- diyen ben ve benim gibi olanları ya sürdüler ya emekliliğe mecbur ettiler.
2010 anayasal dayanağı yetmez ama evet diyenlerin evet diyenlerle kotardığı bir tezgahtı yargı için, başardılar o tezgahı kurmayı. Çünkü adalet istemiyor, adaleti ele geçirmek istiyorlardı, yapmayın diyenleri karaladılar hep ve kazandılar insanları sindirerek, ne yapmak istediklerini meydanlarda göz boyaları ardına saklamayı başaranlar.
Binlerce insan yargı eliyle karalandı, darbeci sayıldı, tutuklandı, yargılandı, mahkum edildi ve hepsi özel seçimdi maşa olarak kullanılan isimlerin, altlarına zırhlı araçlar, kapılarına korumalar, isimleri önüne baş baş ünvanlar verildi ve ülkenin demokratik insanlarına yargı eliyle biçim verildi,
Ölenler oldu, onulmaz hastalıklara düşenler, sürülen karaya dayanamayıp intihar edenler...

Şimdi daha da kötü halde yargı dünyası, ihtirası bitmeyen bir dikta özlemcisinin yine bir önceki dönemdeki desteğiyle bu kez eski ortağının defterini dürüyor ve önceki dönemdeki tüm soruşturmaların savcısı benim diyen yargıyı yine maşa yaptı elini yakmamak için.

İçinde olsam elbette ki yine maşa olmayacaktım, yine kapıya konulmak istenenler arasında olacaktım. Onlarla hiç bir dönem tek bir ortak noktam olmamış olması tek dayancım.

Bu çelişkiler ülkesinde adalet özlemi yok halkın...Asıl sorun bu.
Adaleti ekmek gibi, su gibi, hava gibi arzulaması gerekli halkın.

Herkes kendine zarar veren ceza alsın istiyor oysa .
Ama kendisi sütten çıkmış ak kaşık sayılsın ve hiç dokunulmasın...

Böyle adalet olmaz tabi, böyle olana adalet denmez, nalıncı keseridir o, hep bana diyen.
Oysa devran dönmeli, hesaplar ortaya dökülmeli ve ödeşilmelidir.
Yeniden kurulabilmesi için adalet dünyasının.

İşte böyle...
Arada bir en azından böyle bir ses koyabilmeyi diliyorum sayfama. Yani hepimize . Merhaba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar