Tarihi gerçekler ışığında senaryosu yazılıp çekilen ve TRT1 de yayına
devam eden ‘Diriliş Ertuğrul’ ve yine ‘Filinta Mustafa’ dizilerini
izliyoruz. On yılı aşkın süre devam eden ‘Kurtlar Vadisi Pusu ve diğer
‘Kurtlar Vadisi Irak, Kurtlar Vadisi Suriye, Kurtlar Vadisi Filistin,
Kurtlar Vadisi Terör’ sinema versiyonlarını seyrettik. Tarihi kaynakları
okuduk. Günümüzde cereyan eden terör ve saldırı olaylarını takip
ediyor, medyadan izliyoruz.
Adamların tuzağı bu; böl,
parçala, birbirine kırdır. Tamamen zayıflayınca her şeyini al ve yok et.
İran ile Irak Müslüman iki ülke, kurgulanan İngiliz oyunlarıyla 8 yıl
birbirleriyle savaştırıldılar. Hem silah satıp para kazandılar, hem de
Müslüman iki ülkeyi birbirine kırdırdılar. Sonra kirli emellerini
gerçekleştirmek, petrol başta olmak üzere Irak’ın doğal kaynaklarını
alıp götürmek için 1991 de havadan ancak gelebilmişlerdi. 2002 sonrası
karadan da gelerek Irak devletinin ve halkının canlarını, mallarını,
namuslarını, umutlarını alıp götürdüler. Hala da götürüyorlar.
2004
yıllarına kadar Filistin’de El-Fetih ile Hamas başta olmak üzere
Siyonistler tarafından Müslümanlar arasındaki çatışmayı körükleyip kendi
emellerine ulaşıyorlardı. El Fetih ile Hamas’ın Türk Hükümetimizin
teşvikleriyle barış mutabakatı yaparak anlaşmaları İsrail devletini ne
kadar kızdırdığını, barışı sabote etmek için her yolu denediğini görmek
zor olmasa gerek. İsrail muhalefette hangi gurup varsa onu destekler.
İktidarla muhalefetin mücadelesi sürekli olsun ve İsrail terör
devletinin emellerine hizmet esinler.
Hürriyet
com/starteji/El-Fetih-Hamas bilek güreşi: Gazze kan gölü/ Serhat Erkmen
12.01.2014 Pazartesi imzalı haberden alıntı iki paragraf benim bu tezimi
destekliyor:
‘Çatışma El-Fetih'e bağlı güvenlik
güçlerinin Gazze'yi kontrol etmek amacıyla çok sayıda adamını sokağa
dökmesiyle başladı. Hamas'a bağlı gruplar bunu kendi güçlerine bir
meydan okuma ve El-Fetih'in kendilerini sindirme politikası olarak
algıladılar. Üst düzey bir El-Fetih yetkilisinin öldürülmesinden sonra
ise çatışmalar kontrolden çıktı. Bazı bölgelerden küçük çaplı çatışma
haberleri gelirken bazı yerlerde ise neredeyse küçük çaplı savaşlar
yaşanıyor. Gazze'de Filistinli gruplar arasındaki çatışmalar sürerken,
İsrail tankları 6 ay aradan sonra yeniden Gazze Şeridi'ne girdi. Bu
nedenle Gazze neredeyse kan gölüne döndü.’
Hamas ile
El-Fetih arasındaki güç mücadelesinin bir ürünü olarak ortaya çıkan bu
çatışma aslında tam olarak Mahmut Abbas ve İsmail Haniye'nin kontrolü
altında değil. Çünkü her ikisi de örgütlerini tam olarak kontrol
edemiyor. Fakat durum İsrail ve ABD'nin de olaylara karışmasıyla çok
daha karmaşık bir hal aldı. İsrail çatışmada açıkça El-Fetih'in yanında
yer aldı. Bir yandan Sderot'a atılan bir füze nedeniyle Gazze'de
HAMAS'a yönelik füze saldırıları başlattı. Ardından da tanklar ve
uçaklarla geniş çaplı bir operasyon başlattı. Diğer yandan da El-Fetih'e
bağlı 500 kişilik bir grubun Gazze'ye geçmesine izin verdi.
Tahmin
edin bakalım El Fetih’in üst düzey yetkilisini kim öldürttü. Ne işe
yarar. Ya da Sderot diye bahsi geçen yer İsrail’in neresiyse ona füze
atılması kimin işidir. Kimin işine yarar. Gerçekte gariban Filistin
halkı taş ve sapanlarla İsrail terör devletine karşı koyarken El Fetih
ile Hamas ya da diğer siyasi guruplar ellerindeki silah ve füzelerle
hala birbirini öldürüyor. Güya İslam adına savaşıyorlar.
Yıllardan
beri ülkemizde güya devletimizin iyiliği için terör örgütleriyle
savaşıyorduk. Tam tersine PKK da halkının menfaatleri için dağa çıkıyor,
şehirleri yağmalıyordu. Bin yıldır olduğu gibi birlik ve beraberlik
içinde farklılarımızı zenginlik kabul ederek yaşamak varken, kendi
ülkemizin ayağına kurşun sıktık hep. Çözüm süreci kimleri rahatsız
ediyor, inadına çözüm süreci derken, ülkemize çözüm sürecinden geri adım
attırmak ve tekrar savaş günlerine döndürmek için her fırsatta eylem
yaptırmak isteyenler kim. Eylem yapanların arkasındaki gizli servisler
ve gizi güçler kimler.
Hala Irak, Suriye, Afganistan,
Pakistan, Ortadoğu ve Afrika da nereye baksan terör, nereye baksan
katliamlar yaşanıyor. Sorsan öldüren Müslüman’ım deyip, El-kaide,
Hizbullah, İşid, Boko Haram, Taliban gibi örgütler İsrail ile mi
savaşıyor. ABD ile mi savaşıyor. İslam düşmanlarıyla mı savaşıyor tüm bu
örgütler. Sizce ikiz kuleleri 30 yıl CIA’ın ajanı olarak çalışan Usame
Bin Laden’in El Kaidesi mi vurdu? Ya da İŞİD Suriye de İngiltere ve
ABD’nin müsaadesi olmadan bir tavşanı bile öldürebilir mi? Boko Haram
2000 Müslüman kişiyi bir günde katlediyor İslam adına. Gülen cemaatinin
müritlerinin Filistin davasında ve mavi Marmara gemi saldırısı olayın
İsrail terör devletini haklı bulması da İslam adınadır zaten.
Karanlık
ve puslu havayı sever; kargaşa ortamını sever, ingiliz oyununu oynayan
ve yönetenler. Karalıkta bir sana çakarlar, bir ötekine çakarlar.
Ellerini ovuşturup kavganızı seyrederler karşıya geçip. Aynı oyunu
bıkmadan usanmadan, defalarca sahneye koyarlar kirli emellerine ulaşmak
için. Peygamberimiz boşuna demiyor:
(Ümmetim, 73 fırkaya
ayrılacaktır. Bunlardan 72’si, Cehenneme gidecek, yalnız bir fırka
kurtulacaktır. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka, benim ve Eshabımın
yolunda gidenlerdir.) [Tirmizi, İbni Mace]
11
Eylül saldırısını İslam adına yapanların sebep olduğu, Afganistan’da
El-Kaide var diye 29 dünya ülkesinin ABD öncülüğünde 3.6 milyon
Müslüman’ın öldürülmesine bahane oldu.
Gelelim Fransa'nın
başkenti Paris'te yaşanan mizah dergisi Charlie Hebdo'nun merkezine
silahlı kişilerce saldırı olayına. Peygamberimize hakaret içeren
karikatürleri yayınladığı için Charlie Hebdo'nun 12 çalışanını güya
İslam adına öldürdüğünü sanan terör eylemcileri kimlere ne şekilde
hizmet ettiklerini biliyorlar mı acaba? Peki, Charlie Hebdo dergisi
çalışanları peygambere hakaret ederek kime ve neye hizmet ettiklerini
biliyorlar mıydı acaba?
Bizim Müslüman refleksiyle ‘oh ne
iyi oldu. Siz Müslümanları öldürürken iyi miydi?’ dememizi bekliyorlar.
Öldürenlerin İslam ve Müslümanlık ile alakası yok belki de. Tıpkı
Alparslan Aslan'ın Danıştay saldırısından sonra hızla kaçmak yerine
kapıda tekbir getirmesini ve İslam e Müslümanları suçlu ve hedef
göstermesi, Paris’tekinden farklı değil bence. Kurgu aynı, kurgulayan
güç aynı ama kendisi meydanda yok. Biz buna İngiliz oyunu diyoruz.
Kendilerine
vaad edilmiş yerler olarak gördükleri toprakları almak ve dünyadaki
doğal kaynakları sömürebilmek için onlara her şey mubah gelir. Nokta
kadar menfaatleri için sana ait olan bütün çocukları gözlerini kırpmadan
öldürmekten çekinmezler.
Biz Müslüman’ız, biz onlar gibi
olamayız. İslam dinine gerçekten inanan Müslüman’ın İslam adına
savaşmasının kuralları vardır. İslam savaşta bile yaşlı, sakat, kadın,
çocuk ve elinde silahla saldırı hazırlığında olmayan hiç kimseye
saldırmayı ve öldürmeyi hoş görmez. Dinine sövenin dinine sövmez. Kutsal
kitabını yakanın kutsal kitabını yakmaz. Bayrağını yırtanın bayrağını
yakmaz.
Ama oyunu büyük oynadıklarını zanneden
kurgulayıcılar; Müslümanların öç alma refleksiyle harekete geçmesini
sağlamak için İslam’a, peygamberine veya diğer dini argümanlara hakaret
ederek kışkırtmanın tohumlarını ekiyorlar. Dünyanın dört bir yanında
camilere saldırıyorlar. Bekliyorlar Müslümanlar kınamakla yetiniyor,
teröre terörle, kötülüğe kötülükle cevap vermiyor.
Onlar
için dert değil. Müslüman kılığına sokulmuş birilerini ayarlamak ve bir
algı operasyonu oluşturmak onlar için zor değildir. Başörtüsü yasağı
kararını Danıştay’a verdirip, ömründe Cuma bile kılmamış bir avukata
saldırı yaptırıp, Müslümanları terörist gibi göstermeye çalışmadılar mı?
Aczimendi diye bir takım insanları sopalarıyla cami önlerine salıp
Refah-Yol hükümetinin yıkılmasını sağlamadılar mı? Saddam Hüseyin’e füze
verip sağ sola saldırttıktan sonra güya kalan füzelerin hesabını sormak
için Irak’ı yerle bir etmediler mi? Biz Kürtlerle, Alevilerle, diğer
halklarla ilgili sorunlarımızı çözüme kavuşturacağımız çözüm süreci
çalışmalarımızı baltalamak ve tekrar çatışma dönemine döndürmek için
hala saldırılar yapmaya devam etmiyorlar mı? El Kaide, İşid, Boko Haram
benzeri örgütleri meydana çıkarıp İslam’ı terör dini gibi göstermek
istemiyorlar mı? Hrant Dink’i öldürtenlerin amacı Türkiye de Türk-Ermeni
savaşı başlatmak olabilir mi? Önekler çoğaltılabilir.
Ve
en son Paris’teki Charlie Hebdo dergisine saldırarak 12 kişiyi
öldürenlerin İngiliz oyunlarının bir parçası olmadığını kim
söyleyebilir. Misilleme yapmak için ellerini ovuşturan İslam
karşıtlarını haklı göstermekten başka ne işe yarar bu Charlie Hebdo
benzeri saldırılar.
İslam senin dinine ve kitabına söveni,
değerlerine hakaret edene sorgusuz sualsiz saldırma ve kafana göre
öldürme hakkı vermez. Canlı bomba olup sokaktaki masum insanları
öldürerek mi kurtaracağız İslam’ı. Paris’te peygamberimize hakaret eden,
uzaktan kurgulu dergi çalışanlarını vurunca İslam’ı kurtardık mı? Oysa
Sahabe camiye tuvalet yapan bir bedeviyi görüyorlar ve yakalayıp
cezalandırmak istiyor. Hz peygamber (SAV) efendimiz; ‘Ellemeyin. Getirin
onu buraya’ deyip, yaptığının yanlış olduğunu anlatarak onu ikna
ediyor. Vazgeçirmeye çalışıyor. ‘Vay bu camiye hakarettir, bu bizim
dinimize hakarettir, İslam’a hakarettir, öldürelim’ demiyor.
Hicretten
sonra Mekke üzerine çöken kuraklık ve kıtlık yıllarında Peygamberimiz
Mekke'ye tahıl, hurma, hayvan yemi ve nakit ihtiyacı için altın
göndererek yardımda bulundu. ‘Köprü dergisi 94. sayısı’ Onlar beni
yurdumdan sürdüler, oh olsun iyi oldu, açlıktan gebersinler demiyor.
Ayetler
onlar sizinle nasıl ve ne ile savaşıyorlarsa sizde onlarla öyle savaşın
diyor. Gidin kafanıza göre öldürün demiyor. Eğer atalarınıza
sövülmesini istemiyorsanız; kâfirlerin atalarına sövmeyin diyor. Yani
vay sen benim peygamberime hakaret ettin, bende seninkine deyip
sövemiyorsun. Puta tapıyorsa, putuna sövemiyorsun yani. Cihat sadece
savaşla olmuyor. Cihat; bilgiyle, icatla, kaliteli üretim vs ile de
oluyor sevgili kardeşlerim.
Elbette İslam dini, ayet ve
hadislere dayanır. Dini metinlerin iyi anlaşılmaması uygulamada bir
takım ciddi problemlerle bizleri karşı karşıya bırakır. En fazla yanlış
anlaşılan ayet ve hadislerse daha çok cihad konusundadır. Efendimiz bir
hadisi şeriflerinde; ‘Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş
gibidir’ diyor
Başbakan Davutoğlu’nun Fransa’ya gitmesini
ve İslam adına yapılan terör saldırısını kınaması eleştiriliyor.
Müslüman’ım diyen hiç kimse terörü desteklemez. Başbakanda desteklemiyor
kınıyor. Doğrusu da budur.
İsrail’e bu hükümetten önce
kaç kişi kınama cesareti gösterebilmişti. Kaç kişi yüzüne bakarak rest
çekebilmişti? Siz öldürmeyi iyi biliriniz diyebilmişti. Biraz savaş
teknolojilerini araştırmanızı isterim. Türkiye’nin bir süper güç
olmadığını ve bu hükümet sayesinde 10 yıldır bu yolda adımlar atıldığını
görmemiz lazım. Her şeye verilecek cevap vardır. Bunlar tarihten
silinmez. Lakin vakitsiz öten horozun başını keserler, bu da böyle
biline. Savaş teknolojilerinde ve ekonomik olarak düşmanlarınızı
caydıracak güce sahip olmak zorundayız.
İnsanlara ve dünya
milletlerine barış ve hoşgörü içinde, karşılıklı empati yaparak
yaşanabileceğini kar taneleri ne de güzel gösteriyor. Ne güzel anlatıyor
kar taneleri, insanların ve milletlerin birbirlerine zarar vermeden
hayat yolunda yol alabilmesinin mümkün olduğunu.
Feyzullah Kırca
0 Yorumlar