Sosyal paylaşım sitelerinde
hızla yayılan bir yazı, her zaman gördüğümüz bir sahnenin gerçek yüzünü gözler
önüne seriyor. İşte dilendirilen kadınların kuçağındaki yada yanındaki
bebeklerin neden genellikle hep uyuduklarını dile getiriyor. Bizde buna ilave olarak daha büyük çocukları
da tek başına uzaktan kontrol edecek şekilde sokağa salıp dilendirildiklerini
ekleyebiliriz. Yine bir kadına annesiymiş
veya ninesiymiş gibi elinden tutturarak dilendirildiklerini görmüşsünüzdür
mutlaka. Hele birde sapasağlam olduğu halde kolu kesik, bacakları yokmuş gibi
görüntü vererek insanların dini ve insani yardım duygularını sömürenleri
görmüşsünüzdür.
Alın size bir gazetecinin
dilinden bir dilenci hikayesi: "Metro istasyonu yakınında yaşı tam olarak
belli olmayan bir kadın oturuyor. Kadının saçı karışık ve kirli, başını kederli
bir şekilde öne eğmiş. Yanında bir çanta duruyor. İnsanlar çantaya para atıyor.
Kadının kucağında uyuyan iki yaşında bir bebek var. Bebek, kirli bir şapka ve
kirli giysiler içinde habersizce uyuyor.
Yoldan geçen sayısız insan
ona para veriyor. Kötü bir niyeti olduğunu düşünmeden, her zaman cebindeki son
kuruşu ve üzerindeki son kıyafeti hayırlı bir iş yaptığını düşünerek vermeye
hazır olan insanlar. Bir ay boyunca bir dilencinin yanından geçtim. Bunun çete
kontrolünde bir aldatmaca olduğunu bildiğim için dilenciye para vermedim. Bir
ay sonra dilencinin önünden geçerken aniden bir şey fark ettim…
Her zamanki gibi pis bir
eşofman giydirilmiş bebeğe baktım. Sabahtan akşama kadar kirli bir metro
istasyonunda bir çocuğun bu kadar sakin durmasını garipsedim. Bebek uyuyordu.
Ağlamıyordu, hıçkırmıyordu veya bağırmıyordu, sadece başını annesinin dizlerine
gömmüş uyuyordu. Bir ay boyunca günün farklı saatlerinde yanından defalarca
geçmeme rağmen dilencinin kucağındaki çocucuğu hiç uyanık görmedim! Merak
ettim. Dilencinin dizlerine gömülü olan bebeğin yüzüne baktım ve içimde beliren
kuşku daha da arttı. Gözlerimi bebeğe dikerek dilenciye sordum: "Neden
sürekli uyuyor?"
Dilenci beni duymamış gibi
yaptı. Gözlerini indirdi ve yüzünü perperişan ceketinin yakasına sakladı.
Soruyu tekrarladım. Kadın tekrar yukarı baktı. Ardından arkamdaki bir yere
iğrenmiş bir şekilde baktığını fark ettim. Bas git, diye mırıldandı. Ben adeta
çığlık atar gibi "neden sürekli uyuyor?" diye sordum bir daha.
Arkamdaki kişi omzuma elini koydu. Arkamı döndüm. Yaşlıca bir adam, tasvip
etmeyen bir tavırla bana bakıyordu:
"Ondan ne istiyorsun? Ne
kadar zor bir hayat yaşadığını görmüyor musun?" Eh… Cebinden biraz para
aldı ve dilencinin çantasına attı. Dilenci tevazu ve büyük bir keder ifadesi
belirmiş yüz ifadesi takınarak istavroz çıkardı. Adam omzumdan elini çekti ve
metro istasyonundan dışarı çıktı. Bu yaşlıca adamın eve gittiğinde, ev
halkına metro istasyonunda gördüğü ruhsuz bir
adama karşı fakir, perişan bir kadını nasıl savunduğunu anlatacağından eminim.
Ertesi gün bir arkadaşımı
aradım. Bu arkadaşım zeytin gibi gözleri ile Romen uyruklu komik bir adamdı.
Eğitiminin sadece üç buçuk yılını tamamlamayı başarmıştı. Eğitimini
tamamlayamaması, onun pahalı ve yabancı arabalarla şehrin sokaklarında gezinmesini
engellemiyordu. Arkadaşımdan bu işin bariz bir şekilde organize edilmiş
olduğunu öğrenmeyi başardım. Kullanılan çocukların alkolik ailelerden
"kira"landığını veya en basit deyişiyle kaçırıldığını öğrendim.
Bebeğin bütün gün uyuması
için bu kişiler tarafından ona votka ya da uyuşturucu verildiğini de
şaşkınlıkla dinledim. Tabii ki, çocukların vücutlarının böyle bir şok ile baş
etmesi mümkün değildir, bu yüzden çocuklar genellikle ölür. En korkunç şey ise
– bazen bu çocuklar "iş günü" içerisinde ölür. Ve sözde annenin
akşama kadar kucağında ölü bir çocuğu tutması gerekir. Bu bir kuraldır. Yoldan
geçenler torbaya biraz para atar ve bunun ahlaki ve doğru bir şey olduğuna
inanır, bunun "yalnız" bir anneye yardım etmek olduğunu düşünür. Ama
değildir.
Ertesi gün aynı metro
istasyonunda yürürken gazeteci kimliğimle konuşmaya hazırdım. Kadın aynı yerde
oturuyordu ve kucağında dünkünden farklı bir bebek tutuyordu. Ona bu çocuğun
belgelerini ve dünkü çocuğun nerede olduğunu sordum. Cevap vermedi. Fakat
yanımdan geçen insanlar neden çocuklu ve yoksul bir dilenciye bağırdığımı sorup
aklımı kaçırdığım imasında bulundular. Bunun üzerine metro istasyonundan bir
koruma eşliğinde zorla çıkarıldım. Yapmam gereken tek şeyin polisi aramam
gerektiğini biliyordum ve aradım. Fakat polis geldiğinde ortada ne dilenci ne
de bebek vardı. "
Bir başka dilenci hikayesi
daha: Geçen gün internette dolaşırken güya dizinden aşağısının dört parmak
altından bacağı kopmuş bir kişi dileniyor. Gelen geçen ona acıyıp önündeki
şapkaya para verip yardım ediyorlar. Derken bir uyanık kişi koşarak geliyor ve
kendisine bir Arslan’ın kafesinden kaçtığını ve kendilerine doğru geldiğini
söyleyerek diğer tarafa doğru koşusuna devam ediyor. Birden ne görsün
arkasından güya ayakları olmayan dilenci ayaklanmış ve sapasağlam bir vaziyette
arkasından geliyor.
Bir başka dilenci hikasinde:
iki dizinden aşağısı kopmuş gibi dilenen bir dilenciye aynı şekilde iki uyanık
kız geliyor ve dilenmek için açtığı tasa büyükçe bir kertenkele koyuyor. Bir
anlık korkuyla bir anda ayağa kalkıyor.
Bir başka dilenci hikayesine
de ilimiz Balıkesire gittiğimde şahit oldum. Yaşlı bir kadın elinde 5-6
yaşlarında bir çocuk dolaşıyor. Açlıktan ölmek üzere olan ve annesi babası
ölmüş şu yetim torunuma bir çorba parası sadaka verin diyerek dolaşıyor. Para
vermek istedim. Merak ettim nedir ne değildir diye. Biraz takip ettim. Gözüne
kestirdiği herkese aynı şekilde para isteyerek yoluna devam edip gidiyordu.
Bende para vermekten vazgeçtim.
Eğer siz de sokaklarda tek
başına yada çocuklarıyla dilenen kadınlar görüyorsanız, ayağı yok,
baçağı yok insanlar görüyorsanız. Sadaka veya para vermeden önce bir kez daha
düşünün. Yada en azından bir gerçekliği var mı diye kontrol edin. Kontrol
yollarından yazımızın içinde anlatmaya da çalıştık. Para vermediğiniz takdirde
sektörleşmiş bu tür kötü niyetli işler bir süre sonra bitecektir. Böylece
çocukların votka ve herhangi bir ilaç verilerek kullanılmasına ve sömürülmesine
de engel olacaksınız. Dilencilerin kucağında uyuyan bebeğe sakın şefkat ile
bakmayın. Bu korkunç gerçeği görün! İşte artık bu yazıyı okuduğunuz için
dilencilerin kucağındaki çocukların neden sürekli uyuduğunu biliyorsunuz.
Gerçek muhtaç, gerçek yoksul ve fakirler gururludur, çıkıp ev ev sokak isteyemez. Onları arayıp kendimiz, bilenlerden tanıyanlardan sorarak bulmalıyız. Bu şekilde dilenenler sayesinde gerçek açlar ve muhtaçlar malesef açlıktan ölüyor.
Nitekim, Peygamber
Efendimiz Hz Muhammed (sav) meslek hâline getirilen dilenciliği şerefsizlik
saymış ve şöyle buyurmuştur:
"Her kim malını çoğaltmak için insanlardan mallarını isterse, o ancak ve ancak ateş parçası ister. Artık bunun ister azını, isterse çoğunu ister." (Müslim, Zekât: 35)
"Her kim malını çoğaltmak için insanlardan mallarını isterse, o ancak ve ancak ateş parçası ister. Artık bunun ister azını, isterse çoğunu ister." (Müslim, Zekât: 35)
"Sizden bazıları dilenmekten asla
vazgeçmez. En sonunda kıyamet gününde bu şerefsiz kişi, yüzünde bir et parçası
kalmaksızın Allah'a kavuşur" (Müslim, Zekât, 103).
"Her kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenir durursa, muhakkak bir ateş parçası istemektedir... " (Müslim, Zekât, 105).
"Her kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenir durursa, muhakkak bir ateş parçası istemektedir... " (Müslim, Zekât, 105).
"Sizden
birinizin bir kucak odun toplaması, sonra o odun demetini sırtına yüklenip
satması, kendisi için verecek, yalnız vermeyecek bir kişiye gidip istemesinden
elbette çok daha hayırlıdır. " (Müslim, Zekât, 107).
Bu hadis-i şerifler, mecbur kalmadığı halde dilenmenin caiz olmadığını ve Cehennem azabını netice verecek bir iş olduğunu ifadeyle haram saymaktadır.
Bu hadis-i şerifler, mecbur kalmadığı halde dilenmenin caiz olmadığını ve Cehennem azabını netice verecek bir iş olduğunu ifadeyle haram saymaktadır.
İşte haram
işleyenlerin sayısının artmaması için bu tür kimselerin türemesine meydan
vermemek lâzımdır. Duhâ Sûresinde geçen "Birşey isteyeni geri çevirip
azarlama" mealindeki âyet-i kerimeden esas murad, ilmî bir mesele soranı,
birşey öğrenmek isteyeni geri çevirmemektir. Yoksa her isteyeni boş çevirmemek
şeklinde anlaşılmamalıdır. (Es-Sâvî, 4: 330) Ayrıca maddi bir şey isetemek
anlamı varsa, zaruretten ve mecburiyetten dolayı isteyenler için olabilir.
Onlarında durumunu iyi araştırıp öyle vermek lazımdır. Yada yaşadığı mahalde
onu tanıyanlar sıkıntısını gidermesi lazım ki dilenmek durumunda kalmasın.
Feyzullah Kırca
0 Yorumlar