Bir Meksika Mahkumu - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

11 Kasım 2014 Salı

Bir Meksika Mahkumu

Tanıdığım kalabalığın sesinde, yorgunluğun, bıkmışlığın ve tükenmişliğin yanıbaşımdan ayrılmadığı bugünlerde kendimle karşılaştığım her dakika kaleme sarılıyorum.
Cümlelerin dostluğu ve kağıdın sırdaşlığıyla belli belirsiz mum ışığında yazıyorum.
Kelimeleri özenle seçmekten ırak tek bir fikir de odaklı kalabilmek adına karalıyorum.
Aynı anda birçok duygunun, eş zamanlı apayrı düşüncelerin zihnimi esir ettiğini farkındayım çünkü olaylara dikkatimi verememem fazla olası...
Yapılması gereken ve benden umulan her şeyi sıralarsak midemi bulandıran insanlara kusabilirim.
Meksika hapishanesi gibi beynim normallerin tüyleri ürperir...
karanlıklarda zincir sesleri, ışıklarda ben sucluyum diye bağıran mahkum kıyafetleri.
Sözlüğümdeki kelimelerin anlamları kayıp,  aranıyorlar.
Tanımlar karışıyor birbirine en sevdiğim şarkının ritmiyle açabiliyorum kilitleri.
Ancak umursamazca gülümsemek kırabiliyor rutubetten pas tutmuş parmaklıkları.
Celisiyorum. Sosyal hayatta tüm özgürlükleri sağlayan ama devlete dair her şeyde halkını yüklü bir ödeme altında bırakan amerika yönetimi gibi
Zamanında batıyı şimdilerde de arapları benimsedigimiz ve kulturluyuz diye savundugumuz biz gibi
Izlediğim her filmi, her diziyi, dinlediğim her müziği silmek istiyorum beynimden.
Ayna da kendiyle göz göze gelince gülümseyen bir bebek gibi en savunmasız, en salak ama en masum kirpikleri hiç ıslanmamış
Yükümlendiremiyorum kendimi hükmetmek istemiyorum kendime.
Her ortamın tadına bakıp her insanı tek tek gözetlediğim halde hala yanılabiliyorum yalanlarla
Bugün...
Allah için bir damla gözyaşı döken cennete gider diye saatlerce ağlayan bizi de ağlamamız için zorlayan öbür dünyaya bile illegal yaklaşan anafen hocalarımız gibi sahte....
Düşünmeyi öğrenmeden konuşmaya çalışan tüm diğerleri gibi mantıksız olmak istiyorum.
Herkesin Atatürk'e taptığı sınıfta Atatürkçü Düşünce sistemi nedir diye sorulunca sus pus olmuş kalkmış atmış sallamış saçmalamış ayni atmosferi soluduğum bu insanlar gibi kendimi kısıtlamam lazım belkide.  -hic düşünce sistemi diye bir kavram olur mu? Özgür düşünelim özgün olalım diye laikliği getiren bu insana haksızlık değil mi onun gibi düşünmek için sistem yaratmak.  Amaç onun gibi düşünmek değil,  onun gibi görebilmek.  O gereğinden fazla iyi bir lider ve böyle kalması yeterli ilahlastirmaya gerek yok-
tayyip'e söven ve -ben objektifim insanların neye dayanarak birilerine laf ettiğini merak ediyorum- niye sövdüğünü sorduğumda eğer onu seversem açık giyemem diyen bir zihniyete bu ülke emanet edilecekse...
Ben dışardan baktığımda insanları ayırabiliyorsam sağcı solcu diye ve bu büyük olasılıkla doğru çıkıyorsa...
Insanlar savundukları kavramları bilmeden susmuyorlarsa....
Eğitim veriyoruz ayağına ailelerimize kufreden bu yönetimin inadına...
her şeyimi tamamladığıma emin olup ıssız ve sessiz çekip gitmek tam benlik olacak galiba.

Neyse esiyor hafif hafif dolunay, mum da söndü, dedemi de kaybettim gözden içeri gidiyorum ben...
önemli bir şey yoktu zaten. Dedim ya "Tüyleri ürperdi normallerin."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar