26
Temmuz 2014 Cumartesi öğle “bayram” öncesi, damatlarınca bir
koşu Burhaniye’ye ulaştırılan “abla”, iki haftalık giysi dolu şişkin bavulunu sürürken
takındığı tavır bir olağanüstülüğe işaret eden firma görevlisince aydınlatılır:
“Otobüs İstanbul’dan çıkamamış, gelişi gecikti,
kalkışı iki saat sonra ancak, isterseniz başka otobüsle…”
Böylece, 11:15’te yola çıkması gerekirken, Şeker
Bayramı tatili dolayısıyla İstanbul’dan boşanan kalabalığın kilitlediği trafik
yüzünden, söz konusu saatte ancak Burhaniye Garajı’na giriş yapan otobüsün,
şaşkına dönmüş sürücüsü ile muavinleri, yüzlerinde her şeyi aşmışlıktan gelen
derin tebessümle Ayvalık’a devam edecekken, “abla” ile diğer yolcular, bir başka
otobüsle İstanbul’a uğurlanır.
Yol boyu sağlı sollu, kimi fotoğraflanmakta ufak
tefek kazaların gözlendiği, Yalova Topçular’dan karşıya, büyük izdihamın
yaşandığı Eskihisar’a, beklemesiz süren yolculuk Dudullu’da sona erer; “abla”
ertesi sabah yola birlikte çıkacağı ortanca kardeşinin evine, yolla
kıyaslandığında pek huzurlu Bostancı’ya gidecek servise biner.
27
Temmuz 2014 Pazar sabahı, nüfus sayımı sükûneti içindeki
şehirde Bostancı’dan Taksim’e taksiyle 20 dakikada ulaşıp küçük kardeşle buluşan
ortanca ile ablanın, havaalanı servis aracıyla Yeşilköy’e varması fazla zaman
almaz. Üç kız kardeş, Singapur aktarmalı biletlerini aldıkları bankoda, yolculukları
boyunca rehberleri olacak ciddi genç adamla tanışırlar.
13:30’da başlayan, türbülansa batıp çıktıkları 10.5
saatlik uzun yolculukta, “abla”nın, tasarımcısına hayranlık duyduğu zemini
hafif yapışkan madde kaplı yiyecek tepsileri sayesinde kaza yaşanmaz.
28
Temmuz 2014 Pazartesi sabaha karşı, 5 saat ileri Singapur’a
inip saatlerini ayarlayan grup, 7:00’de kendilerini Bali’ye götürecek ikinci
uçuşu beklerken üçlü, Changi Havaalanı’nı süsleyen orkidesi bol, sulu, köprülü,
bazısı fazla pırıltılı bahçe düzenlemelerini
fotoğraflar; çocukların, uzun masalarda yığılı kuru
boya ve kabartma kalıplarla ürettiği resimlere bakarlar. Uçağa binmeden
yaptıkları tuvalet ziyareti sırasında, bir yıl önceki Singapur gezisi sırasında
pek beğendikleri temizleyici sprey ile bazı tuvaletler içindeki bebek
sandalyelerini yerli yerinde bulur; sorumlu, fotoğrafından ciddiyetle bakmakta
Ramayee Rajagopal’ı, çıkışta, işinin beş kademede oylandığı panoda,
memnuniyetle Excellent! diyerek
oylarlar.
Yine Singapur Havayolları ile Bali’ye doğru yol
alınırken, İngilizce özürlü “abla” şans eseri Patricia Highsmith’in Ocak Ayının
İki Yüzü romanından uyarlama siyah beyaz bir film yakalar; yazarın diğer
yapıtları gibi sıra dışı psikolojik gerilimi, kitabı okumuş olmanın avantajıyla
keyifle izler.
9:35’te Bali Adası başkenti Denpasar’a inip, doldurdukları kağıtlar ve vize için ikişer
fotoğrafla önüne dizildikleri bankolardan sorunsuz geçen yolcular, para (1 USD = 11.300 IDR) bozdurur; sıfırı bol
bir koca tomar rupiyi çantasına
sığdırmakta zorlanan küçük kız kardeş “banka
soygunu gibi!” yakıştırması yapar.
Başta, yukarıyla bağı simgeleyen yıldız biçimli
başlık, insanla bağın sembolü gömlek ve doğa ile harmoniyi tanımlayan saronglu yerel rehber Tomy’nin
yanındaki yerel giysili genç kız, gelenleri, alçakgönüllü görünümüne karşın
muhteşem kokulu frangipani kolyeleriyle
karşılayıp süsler.
Gezi sonuna dek ancak alışılan, sürücüsü sağda otobüse
binen; birbirine âşık çiftler, kız kardeşler, arkadaşlardan oluşmuş 20 kişilik
grup, salkım saçak çiçekli otopark katları önünden geçerek 25 dakikalık yola
koyulur. “Yıllık sıcaklık ortalama 25
derece, Temmuz Ağustos seyahat için en uygun aylardır” bilgisi veren
rehber, gruba Bali’de bulunulduğu sürece ulaşılabilecek telefonunu yazdırır,
ekler: “Mavi renkli Bluebird taksiler
güvenlidir, 5.000’den açar taksimetreyi, şehir içi en çok 10.000 rupi yazar,
benzin ucuz, taksi de ucuzdur… Yaklaşık 18.000 adanın 7-8.000’i yerleşime açık,
en gözde olanı 5 km’lik sahili ile Bali… Arapça, Çince, Hollandaca karışımı,
yazıldığı gibi okunan bir dil kullanırlar. Bali Hindu ve Budist ağırlıklı,
Endonezya genelinde Müslümanlık yoğun. Adanın çok yerinde elektrik yokken,
buraya asansörlü, yürüyen merdivenli binalarla turizm yatırımı yapıldı. Batı
sörf turizmine uygun dalgalı plajlarla ünlü; doğuda, çekildiğinde suya
ulaşabilmek için yüzlerce metre yürünen daha sakin plajlar var… Suç oranı düşük
ama pasaport ve paranızı yanınızda taşımamanızı öneririz… Volkanlar, depremler
yüzünden yapılaşmada bina yükseklikleri Hindistan Cevizi ağacını aşamaz, prensibine uyulmuştur… Pazarlık var, sizin
için ederi ne ise bunun altından başlayın, aldıktan sonra da fiyatını
sormayın.”
Pembe, sarı, beyaz mis kokulu frangipani ağaçları,
palmiyelerle çevrili otele varılır. Tarçınlı, limonlu serin bir içecek
ikramıyla karşılanan, sincapların tırmanıp indiği ağaçlar ötesi kumsala denize bakan,
-“abla”nın bayıldığı, katılımcıların
alışık olduğu türde bir melodisi olmadığından bir başı, sonu yokmuş duygusu veren
hazmı zor yerel müziğin dalgalandığı- verandada, gözleri, –daha çok selametle vardık haberi verme
amaçlı iletişime geçme çabasıyla- telefonlarında gruba, öğle yemeği öncesi
soğuk havlu servisi yapılır.
İlk bakışta Çin mutfağından esinler taşıyan öğle
yemeği sonrası, balkonu, palmiye çevrili havuzlar üzerinden okyanusu gören
odalarına yerleşen üçlü, daha sonra kartlarını gösterip tabelasında “no towelcard, no towel” yazılı
kulübeden havlularını alır; esintide rahatça güneşlenir, çekilmiş denizden arta
kalan geniş uzun beyaz kumsalda yürür, parasailing yapanları ve iki yanındaki
desteklerle suyun dönüşünü bekleyen tekneleri, minik denizyıldızlarını
fotoğraflarlar.
Tur programının ilk gününün boş bırakılışını takdirle
karşılayan kız kardeşler havlularını iade edip, akşam yemeğine kadar dinlenmeye
çekildikleri, -çekmece içinde bir etiketle
Kıblat ibaresiyle kıblenin belirtildiği- odalarında, -izleyen günlerde fasulye hamurundan susam kaplı yumuşak tatlı Javanese Cake, pasta, hatta tatlımsı
balıklı çörekle son bulacak ikram silsilesinin ilki- ancak kaşıkla
yenebilen jelimsi çekirdekli iç kısmı çok lezzetli passion fruit bulurlar.
Otelin sahilindeki tsunami uyarısı, toplanma
noktaları bilgisi taşıyan tabelalara ek, oda kapısı arkalarındaki deprem
talimatlarının, daha sonra Java Adası’nda karşılaşılacak yanardağ
aktivitesinin, morallerinde en ufak bir sarsılma yaratmadığı adalar halkı, grubu,
gezinin sonuna dek her karşılaşmada güler yüzle selamlar.
Grubun yeni yeni tanıştığı, dalgaların şıpırtısının
esintiye karıştığı akşam yemeği sonrası, bakımlı bahçeleri şenlendiren
tanımadık kuşların cıvıltıları arasında odalara, ardından da ülkeden binlerce
km. ötede, yorgun, derin uykulara varılır.
“Abla”nın
gezi arkadaşının bol fotoğraflı izlenimleri:
http://gezix.blogspot.com.tr/
Patricia
Highsmith hakkında:
0 Yorumlar