"Kanser'le
yaşamak hiç bu kadar eğlenceli bir hâl almamıştı. Çok
ciddiyim. Bu tuhaf hastalığı öğrendiğimde onunla nasıl
mücadele edebileceğimi bilmiyordum.Yalnızca ölmekten korktuğumu
hatırlıyorum. Alp, çevremde dönüp duruyor ve elinden gelenden de
fazlasını yapıyordu. Onu hiç bu kadar umut dolu görmemiştim.
Halsizliğim artmaya başladığında endişelerim de çoğalıyordu. Alp'e belli etmemeye çalışıyordum. Çünkü o iyileşeceğime dair büyük bir inanç taşıyordu içinde ve ben bu inancını yok etmek istemiyordum."
“Kayra,
biyopsideyken heyecanlanmıştım. Sonucun iyi çıkmasını ümit
ediyordum. Lenfoma bize uzak ihtimaldi.Sonra ne oldu biliyor
musunuz? Uzak ihtimallerden korkmamaya başladım. Mesela, kanserin
kuyruğuna takılıp sürüklenmeyi düşledim. Onu sağlıklı bir
bedenle anlayamazdım. Bunun tersi saçma olurdu.”
“Sonuç
elimize ulaştığında hastalığımı paylaşacak bir ailemin
olmasını çok istedim. Tüm yük Alp'in omuzlarına binecekti ve
ben bu durumun karşısında oldukça mahcup bir tutum
sergileyecektim. Tedavi süreci zorlayıcıydı: sıklıkla
ateşleniyordum,kilo kaybediyordum ve cildim o kadar çok kaşınıyordu
ki bunu Alp'e belli etmemek için direniyordum. Bir dizi testlerden
geçtikten sonra tedavi sürecim başladı. Artık anne ya da babaya
özlem duymadığımı hissettim. Sevgili, onların yerini de
alabiliyordu ve bu sana güven veriyordu.”
“Acı çektiğini hissetmek
içimdeki direnci yok ediyordu zira sonra gözlerindeki ışığın hâlâ orada olduğunu gördüğümde yeniden eski halime geri
dönüyordum. O çok güçlü halime...
Kayra için yapamayacağım hiçbir
şey yoktu.Bunu söz gelimi sizlerle paylaştığımı
düşünmeyin.Aşık olduğum kişinin hayatımda yalnızca odalık
olmadığını anlamasını istiyordum.Kayra'yı hayattan soyutlamamak için her yolu deniyordum. Aylık dergilerini alıyordum; okumayı ihmal etmediği gazeteleri her sabah başının ucuna koyuyordum. Yatağının karşı duvarına yağlı boya ile İstanbul'u resimlemiştim. Hayal etmesini sağlamaya çalışıyordum. Çünkü, insan kum tanesi kadar bile olsun düşlere ihtiyaç duyar.”
“Yıldığım
zamanlar oluyor; bunu yenemeyeceğimi düşündüğüm anlar..
Daha kötüye
gidebilirim ya da iyileşebilirim, önümde iki seçenek var. Birini
seçmem gerekiyor ancak ne olursa olsun Alp'in yanımda olacağını
bilmek güzel. Gülümsemenin yüzümde rengarenk görüntüler
oluşturduğunu söylüyor. Ben,onun ağrı kesicisiymişim. Hastane
havasına o kadar alıştık ki her şeyi tıbba bağlıyoruz. Gün
geçtikçe komik oluyoruz yani.
İştahsızlığım,
radyoterapiden sonra daha da artıyor. Zayıflıyorum. Oturup
yanıbaşımda beni telkin edecek şeyler söylüyor lakin Alp'i
yorduğumu hissedemeyecek kadar kör değilim. Ona tüm bunları ve
belki de daha fazlasını bir daha yaşatmamak için çoğu zaman
ölmek istiyorum.
Bazı akşamüstleri,
ailenin yüz karası diye yüzüme tüküren annemin hayalini
görüyorum zira dökülen saçlarımı topluyor yerden. Yüzümü
okşuyor. Tavana bakışımı izliyor saatlerce.
Kemoterapiye girip
gözlerimi kapadığımda babamın sıcaklığını hissediyorum.
Ölüm getiriyor sanki.Bir an önce yok olmama yeminli gibi...”
“ Ebeveynlerin çocuklarından
vazgeçmesi kolaydı. Kayra, kolay dışlanan çocuklardan biriydi.
Dünya'yı terketmek zor mudur?Diye
sorduğunda başka şeyleri düşünmeye çalıştım. Duvara monte
ettirdiğimiz sinema sistemimize karşı izlediğimiz filmleri,sağ
bacağındaki gül lekesine dokunup parmağımda kalan tadını
öperken seyretmeyi, Kanada'ya yerleşme hayalimize bir yenisini daha
ekleyip her yıla bir ülke düşlemeyi...
Ona uygun iliği verebilecek donör
için uzun bir listenin sona yakın kısmında beklerken bunları
dilemek, güçlü kalmamı sağlıyordu. Kayra'nın zayıflığına
karşın “bak ben de zayıflıyorum” diyebilmek adına kilo
veriyordum.”
“Gitmemi
istemediğini biliyordum. Daha çok eksikti yaşadıklarımız.
Umutsuzluğa kapılmak istemiyordum. Ne zaman o karanlığa karışacak
olsam bana kızıyordu. Kızdıkça, cesur olmayı öğreniyordum.
Kendine bakman gerekiyor; yemeden içmeden kesildin diyordum ancak o
bu durumdan hoşnut olduğunu söylüyordu. Gittikçe benim gibi
oluyordu adeta hastalığımı yaşıyordu.
Aileme karşı
duyduğum özleme kayıtsız kalmaya başladığımda yutkunma
zorluğu çekiyordum. Radyoterapinin yan etkilerinden biriydi; beni
zorluyordu. Anne ve babamı böylelikle unuttum sanırım.”
“Onkoloji, kaygan bir zemindi
benim için.Beklemekti,sabretmekti,inanmaktı,Kayra'ya
sarılmaktı,umut etmekti hem de inadına,gelecek olan zaferi
dilemekti. Dışarıda sürekli bir şeyler değişirken onlara
kayıtsız kalma zorunluluğu,Kayra'yı haketme gayretiydi.Bir lösemi
hastası gibi yaşamaktı. Sevgiliye anlayabiliyorum demek değil,
ben de senin gibi yaşıyorum diyebilmekti. Onkoloji,
heyecandı,annemi yıllarca önce kaybettiğim, babamın cinsel
yönelimimden dolayı bizi terk ettiği o yol ayrımı, ağrı çeken
insanların bağıra bağıra yaşamaya gayret ettikleri yerdi."
“Avuç içi kadar
kaldığımı hatırlıyorum. Düşmemek için gayret ettiğimi
anımsıyorum. Tedavilerle ayakta durmak da güçleşmişti artık
ancak yatmak yerine hareket etmemi istiyorlardı. Bunu yapamayacağımı
söylüyordum.Gözlerimin altındaki morlukları gösterip, “bak
Kayra sağlığına kavuştuğunda bunların hiçbiri kalmayacak”
diye sarsıyordu beni. Kendime gelmemi istiyordu.
Bir sabah gücünün
kalmadığını söylüyordu. Saçlarımı istiyorum diye ağlıyordum.
Çocuklaşmama öfkeleniyordu.
“Defolup
gitmesini söyledim” ve günlerce sustum.Tenime dokunarak beni
uyandırdığında geceyarısıydı. O gece hep hatırımda kalacak sevişmenin iki çılgın kahramanı olacaktık.”
“Hepsini al
diyordu. “Ulan! Bunların hepsi nereye sığacak bari bazıları
kalsın.” diye söyleniyordum ancak duyan mı var? Ooo! beyefendi
çoktan koridoru terk etmiş bile...
Boynunda hanımeli kokusu çıkmış
hastaneden.
Ellerimde resimler,çiçekler ve iki
çanta dolusu onkoloji acısıyla kalakalmışım."
Yaşama tutunanlara
ve aşk'a inananlara!..
Kanser, tedavisi
mümkün olan bir rahatsızlıktır.