Banner

ÖNCE TEVEKKÜL SONRA KADER



İnsan, hele de mümin ve Müslüman olan insan, kesinlikle her işinde tedbirli olmak zorundadır. Elbette insanın kazanacağı paranın çokluğu hem ülke için hem de kendisi için önemlidir. Elbette yapacağı masrafın asgariye indirilerek iş veriminin artırılması önemlidir. Ama her şeyden önce iş güvenliği ve insan sağlığı için alınması gereken tedbirlerin alınması çok daha önemlidir.
İş ve işçi sağlığını korumak için, çevreye karşı oluşabilecek zararlı etkileri önlemek için, her hangi bir işte alınması gerekli tedbirler alınmadan, gerekli kontroller yerli yerinde yapılmadan devam edilen çalışma esnasında meydana gelen kaza ve olumsuzlukta kusurlu davrananlar büyük vebalin altında kalacağı muhakkaktır. Başkasının hatasından, eksiğinden, alması gereken tedbiri almadığı için veya yapması gereken denetimi savsaklayıp yerli yerinde yapmadığı için zarar görenler, haklarını kusurlu olanlardan ahret yurdunda haklarını alacağı kesin ve mutlaktır da. Bunun bu dünyada da böyle olması lazım. İnsanların hayatları bu kadar ucuz olmamalı.

Trafik kuralları var. 90 km hız sınırı, emniyet kemeri, frenler ve lambaları sağlam olacak, yol değiştirirken sinyal yanacak, trafik ışıklarına uyulacak, vs… Birde bu trafik kurallarını denetleyen polis var, jandarma trafik var, yollara çıkıp trafiği denetliyorlar ve kurallara uymayanları uyarıp ceza kesiyorlar. İnsanlar arabasına biniyor yanına da ailesini, arkadaşlarını, komşularını bindiriyor. Ya da ücretli yolcu taşıyor. 

Çoğu insan kuralları hiçe sayıyor, polisi görünce emniyet kemerini takıyor, sonra hemen çıkarıyor. Radar varsa yavaşlıyor, sonra gaza basıp sınırı aşıyor. Sonra kazalar meydana geliyor. Canlar gidiyor, hayatlar kararıyor. Sonra suçlu yoldaki trafiği denetleyen polis de değil, komiser oluyor. Hatta emniyet genel müdürü oluyor. Bakan oluyor, başbakan oluyor. Halk kanuna uymuyorsa, her türlü ikaza gülüp geçiyorsa, hatta her işin bir idaresi vardır deyip uyarana kızıyorsa, bir şey olmaz deyip bildiğini yapmaya devam ediyorsa müdür ne yapsın. Bakan ne yapsın. Başbakan ne yapsın. Her şoförün başına bir polis veya bir jandarma ekibi dikemez ya.
Emniyeti sağlamak için yapılması gerekenler yapılmadan, alınması gereken tedbirler alınmadan tevekkül olmaz. Her şeyden önce gerekli tedbirler alındıktan sonra Allah’a tevekkül edebiliriz. Her türlü önlemi aldıktan sonra başımıza bir kaza gelirse işte bu kader olur. Müslüman kadere isyan etmeden acılarını sararak yaşamına devam etmek zorundadır. 

13 Mayıs 2014 günü ülkemiz büyük bir maden kazası yaşadı. 301 tane vatan evladı can vererek şahadet şerbetini içti. Ruhları şad olsun. Allah gani gani rahmet eylesin. Geride kalanlarına sabrı cemiller ihsan eylesin. 

Yok, efendim ağır yükü kaldıramadığı için trafo patladı. Yok, kızışan kömürler ateş aldı. Yok, açık kablolar vardı birbirine değdiği için yangın çıktı. Yok, işçilerden bir kaçı yasak olmasına rağmen içerde sigara içmeye tevessül ettikleri için yangın çıktı. Yok, efendim denetim görevlileri işini düzgün yamayıp, iş ve işçi güvenliği açısından gerekli eksikleri tamamlattırmadığı için kaza meydana geldi gibi. Veya benzeri birçok yorumları dinledik. Gazetelerden yazıları ve haberleri okuduk.

Tıpkı bir doğa olayı olan depreme engel olunamadığı gibi, şiddetli yağan dolu ve yağmura, şiddetli esen tufan-bora-kasırga gibi afetlere engel olunamayıp mal ve canlara zarar vermesine engel olunamadığı gibi her türlü tedbir alındığı halde gelen bir kazanın meydana gelme olasılığı da her zaman vardır.

Elbette ihmal varsa, sabotaj varsa, iş ve işçi sağlığı açısından en ufak bir eksiklik varsa bu olayın sorumluları onlardır. İhmali veya eksiği olanlar, hele ki sabotaj ve benzeri bir durum söz konusuysa; bu kazada ölenlerin katili olmuşlardır. Allahın gazabının yanında Türk halkı başta olmak üzere insanların lanetini de üzerlerine almışlardır. 

Ölenlere son görev yapılıp, kalanlarına da her türlü maddi ve manevi destek sağlanırken, olayın sorumluları ve varsa suçluları da süratle bulunup kanun önüne çıkarılıp cezalandırılmalıdır ve mutlaka cezalandırılacaktır. Buna inancımız tamdır. 

Ancak yüreği yanan acılı insanların duygularını ve acılarını istismar etmeye kalkarak, bakanın, başbakanın, hükümetin veya cumhurbaşkanının üzerine suçu yıkmaya kalkışmak en büyük ahmaklık olurdu, oldu. Acılı insanları satın alarak hükümet aleyhine konuşturmaya çalışmak, hele ki madenle alakası olmayan insanlara başörtüsü ve gözlük taktırıp kazazede yakını gibi göstererek provakatif eylem peşinde koşmak çok büyük bir ahmaklık olurdu, oldu. 

Doğan medyası(kanal D, CNN Türk, gibi), gülen medyası(stv, stv haber, mehtap, mesaj, vs), ulusalcı medya (kanal B, ulusal tv, Kanal Türk, vs), Kanal 5 ve sky Türk, ABD patronlu kanallar (Fox TV vs) ve bizzat CNN İnternational, BBC başta bazı yabancı kanalların düzmece röportajları büyük ahmaklık olmuştur. Bu düzmece yayın ve röportajlarla dünyayı yanıltmaya çalışmaları, acılardan kendilerine ve destekledikleri kesimler lehine pay çıkarmaya çalışmaları büyük bir ahmaklık olmuştur. 

Tıpkı gezi parkı eylemlerinde, 17 ve 25 Aralık operasyonlarında olduğu ciğeri kan ağlayan acılı ve satılmamış gerçek Türk halkını, yüzleri ve ağızları acılarından dolayı gülmeye müsait olmadığı için başka bir yerleriyle güldürmüştür. 

Maden firması yetkilisinin eksiği varsa, denetleyicinin görmezden geldiği nokta varsa, işçilerden birinin veya bir kaçının yasak dinlemeyip sigara içmeye teşebbüsü varsa vs. bunlardan herhangi birinin sonucunda kaza meydana geliyorsa bunun suçunu niye bakan veya hükümet çeksin. 

Yağmur yağdı afat oldu zarar gördük, hükümet istifa. Deprem oldu denizin suyu taştı, hükümet istifa. Şoför hatalı solama yaparken, ya da uyuduğu için otobüsü devirdi içindekiler öldü, hükümet istifa. Birde hükümeti istifaya zorlamak için, hazırda bekleyip, her olumsuzluğu fırsat bilip bilinçli olarak ortalığı yakıp yıkan, kendilerinden olmayan, onlar gibi düşünmeyen insanların dükkânlarına, evlerine, arabalarına, karşıt fikirli gördüklerinin canlarına kast edebiliyorlar. Ve hatta kendilerinin can güvenliğini korumak için gecesini gündüzüne katan emniyet güçlerinin canlarına taşlarla, sopalarla, sapanlarla, kesici ve delici aletlerle, patlayıcılarla ve silahlarla kast edebiliyorlar. 

Sonra da çıkıp kaza da ölenlerin haklarını aradıklarını söylüyorlar. Hukuktan ve demokrasiden bahsediyorlar. Güya taşeronluğu istemiyorlar, taşeronluk sisteminin kaldırılmasını istiyorlar. Ne yazık ki; kime veya neye hizmet ettiklerini bilmiyorlar. Kime veya kimlere taşeronluk yaptıklarını bilmiyorlar. Belki de biliyorlar ne pahasına olursa olsun. Ülke elden gitse de başında biz olalım diyorlardır. Tıpkı ‘şeriat gelecekse de biz getiririz’ dedikleri gibi

Rabbimden Manisa’nın Soma ilçesindeki maden faciasında ölen kardeşlerimize bir kez daha rahmet diliyorum. Yakınlarına sabır ve metanetler vermesini diliyorum. Ülkemizin başı sağ olsun.

Feyzullah Kırca

Yorum Gönder

0 Yorumlar