‘’Yanaklarında, kristalleşmiş iki damla gözyaşıyla geldi
yanıma. Soğuktan ve ayazdan yanmıştı. Alev alev kıpkırmızıydı yanacıkları.
Belli ki birkaç kez sökülmüş ve başka sökülen kazakların ipleriyle karılarak
yeniden örülmüş morumsu hırkasının kollarının içine, sıkı sıkıya büzüştürdüğü
ellerinde, kitapları ve defteri. Yıpranmış. Uçları yırtık. Kim bilir, kaçıncı
kez el değiştirmiş büyükten küçüğe ama ışık saçan kitapları. Pantolonunun
dizleri yamalı, paçaları başka kumaştan eklemeli. Plastik terliklerini, üst
üste giydiği rengârenk patiklerin ağırlığı ile sürüklemeye çalışıyordu, geceden
beri yağıp da yığılan o bembeyaz karın içinde.
Şehirlerde çocuklar, kar bekler.
Derbent’te ve diğer kış koşullarının ağırlaştıkça
ağırlaştığı, Anadolu’nun nice köylerindeki çocuklar da çile çeker. Çeker de gık
demez!
Ali’ydi adı. Ayşe idi. Mehmet ya da Zeynep…
İsimleri ayrı, çileleri aynı.
Yoktu hiç birinin, bir diğerinden farkı.
Üşüse de elleri.
Aksa da soğuktan gözyaşları.
Onlar… Hep bilginin, başarının, okulun yollarındaydı.
Gözleri ışıl ışıl… Yanakları kıpkırmızı…
Birkaç yıl önce küçük bir kasaba iken, ilçe olan Derbent’e
atanmıştı, Emel öğretmen 1993’de. Üç dağın arasında; Aladağ’ın eteklerinde,
zorlu yollarla ulaşılabilen Derbent’e. Nice Mehmetler, Aliler, Ayşeler, Zeynepler
yetiştirdi. Nice evlatlar bu ülkeye.
Yıllar yılları kovaladı. Emel Özşen, o evlatlarını unutmadı.
Ya da evlatlarının evlatlarını.
Ve… Yıllar sonra, şu an görevli olduğu İzmir Özel Kent
Koleji’nde; kurumunun da katkısıyla ‘’ Köy okullarına atkı kampanyası’’ adlı
bir kampanya düzenledi ve tüm İzmirlileri de kampanyaya katkı sağlamaları için
davet etti.
Hali hazırda Konya, Derbent’e gönderilmek üzere 14 koli atkı
ve giysi toplanmış ve de hazırlanmış vaziyette.
Teşekkürler, Emel öğretmenim.
Daha nice kampanyalara
ve Emel öğretmen gibi yüce gönüllü öğretmenlerimizin önderliğinde hazırlanacak
bu tür etkinliklere ve katkı sağlayan herkese, sonsuz teşekkürler.
0 Yorumlar