İzlemek için sabırsızlanmama rağmen geciktiğim, genel müdürümün bile tavsiye ettiği Jobs, Türkiye’de Ağustos ortası gösterime girmişti. Apple’ın mimarı Steve Jobs’un hayatını anlatan filmin yönetmenliğini Joshua Michael Stern üstlenirken, senaryosunu Matt Whiteley kaleme almıştır. 127 dakikalık ABD yapımının baş rollerinde Ashton Kutcher, Dermot Mulroney, Josh Gad, Matthew Modine yer alıyorlar. Film, Apple’ın katkısı olmadan 18 milyon $’a çekilmiştir. Hasılat ise 25 milyon $ civarındadır.
Steve Jobs, üniversite hayatını yarıda bırakıp ailesinin garajında arkadaşı Steve Wozniak’la Apple Computer’ı kurar. Artık teknoloji dünyası asla eskisi gibi olmayacaktır!
Konu Steve Jobs olunca filmin kalitesini konuşmak arka planda kalabiliyor. Sonuçta teknoloji konusunda örnek alınacak, imrenilecek bir başarıya imza attı. Erken yaşta kanserden ölmesinin ardından gösterime giren Jobs, hem mucidin hem de Apple’ın 1971-200 yılları arasındaki zaman dilimini kapsamaktadır. Eleştirilerin odak noktası senaryoyu irdelemek gerekirse çoğu seyircinin hayal kırıklığı yaşadı. Ortada mükemmel bir malzeme var fakat senarist bunu yeteri kadar kullanamamış. Alınan zaman dilimi mi doğru değil yoksa ele alınan konular mı gerekli veya gereksiz; karar veremedim. Steve Jobs’un gençliğine bu kadar zaman ayırmak yerine 2000’den sonraki zamana da değinmesi gerektiğine; hatta filmin bitiş noktasından sonrasının daha çok merak edildiğine eminim. Senaryoda çok kopukluklar var. Senarist ve yönetmen, Steve Jobs’un özeline mi girse, işine mi girse yoksa karakterini mi irdelese diye kararsız kalmışlar. Bir anda çocuk ortaya çıkıyor, sonra kayboluyor. Sonra hop diye evli çıkıyor. Ayrıca arkadaşlarıyla ilişkisi ve hırsı sanki hayli negatif bir elektrik hissettiriyor. Yaşanılan onca zor süreçten sonra bu negatiflik makul görünse de karakter anlatımının eksikliği veya gerçekleri tam aktaramaması (bunun doğruluğunu tabi bilemeyiz) filme puan kaybettiriyor.
Tabi şu da var. Filmden önce oturup hayatını incelemeyi düşünmemiştim. Filmi izledikten sonra büyük bir merakla ekran başına oturup araştırdım. Bildiğim tek şey evin garajında Apple’ı kurmasıydı. Bu yönden pek çok insana hem Steve Jobs’un azmini, hayatını hem de isteyince neler yapılabileceğini görme imkanı sağladı.
IMDB’den 5.5, Rotten Tomatoes’tan 25 alan filme hayli eleştiri geldi. Eleştirmenler ve sinemaseverlerinin beğenmemesinin yanı sıra Steve Jobs’un iş arkadaşları (filmde geçen ve hayattaki insanlar) gerçekleri yansıtmadığı konusunda demeçler vermişler. İlişkilerinin böyle olmadığını ve film çekilirken kendilerinden bilgi alınmadığını açıklamışlar. Biyografilerde sıklıkla karşılaşılan bir sorun olduğu için şaşırmadık. Tabi gerçek halini öğrenme iştahını kabarttı!
Gelen eleştirilerden bir kısmı da Ashton Kutcher’la ilgili. Bu konuda hakkını yediklerini düşünüyorum. Daha önce Kutcher filmleri izleyen biri olarak karakteri hayli inandırıcı ve kendisiyle ilgisi olmayan mimiklerle canlandırdığını belirtebilirim. Steve Jobs’u bilmeyen biri olarak dudak bükmelerini, yürüyüş şeklini, omuz silkmesini Kutcher’la öğrendim. Hatta Kutcher, kendini fazla kaptırıp Steve Jobs gibi meyve diyeti bile yapmaya başlayarak sağlığını bozmuş. Saç ve sakal klasik Ashton Kutcher demeyin; Google’da Steve Jobs görsellerini araştırın! Bir de iyi ki Dermot Mulroney var. Karaktere çok uymuş.
İzleyin, zaman kabetmezsiniz. Sinema tekniği açısından eksikleri var; kurguda sorunlar var; akışı beklenen düzeyde değil. Gene de TV’de dizi seyretmek yerine 127 dakikayı Steve Jobs’un hayatına ayırmaya değer!
Not: Afiş başka filme ait olsa eleştirilerimi peş peşe getirebilirdim. Jobs’un hayatı içinse harika bir seçim olmuş!
http://seyirci-koltugu.blogspot.com/
http://seyirci-koltugu.blogspot.com/
0 Yorumlar