Bizim bildiğimiz demokrasi; bütün vatandaşların, devlet
politikası hakkındasöz söylemekte eşit hakka sahip olduğu bir yönetim
biçimidir. Yunanca dimokratia(yani dimos, halk, toplum, yani kratos,
iktidar) sözcüklerindentüremiştir. Türkçeye, Fransızca democratie
sözcüğünden gelmiştir.
Daha çok devlet yönetim biçimi
olarak bilinmesine rağmen, üniversiteler,işçi ve patron
organizasyonları ve bazı sivil kurum ve kuruluşlar dademokrasi ile
yönetilebilirler. Demokrasinin ana yurdu olan EskiYunanistan`daki
filozoflar (Aristo ve Eflatun gibi) demokrasiyi eleştirmiş
,o zamanlarda halk içinde "basit insanların yönetimi" gibi aşağılayıcıkavramlar kullanılmıştır.
Fakat
demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde
enyaygın olarak kullanılan devlet yönetim biçimi haline gelmiştir. Artık
siyasetbilimciler hangi sistemin daha iyi olduğundan çok hangi
demokrasinin daha iyiolduğu tartışmasına girmişlerdir. Günümüzde hala
demokrasinin anlamıtartışılmaktadır. Bunun sebebi kendi görüşlerini
haklı çıkarmak isteyenkişilerin "demokrasi böyle gerektiriyor" veya
"doğru demokrasibizim yaptığımızdır" şeklinde kendilerini haklı
çıkarmaya çalışmaları vebuna yönelik işlem yapmalarıdır.
Demokrasi
demek herkesin aynı şeyi kabul etmesi değil, azınlığın
çoğunluğatahakkümü değil, asgari müştereklerde salt çoğunluk olarak ne
kadar birliktehareket edilebileceği meselesidir. Herkes aynı fikirde
olacak olsaydı, herkesaynı şeyi isteyecek olsaydı demokrasi yöntemi
benimsenmezdi. Kim güçlüyse silahkimdeyse onun dediği olurdu. Kimin sesi
çok çıkıyorsa öyle olurdu. O zamandemokrasi olmaz, monarşi olur,
teokrasi olur, otokrasi olur, oligarşi vs olur.
Bir
devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elindebulundurması olan
monarşi ile dine dayalı yönetim biçim olan teokrasiden halkıkurtarıyoruz
deyip sadece belli bir zümrenin ülkeyi yönetmesi fikrini
demokrasianlayışı olarak bu millete yutturma ve kabul ettirme anlayışı
artık rağbetgörmemektedir. Bu tutumu devam ettirmek için yapılan dış
destekli korkutma vesindirme çalışmaları artık gerçek demokrasi
özlemiyle yönetilmeyi arzulayan vekendi seçtikleri liderleri ve
hükümetleri yine kendilerinin indirmesigerektiğini yüksek sesle
haykırmaktadır.
Ey beni anlamıyorlar deyip, ben
şöyle ben böyle diyedemokrasi arama bahanesiyle meydanlara çıkıp yakıp
yıkan kardeşim. Peki, sen o eleştirdiklerini ne kadar anlıyorsun.
Ötekitaraf dediklerini, senden olarak görmediklerini ne kadar
anlıyorsun. Sen hangi demokrasiden bahsediyorsun. Yoksa senin demokrasi
diyeözlemini duyduğun şey, oligarşi olmasın.
Yoksa
sende onlar binkişi de olsalar, bir tek ben etmezler, onların bin oyu
benim bir oyuma denkdeğil diye düşünenlerden misin? Halk halk deyip
halka soralım deyincedansözlüğe yeltenenlerden misin yoksa? Kendini
onların yerine koydun mu hiç?Hayır. O zaman ne diye bir de kendini
Atatürkçü niteleyip demokrasi deyipzırvalıyorsun…
Merhum
Atatürk, merhum Adnan menderes ve merhum Özalile birlikte halk
kahramanı olarak görülen başbakan Erdoğan'ın başını yemeçalışmalarınızı
da demokrasi adına, hiçbir zaman arkanızda bulamadığınız halkınbüyük
çoğunluğuna rağmen halk adına yaptığınızı biz biliyoruz.
Ancak
bu kez hiç olmadığı kadar halk bilinçli ve kapıgibi hükümetinin
arkasında duruyor. Adnan Menderes'in dünü, bugünü ve yarınıgözler önüne
seren, bundan sonrada ülkemizin her kendine gelişinde, her ayağınıaltına
alıp ayağa kalkma girişiminde, ülkemizin üzerinde maddi manevi
hesabıolanların tekerine her çomak sokuşunda oynanacak oyunu gözler
önüne serenkonuşmasını defalarca dikkatlice dinlemek lazım.
Atatürk
diyor ki; "Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak,kendine
mahsus siyasî bir fikre malik olmak, seçtiği dinin icaplarını yapmakveya
yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve
vicdanınahâkim olunamaz."
Ben halkoyuna itibar etmem. Mahkeme kararıyla da olmaz. Peki, ne olacak?Benim dediğim olacak. Hadi ya!
Halk
senin istediğinkararı verince kabul edeceksin. İstediğin kararı
vermeyince; seçim sonucunu, referandumu, plebisit’ikabul etmeyeceksin.
Yok, öyle yağma. Arkandaki 3- 5 bin çapulcuyukandırabilirsin. Ama halkın
tamamını kandıramazsın değil mi? halkın tamamınısenin oligarşi
anlayışına, demokrasi diye inandıramazsın öyle değil mi?
Sevgili
kardeşlerim! Değerli okurlar! Halkınçoğunluğu bir kere belki, ama
defalarca yanılmış olamaz. Onun için saltçoğunluğun kararına saygı
duymak demokrasinin gereğidir. Kendini elitsananların, demokrasilerde
kimsenin kimseye üstünlüğü olmadığını artıkkavraması gerekiyor. Herkesin
eşit olduğunu bilmesi gerektiğini bilmesigerekiyor. Dağdaki çobanında,
şehirdeki amir, memur ve işçinin de söz hakkıvar.
Birde
bu dini siyasete alet ediyorlar lafına çoktakılıyorum. Gerçekten dini
siyasete alet edenler vardı eskiden. Yaşamadandindar geçinenler, dini
hakları gasp ederken, insanların yaşam haklarını gaspederken ‘Biz dinsiz
miyiz? Biz kâfir miyiz? deyip, dini yaşantı isteyenleriArabistan’a
göndermek isteyenler vardı. Ya zorla onları değiştirmek ya da sonçare
olarak evlerine hapsetmek isteyenler vardı.
Ancak
dini siyasete alet etmeden, Müslümanlarındadiğer halklar gibi
başkalarının özgürlüğünü kısıtlamadan dini yaşam hakkınıetmiyor
ellerinden geldiği kadarıyla eksikleri var belki ama o dini
yaşıyorlar.Kanunları da dine göre değil, şahısların inançlarını
yaşayacak kadarserbestleştirmek istemek, dini siyasete alet etmek olarak
kabul edilemez.Fikirlerimiz farklı da olsa biz kardeşiz. Ama yaşamlara
ve fikirlere başkasınınözgürlük alnına müdahale edilmediği sürece saygı
gösterilmeli. Demokrasiistiyorsak bu bir zorunluluktur.
Gelelim
Gezi Parkı olaylarına. O mesele birtiyatro sahnesidir. Kuklaları değil,
onları oynatanları görmeye çalışmakgerekir. Hükümet 10 yıldır olduğu
gibi hukuk devleti olmanın gereği olarakeylemler olmasa da; yine mahkeme
kararına uyacaktır. Hükümet mahkemeninçekincelerini göz önünde
bulundurup, projeyi yeniden gözden geçirip hayatakoyacaktır, koymalıdır.
Yoksa her projenin karşısına her kesimden 3- 5 bin kişiistemezükçü
çıkar ve artık hiç bir iş yapamaz hale gelir. Gerekirse plebisithalka
ile sorulur ve çoğunluğun tercihi yerine getirilir. Demokrasi budur.
Buolmalıdır. Böyle olmalıdır. Hiç bir konuda yüzde yüz herkesin aynı
şeyi kabuletmesi söz konusu değildir demokrasilerde...
Amerika’yı
yeniden keşfetmeye lüzum yok. O zatendefalarca keşfedilmiş. İyi ve
kötü, zararlı ve faydalı biliniyor. Ama birileriısrarla kötüyü tercih
ediyorsa; onlara fetva falan kar etmez. Herkesin her konuda aynı şeyi
düşünmesi söz konusu olamaz. Ama herkes haddini bilmeli,sevmediğini alt
etmek isterken bunun ülkemizde neye mal olduğunu bilmeli.
Nedir
bu acele? Seçimeaz kaldı. Herkes alacak boyunun ölçüsünü. Her seçim
öncesi bunlar yapılıyor amanetice hep aynı hezimet oluyor. 3- 5 bin kişi
topluyoruz sokakta diyekendilerini çoğunluk sanıyorlar. Bizimde sadece
bir oyumuz var. Elbet günügelince en iyi gördüğümüz oluşum için sandığa
koyacağız. Herkesin öyle yapmasıve neticeye rıza göstermesi gerekiyor.
Seçim
programlarında bunları ve bunları yapacağımdeyip de halktan oy alan
iktidarın, uygulamaya koyduğu konuları bahane ederekşiddet yaratması,
PKK’lı teröristler gibi davranması sizce reva mı? Sağduyuluinsanlara
soruyorum onların her zaman eleştirdikleri PKK militanlarından nefarkı
vardı? Onlarda kendilerince hak talebiyle sokağa
çıktıklarınısöylemiyorlar mı?
Şunu
özelliklebelirtmeliyim; bu yazıyı okuyan okumayan hiç kimseden hiçbir
parti ve oluşumaoy verin diye talebim yok. Olamazda zaten. Ben kendimce
bir vatan sever olarakülkemizin huzurunu, demokrasi içinde kalarak
farklılıkları zenginlik bilerek,asgari müştereklerde birlik olmaya
çağırıyorum.
Benim oy verdiklerimkazanmadı
hadi sokağa düşüncesiyle yapılan sokak eylemlerini, devleti içte vedışta
zor duruma sokan yürüyüş eylemlerini asla tasvip etmiyorum. Hele kamu
vemilletin mallarına ve ulaşım haklarına tecavüzleri asla tasvip
etmediğimibelirtmek istiyorum. İzin verilen müsaityerlerde yürüyüş ve
protestolarını yapmak yerine, milletin ve kamunun huzurunu bozan,
bunuyaparken de ortalığı yakıp yıkanlara hakkımı helal etmiyorum.
Feyzullah Kırca
0 Yorumlar