Günlerdir büyüyen bir dalga halinde Taksim Gezi Parkı olayları sürüyor.
İnsanlar önce "ağacıma dokunma" diyerek başkaldırıya geçti. Sonra da bu
protesto hükümete karşı bir ayaklanmaya dönüştü. Bu başkaldırı aslında
sadece bir ağaç meselesi değil, hükümetin son zamanlardaki gergin
politikasına bir tepki. Nedir bu gerginliğin sebebi?
İlk önce kürtaj yasağı gündeme geldi. Sonra alkol yasağı. Açık alanlarda
alkol alınması zaten yasaktı ama etkin bir şekilde yasak
uygulanmıyordu. Şimdi bu yasağa gece saat 22:00'den sonra bakkal ve
marketlerde alkol satışının yasaklanması eklenince "acaba şeriata doğru
mu gidiyoruz" şeklinde bir düşünce oluştu kanımca. Bunun yanında PKK ile
kapalı kapılar ardında pazarlığa oturulması ve bunun ardından devlet
kurumlarından "TC" ibaresinin silinmesi, yeni anayasa çalışmaları,
hükümetin üniter yapının şart olmadığı ve "eyalet sistemi"nin çok da
kötü bir şey olmadığına ilişkin açıklamaları, bunun bir tezahürü olarak
başkanlık sisteminin de -halkın bu fikre alışması için- tartışmaya
açılması, Atatürk ve İsmet İnönü'yü ima yolu ile kastederek başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın "iki ayyaş" şeklinde açıklamalar yapması, milli
bayram kutlamalarında sınırlamalar getirilmesi, CHP'nin etkin bir
muhalefet işini başarıyla ve hakkıyla gerçekleştirememesi, bir süredir
sessiz ve gergin bekleyen insanların bir sebep olsa da alevlensem
demelerine yol açtı.
İşte Taksim Gezi Parkında ağaçların kesilip topçu kışlası yapılması projesi tam bu
dönemde beklenen kıvılcımı çaktı. Polis sert tepki gösterdi
ayaklanmaya. Muhalif kesim arttırdı tepkisini. İstanbul'da başlayan
olaylara diğer illerden destek geldi. Hala da gelmekte. Şu an İzmir'de
kornalar, düdüklerle İstanbul'a destek sürmekte. Bu yazıyı yazarken,
oğullarım yataklarında mışıl mışıl uyumakta, dışardan polis ve ambulans
sirenlerinin, kornaların sesini duymaktayım.
Televizyonda ise bu gösteriler yokmuş gibi bir hava var. Pekçok kanalda
normal yayın akışı devam ediyor. Gösteriler hakkında olumlu veya olumsuz
yayın yapılmıyor. Neden?
Medya zaten satılmıştı. Hemen hepsinin ya batık bankalardan devlete
borcu vardı ya da medya patronlarının başka başka işlerinden dolayı
devletten aldıkları büyük ihaleler dolayısı ile "iyi" bir işbirliği
vardı devletle. Devleti yönetenler de bundan mütevellit medyanın kendi
aleyhlerine haber yapmasına izin verecek değillerdi. Ne de olsa bütün
güç tek partinin elindeydi. Böylece medya tamamen hükümetin kontrolüne
geçti. Halk teşhisi koydu, korkak medya dedi twitterdan.
Muhalefet hükümetin düşmesini istiyor. Hükümet mecliste de halkın
arasında da çoğunluğun desteğini kaybetmiş değil. Hükümet yanlısı kesim
sokaklara çıkmış değil. Öyle olsa büyük bir kaosa sürüklenebileceğimizi
düşünüyorum.
Bu gösteriler sırasında neler oldu?
Göstericilerin üzerinden panzerler geçti.
İnsanlar öldü.
Kiminin kulağı koptu.
Polise vur emri geldiği söylendi.
Askerin halka destek olduğu ve polise karşı halkın yanında yer aldığı
söylendi.(ben askerin içinde ciddi bir muhalif kesimin olduğunu
düşünmüyorum, muhalif kesim de içerde çünkü. bu nedenle askerin polise
karşı halkın yanında yer aldığına inanmıyorum. bu benim görüşüm. öyle
olsa bu bir içsavaş sebebidir kanımca)
Söylentiler aldı başını gitti.
Polis sürekli biber gazı kullandı. Sis bombaları kullandı. Polisin sert
tepkisine muhalif halk daha da kızgın ve duraksamaz bir şekilde karşılık
verdi, vermeye devam ediyor.
Ben ne düşünüyorum, ne istiyorum?
Ben muhalefetin hükümet tarafından korku ve baskı rejimi ile sindirilmesini istemiyorum.
Sesini çıkaran aydın kesim "Ergenekon" nedeniyle içerde. Hükümetin
muhalefete tahammülü yok. Çoğunluğun haklarına saygım sonsuz ama
azınlığın da ezilip yok sayılmasını istemiyorum.
Bir zamanlar mazlum olanların şimdi intikam çığlıkları atarak
ellerindeki gücü "ötekileri" ezmek için kullanmalarını istemiyorum.
Demokrasinin araç olarak kullanılıp totaliter rejimin hakim olmasına
vesile olmasını istemiyorum. Demokrasi herkes için gerekli ve
vazgeçilmez bir rejim olmalı, herkes bu rejimin bekası için mücadele
etmeli diye düşünüyorum.
Muhalif harekete karşı sanki düşmanmış gibi acımasızca müdahale edilmesini istemiyorum.
Muhalif hareketin provakasyona gelip her yanı yağmalamasını istemiyorum.
Muhalefetin sağlıklı işlemesi için sindirilmemesi, korku
imparatorluğundan vazgeçilip şeffaf ve hoşgörülü bir yönetim anlayışı
benimsenmesini istiyorum.
Birkaç sene evvel Cumhuriyet mitingleri yapıldı. Milyonlar sokağa
döküldü. Sonuç ne oldu? Hükümet daha da büyük bir oy çoğunluğu ile
yerini sağlamlaştırdı. Kim ne derse desin, bir seçim sistemi var ve bu
seçim sistemi ile belli sayıda milletvekili belli kesimdeki insanları
temsil etmek üzere seçiliyorlar. Seçimle işbaşına gelen yönetimlerin
darbe ile gönderilmesi bu ülkede hiçbir zaman halkın yararına olmadı,
olmaz.
Bu nedenle ben
Birbirimize tahammül etmeyi öğrenmemiz gerekiyor
Birbirimize hoşgörülü olmayı başarmamız gerekiyor
Birbirimizi saygı göstermemiz şart diye düşünüyorum.
Herkesi sağduyulu ve hoşgörülü olmaya davet ediyorum.
denizvebarış
- Genel
- Edebiyat
- __Şiirler
- __Öykü
- __Kitap
- __Mizah
- __Bilim Kurgu
- Makaleler
- __Günlük
- __Denemeler
- __Gazete
- __Köşe Yazıları
- Kültür Sanat
- __Sinema
- __Tiyatro
- Özel Günler
- __23 Nisan
- __Kadınlar günü
- __Anneler günü
- __Babalar günü
- __Sevgililer günü
- __Öğretmenler günü
- Kampanya vs.
- __Anket
- _Röportaj
- _Günün konusu
- _Günün sorusu
- Seyahat
- _Gezi
- _Tatil
- _Fotoğraf
- Spor
- _Yarışma
- Sağlık
- _Yemek
0 Yorumlar