Bu günkü yazımda size biraz daha başka bir şeyden bahsetmek istiyorum.
Aslında bu yazının yazılma sebeplerini önceden anlatırsam daha faydalı
olabileceğimi düşünüyorum. Bu yazıda amacım size kendi kurallarımızın altında
nasıl ezildiğimi anlatmak. Elbette bu yazıda devletin kurallarından
bahsetmeyeceğim çünkü o çok farklı bir boyuta girer ve şu anda öyle bir niyetim
yok. Dediğim gibi kendi kurallarımızdan bahsetmek istiyorum.
İlk önce bu kavramı biraz açıklamak istiyorum yani nedir kendi koyduğumuz kurallar. Bu açıklamayı örneklerle yapsam çok daha iyi olacağına inanıyorum. Farz edelim ki tüm insanların yalancı olduğuna inanıyorum. Birçoklarınız bu düşünceye sahiptir veya buna oldukça yakın bir düşünceye. Herkesin yalancı olduğunu düşündüğümüz vakit aslında yalan söyleyemeyen birisinin olma ihtimali ortadan kaldırıyoruz. Herkes beni aldatıyor, herkes oyun oynuyordu benzer düşünceler aslında. Peki, bu düşünceleri kural haline getiren nedir diye sormak gerekiyor. Eğer bu düşüncelere tamamıyla inanıyorsanız ve bunların tersinin olma ihtimalini ortadan kaldırıyorsanız o düşünce bir kural haline dönüşür.
Haydi, herkes yalancıdır önermemize geri dönelim. Eğer herkesin yalancı olduğuna inanırsak bize doğru söylense bile o sözleri yalan olarak algılarız. Yani insanların doğru söyleme ihtimalini ortadan kaldırıyoruz. Elbette dünyada yalan söyleyen insanlar var, hatta sayıları oldukça fazla. Ancak doğru söyleyenleri görmediğimiz zaman elbette herkes yalan söyleyecektir. Daha doğrusu biz herkesin yalan söylediğine inanacağız.
Hadi bu durumu birazcık deşelim ve neden bu tarz bir düşünce gelişir onu inceleyelim. Öncelikli olarak herkesin yalan söylediğine inanmamız için etrafımızda yalan söyleyen insanların olması gerekiyor. Hatta bu insanların sayısının bir hayli fazla olması gerekiyor ki böyle bir düşünce zihnimize yerleşsin. Ayrıca doğru söylediğine inandığımız insanların da yalancı olduğunu anlamamız da gerekiyor. Sürekli kandırılmak veya aptal yerine koymak da diyebiliriz bu süreç için. Bunlar oldukça kişi katılaşmaya başlar ve etrafındaki herkesin yalan söylediğini düşünür. Bu şekilde o düşünce zihinde katılaşmaya başlar ve bir kural halini alır. "İnsanlar yalan söylüyor" düşüncesi aradan zaman geçtikten sonra "herkes yalan söylüyor" halini alır.
Hadi "herkes yalan söylüyor" kuralını biraz inceleyelim. Bu söz ne kadar katılaşmış ve kurala dönüşmüşse onun içinde görülmeyen bazı bölümlerde oluşur. Yani "herkes yalan söylüyor" sözünü incelediğimiz zaman aslında onun "herkes, her zaman yalan söylüyor" şeklinde olduğunu görürüz. Bu noktada birisinin çıkıp doğruyu söyleme ihtimali kayboluyor gördüğünüz gibi.
Diğer örneklerde de aynı durum söz konusu. "Herkes beni aldatıyor" cümlesinin içinde yatan hüznü görmenizi istiyorum. Herkesin onu aldattığını düşünen birinin taşıdığı umutsuzluğun büyüklüğünü hissetmenizi istiyorum. Dünyaya bakışındaki çaresizliği bilmek aslında yazının devamında anlatacaklarımı anlamada oldukça faydalı olacaktır. Lütfen herkesin onu aldattığını düşünen ve bunu kural haline getiren birisini düşünün. Onu anlamak gerçekten oldukça önemli.
Herkesin oyun oynadığını düşünen birisi için ise bazı kişisel deneyimlerimi anlatmak istiyorum. Ben eskiden bu şekilde düşünürdüm. Herkes oyun oynuyordu ve yaşananların tamamı aslında bir oyundu. Yani her durumun bir kazananı ve kaybedeni vardı. Ancak bana göre genelde oyunların kazananı olmazdı çünkü oyun oynamak başlı başına bir kayıptı. Ben psikoloğa gitmeye başladığım sırada bu düşünceye sonuna kadar bağlı bir durumdaydım. Tüm ilişkilerin insanlarla olan tüm etkileşimlerim de bu çerçevede ilerliyordu.
Daha sonra zaman içerisinde terapide bu konu oldukça sık gündeme geldi çünkü ben kendi önüme kocaman bir duvar örmüştüm. O kadar büyük bir duvardı ki onu geçme ihtimalim yoktu. Bu da beni mutsuz, umutsuz yapıyordu ve hayattan aldığım zevk azalıyordu. Herkesin oyun oynadığını düşünün biraz gerçek diye bir şey kalmıyor geriye.
Sonra bu düşüncem zamanla değişmeye başladı. Bu değişim çok önemli çünkü bu sayede mutlu bir hayatım olduğunu söyleyebiliyorum. Birçok insan oyun oynuyor dedim bu sayede oyun oynamayan insanlar ortaya çıkmaya başladı. Eğer ben herkesin oyun oynadığını düşünmeye devam etseydim karşılaştığım herkes oyun oynayacaktı veya ben onların oynadığını zannedecektim.
Aslında bu durum tamamen kendi iç sesimizin konuşma biçimiyle alakalı. Onun kurduğu cümlelerdeki en ufak bir fark bizim hayatımızı baştan sona değiştirebiliyor. "Herkes oyun oynuyor" ile "Birçokları oyun oynuyor" arasında tek bir kelime farklılaşıyor ama o kelime insanın dünyaya bakış açısını etkiliyor. Şimdi biraz soru soralım kendimize ve bu tarz kurallarımızın veya genellemelerimizin olup olmadığını düşünelim. Mesela "tüm erkekler sadece cinsellik" istiyor diyenlerden misiniz yoksa "tüm kadınlar kaşardır" mı diyorsunuz? Çok açık bir şekilde söyleyebilirim ki bu düşüncelerin hepsi yanlış. Hatta buna benzeyen tüm düşünceler de yanlış çünkü mutlaka bunların dışında kalan birisi var bu dünya üzerinde. En azından siz tek başınıza bunların dışında kalabilir ve yalan söylemeyebilirsiniz.
Bu tarz kurallar veya başka bir değişle genellemelerin ne kadar yanlış olduğunu anlatmaktı amacım ve bu genellemeler yüzünden hayatımızın mahvedilebileceğini açıklamak istiyordum. Genellemeler yapmak oldukça zarar verir insana bu yüzden her genelleme yapacağınız zaman onun dışında en az bir kişinin olabileceğini unutmayın. Bu sayede o bir kişinin var olabileceği ihtimali ile hayatınızı kurtarabilirsiniz.
İç seslerimizin kurduğu cümlelere dikkat etmemiz gerekiyor eğer bunu yaparsak mutlu olabiliriz.
0 Yorumlar