Güzel İnsan - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

3 Mayıs 2013 Cuma

Güzel İnsan


  ‘‘Aklim başımda değil ki, sebebini bilmiyorum’’ ne güzel özetlemiş Nilüfer ruh halimi. Gülüyorum. Ağlıyorum. Mutluyum. Mutsuzum.
   Anlıyor musun beni? ‘’Evet bende o haldeyim’ diyor musun? Demiyorsun değil mi? Anlamıyorsun sende beni. Kim anladı ki zaten. Lan birinizde ‘‘Evet anlıyorum. Evet haklisin. Evet, dünya boktan bir yer’’ desin. Halsizim. Durgunum. Mutsuzum. Neden mi? ‘’Koca dünyanın bir nedeni de ben olurum’’ diyen bir insana mı soruyorsun bunu? Sorma. Bilmiyorum. Belki bir neden olmak için, belki bunaldığım için, belki de sevilmediğim için. Sevilmediğim için mi? Sevmiyor musunuz lan beni? Vay nankörler. Tamam sevmeyin, siz kaybedersiniz…
   Evet başladım yine. Yine, yeniden Hüdo paranoyaklığa bir adım daha attı, ama ne adım. Herkese, her şeye ayak  uydurmaya çalışıyorum yine yaranamıyorum. 
   Zorla misafirliğe götürülüyorum, (o aptal, salak, mal) insanlara sırıtıyorum, muhabbet ediyorum…
   Patates püresi yemediğim halde, (o iğrenç) püre kokusunu çekiyorum… 
   Yalan söylendiğini bildiğim halde, (nefret ede ede) dinliyorum insanları… 
   Sevdiğimi kimseyle paylaşamıyorum…
   Hırka giymeyi sevdiğim halde, doğum günümde gelen (o boktan) t-shirtleri giyiyorum…
   Papatya’ya aşık olduğum halde, gelen (solmuş, pis) gülleri vazoya koyuyorum…
   Ve daha milyonlarca nefret ettiğim ama katlandığım durumlar var…
   Sen de bendensin değil mi? Ne olur evet de, lütfen. ‘‘Tek sen değilsin, bu durumda olan’’ de. Hadi. Desene. De lan. Desene ibne. Tamam deme ya. Allah aşkına tamam bırak dağınık kalsın her şey, tamam… 
   Şimdi sen okumaya son vereceksin belki; ‘’ibne’’ lafından sonra. Ha şu an bunu hala okuyorsan; tamam, sorun yok. Bende seni seviyorum evet. Yazmayı seviyorum. Karışık, boktan yazıyorum bazen ama seviyorum. İster okunsun, ister okunmasın. Zaten bunu okunsun diye de yazmıyorum ama seviyorum işte. Amaaan, anlatamıyorum arkadaş, valla. Ama sen zaten okumaya devam etmeyi seçtiysen beni anlıyorsundur… 
   Mutsuz olunca alıyorum sigaramı, kahvemi çıkıyorum balkona. Bir yandan sigara, bir yandan kahve, bir yandan müzik ve dizlerimde klavye…                O kadar iyi geliyor ki. Denemelisin. Yazmalısın. Bırak güzel olmasın. Bırak kimse okumasın. Bırak seni umursamasınlar. Kimse umurunda olmasın. Kimsenin ne düşündüğünü, ne dediğini umursama.
   Yapma bunu! Çünkü umursadığın vakit, kendinde ki özgüveni kaybedersin. Kilolu musun? Seninle dalga mı geçiyorlar?  Bırak, kal öyle, seni öyle sevsinler, sen öyle daha tatlısın. Zayıf mısın? Sıska mı diyorlar?  Siktir et, sen güzelsin.  Çirkin misin? Değilsin, buna inan. Allah kimseyi çirkin yaratmaz, herkesin kendine göre bir güzelliği vardır, onlar konuşsun. Kötü alışkanlıkların mı var? ‘’Senden hiçbir şey olmaz’’ mı diyorlar? Bir boka yaramadığını mı söylüyorlar? Desinler. Ne fark edecek ki? Sen böyle mutlusun. Bunu biliyorsun. Kimseyi sallama. Kimseyi takma. Ve en önemlisi kimsenin söylediklerine kulak asma. Bunu yapma!
   Kendimi ifade etmekte zorlanıyorum ama sen anlıyorsun beni. Ve benim içimi rahatlatan tam da bu. Diyeceklerim şu ki; ‘’Sen her şeye katlansan da kimsenin gözünde zirvede olamazsın, asla yaranamazsın insanlara. O yüzden hayatın, yasamanın tadını çıkar ve kimseyi sallama. En çok söylediğim cümle şudur; ‘’Siktir et!’’ Bunu yap ve mutlu ol…
  Güzel insan. Seni seviyorum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar