İtaat emirlere uyma ve yasaklardan uzak durma anlamına gelmektedir. Büyüğe saygı, buyruklarına uyma, isteklerini yerine getirme, sözlerini dinleme anlamına gelmektedir. Kelime olarak boyun eğme, rızası istikametinde davranma anlamlarını taşır.
İtâatsizlik ise, serkeşlik ve muhalefet anlamina gelir. Önceleri karsi çiktigi kimseye, bilahare itaat edecegini bildirmeye de "arz-i itaat" denir. Bu manada, itaat edene muti', kendisine itaat olunana da mutâ' denilmektedir.
Gerek itaat, gerekse adem-i itaat(emri dinlememek), insanlarin fitratinda bulunan ve biribirine zit fakat ayni derecede lüzumlu olan özelliklerdir. Bu özellikleri sayesindedir ki insanlar, bir otoriteye baglanabiliyor, devlet kurabiliyor ve birlikte hareket edebiliyorlar.
Toplu halde yasayan insanlar, iliskilerini saglikli yürütebilmesi, huzur ve güven içinde yasayabilmeleri için, bir takim düzenlemelerin varligina baglidir. Söz konusu düzenlemeler olmadan, ne fertlerin ne de toplumlarin huzur ve güven içinde mutlu bir hayat sürmeleri kabil degildir. Ancak, mevcut otoriteye itâat edilmedigi sürece, ister yazili kanunlar seklinde olsun, ister yasayan örf ve âdetler tarzinda olsun, bu düzenlemelerin hiçbir yarari olmaz. O halde itâat mutlaka gereklidir.
Kime itaat etmek gerekir, ya da kimlere itaat edilmelidir, sorusuna gelince... Elbette itaata kim lâyiksa öncelikle ona itaat etmek, kime boyun egmek gerekiyorsa ona boyun egmek ve kimin emrini yerine getirmek gerekliyse onun emrini yerine getirmek icap eder.
Buna göre; kendisine itaat edilmesi gereken en büyük otorite, süphesiz ki, tüm alemlerin Rabbi olan Allah'tir. O'na itaat her itâattan önce gelir, O'nun buyrugu tüm buyruklardan üstündür. Kendisinden baskasina itaat, ancak O'nun izniyle ve müsaade ettigi ölçüde caizdir.
Kur'an-i Kerim'de söyle buyrulur: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden olan ulû'lemre (buyruk sahiplerine) itaat ediniz. Eger bir hususta anlasmazliga düserseniz -Allah'a ve ahiret gününe inaniyorsaniz- onu Allah'a ve Rasule götürün. Bu, hem daha hayirli hem de neticede daha iyidir." (en-Nisâ, 4/59)
Baska bir ayet-i celilede, mirasla ilgili hükümler sayildiktan sonra: "Bunlar Allah'in sinirlaridir. Kim Allah'a ve O'nun Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden irmaklar akan cennetlere koyacaktir; orada devamli kalicidirlar. Iste büyük kurtulus budur." (en-Nisâ, 4/13) buyurulur. Allah kendisinin ve peygamberinin emrine ters düşmemek kaydıyla; ulül emre, anne-babaya da itaati emreder. Allahın emirlerini yapmasına engel olmayacaksa; yani emirlerini yapmamayı, yasaklarını çiğnemeyi emretmiyorlarsa anne-babaya itaat etmek de allahın emridir.
İnsanlar asker olur üstlerinin emirlerine uyarlar, işçi olur işverenin emirlerine uyar, evlat olur babalarının emirlerine uyar, memur olur amirlerinin emirlerine uyar. Kul olup bizleri yoktan var ederek, bize amirlerin ve diğer kendisine uyduğumuz üstlerin verdiğinin çok daha fazlasını veren yüce yaratıcıya uymakta zaaf gösteririz.
Bu konuda şöyle bir hikâye anlatılır:
Bir asker, namaz kılan diğer askere ‘Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün, günde 5 defa namaz kılıyorsun?’ diye sorar. Namaz kılan asker, tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterir ve ‘Şu insan niçin yanından geçerken toplanıyor, selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ''yat'' derse yatıyor, 'kalk' dese kalkıyor, sürün derse sürünüyorsun? O da senin gibi iki ayağı, iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?' diye karşı bir soru sorar.
Diğer asker cevap verir: 'Evet! O da benim gibi bir insan; ama rütbesi var, omuzun da yıldızı var' diye cevap verir.
Namaz kılan askerin sözleri can alıcı noktaya temas etmeye yöneliktir. ‘Ey arkadaş! Sen omuzun da bir tane yıldızı var diye, senin gibi bir insana itaat ediyorsun da ben, yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini gökyüzünde tespih taneleri gibi kudret eliyle çeviren Allah’a niçin itaat etmeyeyim? Ben niçin namaz kılıp onun emrini yerine getirmeyeyim’ diye sözü bağlar. Diğer asker şaşkın şaşkın baka kalır.
Bir başka ayeti Kerimede; “Mü’min erkekler ve Mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Allah’a ve Resulü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tövbe Suresi,71)
Bu ayette Allah, tüm müminlerin birbirlerinin dostu ve yardımcısı olduğunu, kadın ve erkek tüm müminlerin iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmakla yükümlü olduklarını bildirmektedir. İman edenlerin en önemli ibadetlerinden biri tebliğdir, yani insanları doğru yola çağırmak, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmak, onları Kuran ahlakına davet etmektir. Bu ibadet, müminlerin günlük hayatlarının ayrılmaz bir parçasıdır. Müminler, sözleriyle ve davranışlarıyla birbirlerine örnek olurlar. Birbirlerine hakkı tavsiye ederler.
"Yüzleri ateste evrilip çevrildigi gün; keske Allah'a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik, derler" (el-Ahzab, 33/66). Ayeti kerimede haber verilen ve keşke itaat etseydik ya da bir başka ayetteki azaba ve cezaya maruz kalacağımıza keşke toprak olsaydık diyeceğimiz gün gelmeden itaat edip, müslümanca yaşayan kullardan olmayı rabbim cümlemize nasip eylesin.
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
0 Yorumlar