İnsanı bir kan pıhtısından yaratan yüce Allah yüce kitabı
kuranı kerimde ahlakla ilgili olarak; gerek fert, gerekse toplumun
huzur içinde yaşayabilmesi için kurallar koymuştur. Bu kurallar
neticesinde insanlara adaleti, doğruluğu, sevgiyi, şefkati, tevazu ve
iyiliği, affetmeyi, terbiyeli olmayı yakın akrabaya bakmayı emrederken;
içki, kumar, fuhuş, zulüm, kibir, cimrilik, intikam ve benzeri
sebeplerle adam öldürmeyi, zararlı yiyecekleri ve içecekleri içmeyi
yasak etmektedir.
Kuran-ı
kerimde sadece bu kurallara uyulması isteniyor. Başka etkenlerin ve
faktörlerin etkisinde kalarak dünyevi hırs ve tamahlarla, nefsanî arzu
ve isteklerle, insan ve cin şeytanının vesvese verip nefislere fit
sokmasıyla hem dünya hem de ahiret saadetinin kaybedilmemesi gerektiği
vurgulanıyor. Dinin sadece Allah’ın emir ve yasaklarına has olarak
yaşanması gerektiği vurgulanıyor. Bu gerçeği hatırlatmak için yüce
Allah; ‘oysa kendilerine dini yalnız Allah’a has kılarak, Allah’ı
birleyenler olarak ona kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekât vermeleri
emredilmiştir. İşte doğru din budur.’[Beyyine Suresi 5.Ayet]
buyurmaktadır. Başka bir ayeti kerimede ise; ‘ Ey iman edenler! Şarap,
kumar, putlar(dikili Taşlar),şans okları şeytan işi birer pisliktir.
Bunlardan kaçını ki kurtuluşa eresiniz?’[Maide Suresi 90.Ayet] buyuruyor.
Kurtuluşa ermek istemiyor muyuz? Elbette ki istiyoruz. O halde
istiyorsak; tüm engellere karşı dinimizi yaşayalım. Yaşamakla kalmayıp
başkalarının da İslam dinini en güzel şekilde öğrenmelerine ve
yaşamalarına yardımcı olalım. Yüce Allah’ın; "Allah katında tek din
İslam'dır" [
Ali İmran Suresi 19.Ayet] ifadesi ortaya konan tek kurtuluş yolu İslam’ın yoludur. Ama bu yol tuzaklarla doludur.
İşte
bu tuzaklı yollarda dinini yaşamaya çalışan kardeşlerimize; kendisini
çağdaş diye niteleyip üstün gören, cahiliye dönemindeki rezaletlere
dönmeyi çağdaşlık olarak niteleyip, ondan sonra gelen Asr-ı Saadeti
karanlık göstermeye çalışan şeytanın askerleri şöyle diyor: ‘Okul
sıraları arasında namaz kılıp secde eden gence bakın. Üniversite
bahçesinde secde eden gence bakın. Tarlasında işini bırakıp secde eden
gence bakın. Askeriyede merdiven altında secde eden gence bakın. İşte bu
bizim için büyük tehlike’ diye haykırıyor.
Asıl
tehlike hangisi? Cehalet dönemine dönmek mi? Asr-ı Saadet dönemine
dönmek mi? Asr-ı saadet dönemine dönmek tehlike olabilir. Ancak gerçek
mümin ve Müslüman için değil. Gerçek imanı ve selim aklı ortaya
koyamadan bakıldığı zaman; şeytan ve askerleri için, Yahudi, Hıristiyan
ve Ateistler için tek kelimeyle tehlikeli ve korkunçtur. Çünkü dini
yalız Allah’a has kılarak onun rızası istikametinde yaşayan gençler;
‘yüzümü toprağa sürüp secde ediyorum sizin için değil, yalnız Allah
için’ diyor. ‘Evet, secde edip eğiliyorum. Allah’tan başka ilah olmadığı
için ve Allah’ın benden hoşnut ve razı olması için secde ediyorum.
İnsi, cinnî, görünür ve görünmez, put, tağut, totem, her ne varsa
hepsine hayır demek için secde ediyorum. Hz Peygamber(s.a.v.)’in izinden
gittiğim ve onu örnek aldığım için secde ediyorum.’ diyor. ‘Şeytan ve
onun askerlerine değil, Allah’a kul olmak için secde ediyorum’ diyor.
Dünyanın
en terörist devletinin bir dönem ki başkanına; ‘Kuran haber veriyormuş,
Müslümanlar sizin devletinizi ortadan kaldıracakmış’ diye bir
soruyorlar. Haklı olarak ‘Kuran’ın haber verdiği o Müslümanlar gelince,
onu o zaman düşünürüz’ diye cevap veriyor. İşte bu yüzden, kuranın haber
verdiği Müslümanlar gelmesin diye, Müslümanlara her türlü oyun
oynanmakta ve her türlü haksız saldırı yapılmaktadır.
Ancak
bunlardan daha tehlikeli ve İslam’a zarar veren 3 hastalık vardır ki;
şeytan ve askerlerinden, Yahudi, Hıristiyan, Komünist, Ateist, Ataist,
vb her türlü tağuttan daha tehlikelidir. Bunlar: 1- Allah’tan yüz
çevirmek. 2- Allah’ın bizi unutması. 3- Ayrılığa düşerek parçalanıp
birbirimizi düşman gibi görmeye başlamaktır.
Ülkemizde
ve dünyada ister müslümanları savunmak için, isterse doğrudan
müslümanlara müslüman olmayanlar tarafından; sivil, yaşlı, kadın ve
çocuk ayrımı yapmadan nerede ve kime olursa olsun, her patlayan patlayan
bomba barışa huzura sıkılmış birer bombadır. bu ateş direk bizi hedef
alabileceği gibi, kendisini vurarak veya vurdurarak biz türklerin,
dünya genelinde ise müslümanların üzerine yıkılmak istenebilir. Bu
konuda en çok tutan oyun ise, bir tarafa saldırıp diğer tarafı suçlu
göstermek, diğer tarafa saldırıp diğer tarafın üzerine salarak
düşmanlık sokma ve barış ve huzur ortamından uzaklaştırmaktır. işte
onun için diyoruz ki; ister pkk, ister, hhkp-ç, ister elkaide, ister
emniyet güçleri içinden satın aldıkları, her kim yaparsa
yapsın. Tek amaç bizi korkutup köşemize çekilmeye zorlayıp, başını
kaldıramaz hale getirmektir. Böylece dünyanın çeşitli bölgelerinde
istedikleri gibi atlarını oynatmak, tabi bu arada bize dostmuş gibi görünmeyi de ihmal etmeden oynatabilmektir.
Öyleyse
çok dikkatli olmalı ve kesinlikle oyuna gelmemeliyiz. Onların oyun ve
eylemleriyle bizi sokmak istedikleri yola girmemeliyiz. Birliğimizi ve
bütünlüğümüzü bozmayıp, tek yürek olarak karşılarında sapasağlam
durmalıyız. Unutmayalım en büyük bomba; ne roket, ne füze, ne de atom
bombasıdır. Müslüman ve Türk için şeytana ve onun askerlerine atılacak
en büyük ve en etkili bomba, geri adım atmadan doğru bildiğimiz yolda
tek vücut halinde en hızlı bir şekilde yürümektir. Ancak o zaman atılan
bombaları etkisiz hale getirebiliriz.
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
0 Yorumlar