Rabbim bizlere zararlı olan, insanlığın hayrına olmayan her
şeyi yasaklamış. Gerek ferdi, gerekse toplumsal olarak güzel ve faydalı
olan her şeyi emretmiş veya emretmediyse serbest bırakmıştır. Yasak
ettiği bazı günahlar vardır ki; bunlar bireyseldir. Kişinin kendisine
zarar verir. Bazı günahlar da vardır ki; kişinin kendisine verdiği
zararın yanında topluma zarar verir. Toplumdaki sosyal yapının, güven ve
huzur yapısının kimyasını bozar.
İşte bu zararlı davranışlardan biri de yalandır. Yalan söylemektir.
Yalan, doğru bildiğinin aksini söylemektir. Hakkın ve haklının ortaya
çıkmasını engelleyeceği için doğruyu bildiğin halde gizlemekte yalan
asıl itibariyle yalandır. Dinimiz yalanı haram kılmış, büyük günahlardan
saymış ve şiddetle yasaklamıştır. Yalancının öncelikle kendine saygısı
yoktur. Yalan kişinin; kişilik bozukluğunu ve aşağılık duygularını
ortaya koyar. Yalancı başkalarının hakkını gasp etmiş ve günahını almış
olur. Yalancıdan her türlü kötülük bekleneceği için kendisine asla
güvenilmez. Böyle insanlar için “onunla abdest bozmaya bile gidilmez”
deriz.
Yalanı uzun süre gizlemek de mümkün olmaz. Onun için atalarımız
“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” demişlerdir. Yalancı istediği
kadar bir yalanını gizleyebilmek için en az 4-5 yalan söylese de; er ya
da geç mutlaka yalanı ortaya çıkar. Toplum içerisindeki ilişkiler sevgi,
saygı ve güvene dayanır. Doğru olmak ve doğruyu söylemek insanları
kaynaştırırken, yalancılık ve yalan söylemek insanlar arasındaki sevgi,
saygı ve güveni zedeler. Yalancı çobanın hikâyesini bilirsiniz.
Koyunları otlatırken canı sıkılır insanlara oyun etmek için; “koyunlara
kurt saldı” diye köylüyü iki kez kandırır. Üçüncü de sahici kurtlar
saldırınca kimse gelmez ve sürüyü kutlar yerler.
Yalanın olduğu yerde: haklı haksız olur. Servetler kaybedilir.
Aileler yıkılır. Güven ortamı kaybolunca toplumdaki manevi ve sosyal
bağlar kopar. Kavgalar olur ve cinayetler işlenir.
Onun için Kuranı kerim de: “Yalan sözden çekinin”1(Hacc Suresi 22/30)
“Şüphesiz ki Allah aşırı yalancıyı doğru yola eriştirmez”2 (Mümin
Suresi 40/28) “Ey İman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin”3
(Ahzâb Suresi 33/70) buyrulmaktadır
İmandan sonra en büyük erdem, doğruluktur, yalancılık ise en aşağılık
huylardan biridir. Doğruluk imanın sermayesi, yalan da nifakın
sermayesidir. Yalanın büyük suç olmasının sebeplerinden biri, verdiği
zararın büyük olmasındandır. Müslüman, elinden ve dilinden her kesin
emin olduğu kimsedir ve mü’min asla bilerek yalan konuşmaz.
Peygamberimiz:
“Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?” diye üç defa
sordu. Sahabe: “Evet ya Resulüllah” dediler. Bunun üzerine: “Allah'a
şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek” yaslandığı yerden doğrulup
“İyi dinleyin! Bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmaktır”4
(Buhari, Edep, 6:Müslim, İman 143) buyurdu. Başka bir hadiste
peygamberimiz (s.a.v): “Söylediklerine inanacak bir mümin kardeşine
yalan söylemen, çok büyük bir hıyanettir”5 (Ebu Davut Edep 79) buyurur.
Gerçekler karşısında yalan söylemek; gündüz vakti gözleri kapatıp
“Şimdi gecedir” demek gibidir. Peygamberimiz(s.a.v): “Ey insanlar!
Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey
nedir? Hâlbuki üç yer hariç yalanın her çeşidi âdemoğluna haramdır: Bu
üç yere gelince: Erkeğin, rızasını sağlamak için hanımına yalanı, Harpte
söylenecek yalan. Çünkü harp bir hileden ibarettir. İki Müslüman’ın
arasında sulhu sağlamak kastıyla söylenen yalandır"6 (Tirmizi, Birr 26)
“İki kişinin arasını düzelten, hayır söyleyip, hayır tebliğ eden kimse
yalancı değildir.”7 (Buhari, Sulh 2; Tirmizi, Birr 26)
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
0 Yorumlar