Annem ilk gelinlik anılarını anlatırdı fırsat buldukça. Gelin kaynana çekişmesini ve kaynanasının “iyi halde” olduğu zaman anlattığı hikâyeleri bize anlatırdı.
Çocuk aklımla “sürüp giden bir zulme” akıl erdiremezdim.
Babaannem kaynanasından çok zulüm görmüş, çok çile çekmişti.
Yaşadıklarından ders alıp, kendi gelinine aynısını yaşatmaması gerekirdi ama ne mümkün…
İnsanlar nasıl bir muameleye tabii tutuluyorsa aynı şekilde bunun sürdürüleceğini sanmaya başlıyor.
Askerlikteki “üst devre-alt devre” çekişmesinin esasında da bu var.
Oysa size yapılmasını istemediğinizi, bir başkasına yapmamak gerekiyor.
Sadece gelin-kaynana veya askerlikteki devre çekişmesi değil, herhangi bir işyerindeki “çömez” muamelesi görenlerin çektikleri de benzer.
Bir süre sonra “kıdemli” olan, yeni gelene “çömez” muamelesi yapmaktan çekinmez.
Kendisine yapılan her şeyi, bir başkasına yapmak gerektiğine inanır.
Kendisine yapıldığında ettiği küfür ve bedduaların kendisine geleceğini ise hiç hesaplamaz.
Ve aslında şiddetin temelinde bu “öğrenilmişlik” var diye düşünüyorum.
Şiddet görenin şiddet uyguladığı bir ülkenin insanları olmak çok garip aslında…
***
Toplumumuzda şiddet, daha çok kadına yapılıyor bilinse de, aslında toplumun tüm kesiminde şiddet var ve rakamsal oranı korkunç boyutta.
Olağan ağız kavgası sonrası başlayan şiddetli çatışmalarda da bunu görebiliyoruz.
Bir park kavgasının aşiret çatışmasına nasıl olup dönüştüğüne akıl sır ermiyor.
Hele dolmuşçuların sıra kavgasının nasıl bir meydan muharebesine dönüştüğüne inanın inanası gelmiyor.
Ve elbette şiddet gören kadınlar…
Şiddet, fiziksel olabileceği gibi psikolojik de olabiliyor.
İlginç olansa şiddet gören kadın olunca onun makamı, statüsü, serveti, eğitimi, kültürü, toplumdaki saygınlığı, sevilirliği, takdir edilirliği işe yaramıyor.
Şiddet gören, hiç tahsili olmayan bir ev hanımı da olsa, üniversite bitirip evinin kadını da olsa, iş hayatında başarıyı da yakalamış bulunsa, hatta siyasete girip, milletvekili seçilerek, ülkenin geleceğinde söz sahibi olanlar arasında da yer alsa değişmiyor…
Tıpkı AK Parti Ağrı Milletvekili Fatma Salman gibi…
***
Statü bir oranda etki edebiliyor, belki azalma oluyor ama anlayış değişmiyor.
Dayağın yerini psikolojik baskı alabiliyor, kötü söz söyleniyor, hakaret ediliyor, küçük düşürülüyor ve onuru incitiliyor.
Böylece kadının kendine olan güveni azaldığı gibi hayattan aldığı zevk de tamamen bitme konumuna geliyor.
Şiddet uygulayan erkeğin durumu da farklı değil.
Daha çok doğuda şiddet uygulandığı söylenir, doğu insanının “kaba” ve “sert” olduğundan bahisle, kadına karşı fiziksel şiddet uygulandığı çokça anlatılır.
Oysa şiddetin bölgesi yok.
Eğitimi de yok, kültürü de…
Batıda o kadar eğitim alan insanların nasıl olur da vahşi hayvanları kıskandıracak boyutta şiddet yüklü olduklarına şaşarız.
Hem sadece şiddet kaba kuvvet olmadığına göre, şiddet göreni silikleştirme çabalarının bütünüdür de diyebiliriz.
AK Parti Ağrı Milletvekili Fatma Salman’ın “şiddet gördüğü” iddia edilen eşinden boşanmasından sonra “koruma” talep etmesi ve bunun uygun görülmesi, “şiddet görmüyorum” dese de, yaşananlar onu yalanlıyor.
Ve o zaman çok daha iyi anlaşılıyor ki, şiddet gördüğü halde sesi çıkmayan kadınların sayısının korkunçluğu…
Milletin vekili olduğu halde, kendi eşinden şiddet gören bir kadın bile “görmüyorum” diyerek, bir çekincesini ortaya koyuyorsa, varın siz gariban Anadolu kadınının durumunu düşünün…
Şiddetin her türlüsü kötüdür ve her türlüsü zulümdür, hak ihlalidir, gasptır. Şiddeti yapanların “kuvvetli” olduğu için yaptığına da ben inanmıyorum. Daha çok, şiddet uygulayanların “düşük iradeli” veya “psikolojik yönden arızalı” insanlar olması, onların zayıflığını gösteriyor. Kaba kuvvete başvurarak, sesini gür çıkararak haklı duruma geçmeye, üstünlük sağlamaya çalışmaktan öte bir şey değil. Eğer şiddet uyguluyorsa zayıf karakterli oluşundandır, kuvvetli oluşundan değil.
Özellikle kadına yönelik şiddet olmak üzere, toplumdaki şiddet sarmalından kurtulmanın sihirli bir formülü var mı bilmem ama “sevgi” eksikliğinin her şeyin başı olduğunu biliyorum.
Twitimden seçmeler
Soğuk kış günlerinde ailece sobanın başına üşüşüp, birlikte ısınmanın tadını özledim. Bizi ısıtan soba değildi biliyorum...
www.twitter.com/naifkarabatak
0 Yorumlar