Bebek olarak dünyaya gelen insan annesinden başlamak üzere
çevresindeki insanlardan bir şeyler öğrenmeye başlar. Onlar gibi davranmak
ister. Emeklemeyi, yürümeyi ve zamanla koşmayı öğrenir. Önceleri annesi olsun
kimse olmazsa olmasın diye düşünür.
Gün gelir harçlık maddi ihtiyaçlarını karşıma da annesinin
yetersizliğini görüp, babanın da önemini kavrar. Birçok şeyi başta anne, baba,
ağabey, abla, nine, dede gibi aile bireylerinden öğrense de, büyüdükçe günün
gelişen şartlarına paralel hayat boyu ihtiyacı olacak daha başka şeyleri
öğrenme süreci başlar.
Çünkü bireylerden başlayarak ülkeyi oluşturan halkların
kalkınması; kültür ve medeniyet seviyelerini yükselterek olacaktır. Bu da okul
ve öğrenim hayatını tamamlayarak sağlanmaktadır. Her ne kadar kitaplar her
türlü bilgiyi yazıp anlatsa da; onları okumak için önce okumayı öğrenmek
gerekir. Diyelim ki bir şekilde okumayı öğrendi. Okuduğu birçok şeyi
anlamayacak ve birinin ona onun anlayacağı ve aklında kalacağı bir dilin anlatmasına
ihtiyaç duyacaktır.
Bunu en iyi bilen kişilerden biri olarak söylemeliyim ki;
liseyi bitirdikten sonra okuduğum mesleki alanla ilgisi olmayan dört yıllık
açık öğretim maliyeyi birinci sıraya yazarak kazandığımda kitapları görünce
anladım ki kendi başıma okumakla tabloları, formülleri, hesaplamaları, vs
anlayıp işin içinden öğretmen tutmadan çıkmam zordu, mümkün olmayacaktı.
Öğretmen; ta çocukluktan itibaren, ilkokul, ortaokul, lise,
üniversite, yüksek lisans gibi çeşitli aşamalarda insanları öğretmeyi meslek
edinen kişilerdir. Aynı zaman da aile de başlayan ama çok eksik kalan ahlaki ve
davranışsal eğitimini de üslenerek kendi yaşantısıyla hem örnek bir model, hem
de güzel bir rehberlik ederek hayatlarına yön vererek hayata hazırlamayı meslek
edinen kişilerdir.
Umulur ki; yılın her günü göstermemiz gereken saygı ve hürmeti hiç olmasa bir gün gösterelim. Bizlere ders verip eğitim ve öğretim veren öğretmenlerimiz emekli olmuşsa saygı ve hürmetle ziyaret edelim. Ziyaret imkânımız yoksa e-mail, telefon veya mesaj göndererek hal ve hatırlarını soralım. Ellerini öpelim. Küçük ama anlamlı birer hediye alalım. Hala öğretmenlik yapan ve öğrencisi olduğumuz öğretmenlere de aynı şekilde saygı ve hürmet gösterip ellerini öpelim.
Eğer öğrenci anne babası isek; eğitim ve öğretim faaliyeti yaparken ne tür sıkıntıları var, soralım. Yapabileceğimiz bir katkı varsa yapalım, eksiklerini gidermeye çalışalım. Öğretmenler günü dolayısıyla, onların toplumdaki önemini ve rolünü bir kez daha idrak edelim. Öğretmenler öncelikle birbirlerine yardımcı olmaya yönelik, kendi aralarındaki sevgi, saygı ve hoşgörü bağlarını kuvvetlendirsin. Sonra öğrencilerin onları örnek alıp öğretmenlerine, arkadaşlarına ve insanlara sevgi, saygı ve dayanışma içinde hareket etme azmini güçlendirsin.
Öğrencisine eğitim ve öğretim yapan öğretmenin tek hedefi olmalıdır. O hedefte onları; onların olabileceklerinin en iyisi yapmaktır. Yine öğretmense öğretmen, hâkim, savcı, doktor, astronot, bilim adamı, sanatçı, hatta siyasetçi ve en önemlisi okuldan sonrada gelişen dünyadaki gelişen ve gelişen bilgi ve teknolojik hareketlerin takibi sağlayacak öğrenme azmini aşılamaktır. Sürekli okuyup araştırmayı teşvik ederek ‘balık yemeyi değil; balık tutmayı’ öğretip aşılamaktır.
Bazı öğretmenler gibi sabah gel okula, zil çalınca ağır aksak sınıfa git, defteri olabildiğince yavaş imzala ve yoklamayı mümkün olduğu kadar ağır yap, kitaptaki dersi yarım yamalak anlat, son dersten çıkar çıkmaz arabana atla git. Öğretmenliğin bu olmadığını, olmaması gerektiğini istemeyerekte olsa dile getirme gereği duyuyorum.
Millet Mektepleri'nin açılışı olan 24 Kasım 1928 tarihi ve Atatürk'ün Başöğretmenliği kabul ettiği tarih olan 24 Kasım gününün yıl dönümü öğretmenler günüdür. 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanan öğretmenler gününün sadece bir gün ile sınırlı kalmayıp, diğer bütün günlerin de öğrenmenler günü olması gerektiğini ifade ederek; tüm öğretmenlerin 24 Kasım öğretmenler gününü kutluyorum.
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
0 Yorumlar