HAK İÇİN HAKKA KARŞI - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

31 Ekim 2012 Çarşamba

HAK İÇİN HAKKA KARŞI





Bugün sabah televizyonu açıp, biraz haber seyredeyim dedim. Hay demez olaydım ki; gördüklerim karşısında fevrim döndü. Hangi birine kızayım. Bir tarafta terörün besleyicisi ve destekçisi ve bayraktarlığını yapan partilerin başındaki BDP destekçileri güya ölüm orucu tutan PKK’lılara destek yürüyüşü yapıyorlarmış. Emniyet güçlerinin onlarla uğraştığı yetmezmiş gibi birde güya onlara karşı olan Türk milliyetçisi olduklarını ileri süren MHP yanlısı gençler ortalığı savaş alanına çevirmişler Bursa ilinde.

Eminim onlar neye niçin hizmet ettiklerini de bilmiyorlardır. Ama bizler bir şeyi biliyoruz ki; her iki gurubu da kullanan, sokağa çıkarıp ortalığı yakıp yıktıran aynı maşayı tutan ellerdir. Bunda hiçbir şüphemiz yoktur. Yıllarca sağcı solcu diye, laik anti laik diye milleti birbirine kırdıranlar; bugünde Türk-Kürt diye birbirine kırdırmaya çalışıyorlar. Kürt’üz diye sokağa çıkanlar önce Kürtlerin mallarına zarar veriyor, önce yollarına taş koyan Kürtleri öldürüyor, zorla kepenk kapattırıyor. Silah zoruyla oy topluyorlar ve hangi köyde kendilerine oy az çıkarsa, vay o köylülerin haline.

Mademki dış ülkelerin, dış servislerin isteği doğrultusunda değil de; Kürt halkının iyiliği ve demokratik özgürlüğü için çalışıp çabalıyorsun. O halde nedir kendi halkına karşı zorbalığın. Nedir hiçbir dönemde almadığın kadar özgürlük aldın şu iktidar zamanında, sen bu zorbalıkları yapmasan daha fazlasını da alacaksın şüphesiz. Görülüyor ki derdin özgürlük falan değil, emir aldığın amirlerini memnun etmektir. Size destek sağlayan bilumum dış ülke ve servislerini memnun etmektir. Türkiye cumhuriyetimizin ayağını tökezletmektir. Ama nafile çabalarınızı boşa harcamayın. Sendelesek bile yıkılmayız sizin ihanetinizle, Türkiye yedi düvele karşı koyup yokluklar içinde Çanakkale Destanını yazmış, Kurtuluş Savaşını kazanmış bir ülkedir, dimdik ayakta kalmış bir devlettir. 

Ya diğerlerine ne demeli? Hak için hakka karşı davranmak, hak ararken haklarını yok etmek ne demek oluyor. Güya BDP’ye karşılar, güya PKK’ya karşılar ama kırılan gariban Bursa halkının camları. Yakılan Bursa halkının arabaları, dükkânları ve evleridir. Yok, biz PKK’lıları kovalıyorduk falan diyecek olsanız da; Görüntüler de kimin ne yaptığı görülüyor. Hak için hakka karşı giderken kimin oyununa piyon olduğumuzu çok iyi hesap etmeliyiz. Yaptığınız eylemleri oturduğu yerden kurgulayıp ekran başından sizleri izlerken ellerini ovuşturanların şeytani kahkahalar attıklarını bilmemek ve hesap edememek ne kadar acı bir durum maşa olarak kullanılan sizler için.

İnanın onlar sadece izliyor ve asla onların çocukları ve yakınları sizinle birlikte değildir. Sizin çektiğiniz çileleri çekmez. Onlar sizin yaptıklarınız sayesinde kazandıkları imkânlarla sefalarını sürüyordur huzurla malum ülkelerde. Birileri her türlü pisliğini sizin eylemlerinizin arkasına gizleyerek ceplerini dolduruyordur. Siz ölmüşsünüz sağ kalmışsınız kimsenin umurunda değildir. Siz ölseniz de benim saf ve kandırılmaya müsait olsun diye cahil bırakılan ve bırakılmaya çalışılan ülkemde onlar kandıracak başka piyonlar bulmakta zorlanmayacaktırlar.

Neden hedef okullardır? Neden sağlık kurumları ve diğer halka hizmet üretmeye çalışan kurumlardır PKK’nın hedefi hiç düşünmez misiniz? Neden öğretmenler, camilerde halkı hakka ve hakikate çağıran imamlar, halkın içinden sesini yükseltim bu oyuna alet olmayın diyen kalp gözü açık insanlardır kurşuna dizilenlerin başında gelenler.

Milliyetçi partiye gönül vermiş ve bu sevdası için çalıştığı dönemde sağcı solcu çatışmaları varken eline uzun bir cop alıp Cuma saatinde cumaya gitmeyenleri öldüresiye çok dövdüklerini söylüyordu. Aklıma söyle bir soru geldi. Ve ‘Peki dedim siz o kadar kişiyi cumaya gitmediği için öldüresiye döverken sizin Cuma namazlarınızı kim kılıveriyordu’ dedim. ‘Biz kendimiz hiç Cuma namazı kılmazdık ki’ dedi. Durum aynen bu sevgi kardeşlerim. Kürtler için Kürtlere karşı, Türkler için Türklerin menfaatine karşı, hak için hakka karşı işlerimiz bilinçli veya bilinçsiz olarak devam ediyor.

Gelelim terör biter mi? meselesine… Hükümetleri değiştirerek bitiremeyiz. Herkesin kendi düşünce tarzına aykırı hareket ediyor, faklı düşünüyor, farklı bir dini inancı yaşıyor gibi çeşitli sebeplerle kendimizden olarak görmediğimiz hükümetleri suçlayarak bitiremeyiz terörü. Ülkemizde yapılan ‘hak için hakka karşı, demokrasi için demokrasiye karşı, adalet için adalete karşı, özgürlük için özgürlük kısıtlayıcı, fikir özgürlüğü için fikirleri yasaklayıcı; vs’ haksızlıklarla bitiremeyiz terörü. Senin ki bende kara diyerek bitiremeyiz terörü… Birlik içinde ve oynanan oyunlara karşı uyanık hale gelirsek, eğitim ve medeniyet seviyemizi, ekonomik gücümüzü yükselterek ve suçu ile suçsuzu ayırarak insana değer verişimizi ve adalet sistemimizi standartların üzerine çekerek bitirebiliriz. Dini ve ahlaki yaşantımız da Allah’ın ipine daha sıkı sarılarak bitirebiliriz. 

40 yaşındayım ve bildim bileli hep terör var. Dış güçlerin sözünü dinleyen iktidar geldiğinde, terör denen bela azıcık kösülse de; bir şeyler yapmak isteyen ve kendi başına bölgesel politikalar geliştirmek isteyen güçlü iktidarlar geldiği zaman hep terör azgınlığını göstermiştir.

Onun için derim ki terör biz Türkiye olmanın gereğini yapmaya kalkıştıkça, tarihten gelen misyonumuzu hatırladıkça, barış ve hoşgörü dedikçe terör bitmez ve bitmeyecek. Ama terörü etkisiz kılabiliriz. Amacına ulaşmasına engel olabiliriz. Nasıl mı? İnadına dünya siyasetine ortak olarak, inadına ekonomik ve sosyolojik kalkınmayı daha da hızlandırarak... Devleti haksız yere nasıl soyarız ve haksız yollardan cebimizi nasıl doldururuz hesabını bir kenara bırakarak olacaktır.

Ancak; ‘Amerika ikna olduysa bizde olduk’ diyecek bir iktidar gelirse, diğer güçlü ülkelerin güdümünde ve onlar ne derse onları yapan, idamı kaldırın deyince kaldırıp, sonra da bu adam neden asılmıyor diye soran liderler gelirse terör biraz durur gibi yapar... Darbelerin kimlerin ve hangi ülkelerin etkisiyle, kimlerin ve hangi ülkelerin desteğiyle yapıldığını irdeleyecek olursak ve Adnan Menderes zamanındaki ASALA’yı, Özal zamanındaki PKK olaylarını ve günümüzdeki PKK azgınlıklarını düşünürsek haklı olduğumuz görülecektir.

Bu azgınlıklar Türkiye’nin dış politikası, dünya siyasetinde söz sahibi olmaya çalışması, İsrail ile yaşananlar, Suriye olayları ve bu olaylarda alınan inisiyatifler, diğer ülkelerin bu konuya bakış açıları ve menfaat çatışmaları göz önünde bulundurulduğunda daha açık olarak görülecektir.

Rabbim basiretimizi açık etsin. Dünyadaki haksızlık, zulüm ve adaletsizliklere karşı hakkı söyleme ve doğrunun ve haklının yanında yer alabilme becerimizi var kılsın. Ülke olarak bacağımız kırılsa diğer bacağımızla bir şeyleri düzeltmek için koşmayı bizlere nasip etsin. Rabbim; ellerimiz, kollarımız ve bacaklarımız kopsa dilimizle doğruları söylemekten bizleri mahrum etmesin.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar