Bugün sabah televizyonu açıp, biraz haber seyredeyim dedim.
Hay demez olaydım ki; gördüklerim karşısında fevrim döndü. Hangi birine
kızayım. Bir tarafta terörün besleyicisi ve destekçisi ve bayraktarlığını yapan
partilerin başındaki BDP destekçileri güya ölüm orucu tutan PKK’lılara destek
yürüyüşü yapıyorlarmış. Emniyet güçlerinin onlarla uğraştığı yetmezmiş gibi
birde güya onlara karşı olan Türk milliyetçisi olduklarını ileri süren MHP
yanlısı gençler ortalığı savaş alanına çevirmişler Bursa ilinde.
Eminim onlar neye niçin hizmet ettiklerini de
bilmiyorlardır. Ama bizler bir şeyi biliyoruz ki; her iki gurubu da kullanan,
sokağa çıkarıp ortalığı yakıp yıktıran aynı maşayı tutan ellerdir. Bunda hiçbir
şüphemiz yoktur. Yıllarca sağcı solcu diye, laik anti laik diye milleti
birbirine kırdıranlar; bugünde Türk-Kürt diye birbirine kırdırmaya
çalışıyorlar. Kürt’üz diye sokağa çıkanlar önce Kürtlerin mallarına zarar
veriyor, önce yollarına taş koyan Kürtleri öldürüyor, zorla kepenk kapattırıyor.
Silah zoruyla oy topluyorlar ve hangi köyde kendilerine oy az çıkarsa, vay o
köylülerin haline.
Mademki dış ülkelerin, dış servislerin isteği doğrultusunda
değil de; Kürt halkının iyiliği ve demokratik özgürlüğü için çalışıp
çabalıyorsun. O halde nedir kendi halkına karşı zorbalığın. Nedir hiçbir
dönemde almadığın kadar özgürlük aldın şu iktidar zamanında, sen bu
zorbalıkları yapmasan daha fazlasını da alacaksın şüphesiz. Görülüyor ki derdin
özgürlük falan değil, emir aldığın amirlerini memnun etmektir. Size destek
sağlayan bilumum dış ülke ve servislerini memnun etmektir. Türkiye
cumhuriyetimizin ayağını tökezletmektir. Ama nafile çabalarınızı boşa
harcamayın. Sendelesek bile yıkılmayız sizin ihanetinizle, Türkiye yedi düvele
karşı koyup yokluklar içinde Çanakkale Destanını yazmış, Kurtuluş Savaşını
kazanmış bir ülkedir, dimdik ayakta kalmış bir devlettir.
Ya diğerlerine ne demeli? Hak için hakka karşı davranmak,
hak ararken haklarını yok etmek ne demek oluyor. Güya BDP’ye karşılar, güya
PKK’ya karşılar ama kırılan gariban Bursa halkının camları. Yakılan Bursa
halkının arabaları, dükkânları ve evleridir. Yok, biz PKK’lıları kovalıyorduk
falan diyecek olsanız da; Görüntüler de kimin ne yaptığı görülüyor. Hak için
hakka karşı giderken kimin oyununa piyon olduğumuzu çok iyi hesap etmeliyiz.
Yaptığınız eylemleri oturduğu yerden kurgulayıp ekran başından sizleri izlerken
ellerini ovuşturanların şeytani kahkahalar attıklarını bilmemek ve hesap
edememek ne kadar acı bir durum maşa olarak kullanılan sizler için.
İnanın onlar sadece izliyor ve asla onların çocukları ve
yakınları sizinle birlikte değildir. Sizin çektiğiniz çileleri çekmez. Onlar
sizin yaptıklarınız sayesinde kazandıkları imkânlarla sefalarını sürüyordur
huzurla malum ülkelerde. Birileri her türlü pisliğini sizin eylemlerinizin
arkasına gizleyerek ceplerini dolduruyordur. Siz ölmüşsünüz sağ kalmışsınız
kimsenin umurunda değildir. Siz ölseniz de benim saf ve kandırılmaya müsait
olsun diye cahil bırakılan ve bırakılmaya çalışılan ülkemde onlar kandıracak
başka piyonlar bulmakta zorlanmayacaktırlar.
Neden hedef okullardır? Neden sağlık kurumları ve diğer
halka hizmet üretmeye çalışan kurumlardır PKK’nın hedefi hiç düşünmez misiniz?
Neden öğretmenler, camilerde halkı hakka ve hakikate çağıran imamlar, halkın
içinden sesini yükseltim bu oyuna alet olmayın diyen kalp gözü açık insanlardır
kurşuna dizilenlerin başında gelenler.
Milliyetçi partiye gönül vermiş ve bu sevdası için çalıştığı
dönemde sağcı solcu çatışmaları varken eline uzun bir cop alıp Cuma saatinde
cumaya gitmeyenleri öldüresiye çok dövdüklerini söylüyordu. Aklıma söyle bir
soru geldi. Ve ‘Peki dedim siz o kadar kişiyi cumaya gitmediği için öldüresiye
döverken sizin Cuma namazlarınızı kim kılıveriyordu’ dedim. ‘Biz kendimiz hiç
Cuma namazı kılmazdık ki’ dedi. Durum aynen bu sevgi kardeşlerim. Kürtler için
Kürtlere karşı, Türkler için Türklerin menfaatine karşı, hak için hakka karşı
işlerimiz bilinçli veya bilinçsiz olarak devam ediyor.
Gelelim terör biter mi? meselesine… Hükümetleri değiştirerek
bitiremeyiz. Herkesin kendi düşünce tarzına aykırı hareket ediyor, faklı
düşünüyor, farklı bir dini inancı yaşıyor gibi çeşitli sebeplerle kendimizden
olarak görmediğimiz hükümetleri suçlayarak bitiremeyiz terörü. Ülkemizde
yapılan ‘hak için hakka karşı, demokrasi için demokrasiye karşı, adalet için
adalete karşı, özgürlük için özgürlük kısıtlayıcı, fikir özgürlüğü için
fikirleri yasaklayıcı; vs’ haksızlıklarla bitiremeyiz terörü. Senin ki bende
kara diyerek bitiremeyiz terörü… Birlik içinde ve oynanan oyunlara karşı uyanık
hale gelirsek, eğitim ve medeniyet seviyemizi, ekonomik gücümüzü yükselterek ve
suçu ile suçsuzu ayırarak insana değer verişimizi ve adalet sistemimizi
standartların üzerine çekerek bitirebiliriz. Dini ve ahlaki yaşantımız da Allah’ın
ipine daha sıkı sarılarak bitirebiliriz.
40 yaşındayım ve bildim bileli hep terör var. Dış güçlerin
sözünü dinleyen iktidar geldiğinde, terör denen bela azıcık kösülse de; bir
şeyler yapmak isteyen ve kendi başına bölgesel politikalar geliştirmek isteyen güçlü
iktidarlar geldiği zaman hep terör azgınlığını göstermiştir.
Onun için derim ki terör biz Türkiye olmanın gereğini
yapmaya kalkıştıkça, tarihten gelen misyonumuzu hatırladıkça, barış ve hoşgörü
dedikçe terör bitmez ve bitmeyecek. Ama terörü etkisiz kılabiliriz. Amacına
ulaşmasına engel olabiliriz. Nasıl mı? İnadına dünya siyasetine ortak olarak,
inadına ekonomik ve sosyolojik kalkınmayı daha da hızlandırarak... Devleti
haksız yere nasıl soyarız ve haksız yollardan cebimizi nasıl doldururuz
hesabını bir kenara bırakarak olacaktır.
Ancak; ‘Amerika ikna olduysa bizde olduk’ diyecek bir
iktidar gelirse, diğer güçlü ülkelerin güdümünde ve onlar ne derse onları
yapan, idamı kaldırın deyince kaldırıp, sonra da bu adam neden asılmıyor diye
soran liderler gelirse terör biraz durur gibi yapar... Darbelerin kimlerin ve
hangi ülkelerin etkisiyle, kimlerin ve hangi ülkelerin desteğiyle yapıldığını
irdeleyecek olursak ve Adnan Menderes zamanındaki ASALA’yı, Özal zamanındaki
PKK olaylarını ve günümüzdeki PKK azgınlıklarını düşünürsek haklı olduğumuz
görülecektir.
Bu azgınlıklar Türkiye’nin dış politikası, dünya siyasetinde
söz sahibi olmaya çalışması, İsrail ile yaşananlar, Suriye olayları ve bu
olaylarda alınan inisiyatifler, diğer ülkelerin bu konuya bakış açıları ve
menfaat çatışmaları göz önünde bulundurulduğunda daha açık olarak görülecektir.
Rabbim basiretimizi açık etsin. Dünyadaki haksızlık, zulüm
ve adaletsizliklere karşı hakkı söyleme ve doğrunun ve haklının yanında yer
alabilme becerimizi var kılsın. Ülke olarak bacağımız kırılsa diğer bacağımızla
bir şeyleri düzeltmek için koşmayı bizlere nasip etsin. Rabbim; ellerimiz,
kollarımız ve bacaklarımız kopsa dilimizle doğruları söylemekten bizleri mahrum
etmesin.
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
0 Yorumlar