Bilmem
ne gazetesine konuşan falan partinin falanca milletvekili, falanca
yerdeki 'Ne Mutlu Türküm Diyene' yazılı tabelayı anlamsız buluyorum
dedi.
***
Aynı
gazetenin ve belki de diğerlerinin haberine göre ismi lazım değil
milletvekili şöyle devam etmiş: "Benim dedelerim Sarıkamış ve Çanakkale
savaşlarında şehit oldu. Biz Diyarbakır'ın yerli ailesiyiz. Kürtler ve
Diyarbakırlılar bu ülkenin asli unsurudur. Ama Kürdüm diyen bir insanın
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım diyerek kendisini öteki görmemesi
lazım. Bir mimar olarak Diyarbakır Valiliği önündeki karpuzu hiç
sevmiyorum. Batıda Diyarbakır denildiği zaman akla maalesef karpuz ve
terör geliyor. Anadolu’nun ilk İslam kenti olan bir yerin, karpuzla
anılması açıkçası zoruma gidiyor. Karpuzun altındaki o amblemleri
beğenmiyorum. ‘Ne Mutlu Türk’üm’ yerine bence ‘Ne mutlu Türkiyeliyim’
demek daha doğru bir şey" demiş.
***
Bir
başka iddiaya göre ise Diyarbakır belediyesi tabelayı kaldırmak
istiyormuş. O da yine haberin içeriğine göre şöyle cereyan etmiş: "Bu
arada Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi de resmi tören güzergâhı üzerinde
bulunan ve 1980 askeri darbesi sonrasında asılan tabelayı demir
parçalar düştüğü gerekçesiyle kaldırmak istiyor. Tabelanın kaldırılması
için Diyarbakır Valiliği'nden izin istediklerini belirten Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreteri Abdullah Sevinç, henüz izin alamadıklarını
valilikten onay gelmesi halinde tabelayı kaldıracaklarını belirtti."
***
Bilinçsizce
ve Türklüğün gereğini yerine getirmediğin sürece kurur kuru istediğin
kadar laf söyle, dağlara isteğin kadar önemli ve değer ifade eden
yazılar yaz. Hepsi hava da kalır. Her anlamlı ve değerli sözün içinin
doldurulması lazımdır.
Mesela
Atatürk ‘ne mutlu Türküm diyene’ dediği gibi; istikbal göklerdedir’ de
demiş ama el âlemin ülkesi uçak ve helikopter yaparken, uzun menzilli
füze yaparken, insansız casus aracı yaparken ve daha da önemlisi aya
uydu fırlatırken, astronot gönderirken bizde Mustafa Kemal Atatürk’ün
‘istikbal göklerdedir’ sözünü levhalara yazıyorduk. Buradan söylenen
sözü eleştirdiğim varsayımı çıkarmayın kesinlikle, o sözün içeriğini
dolduramadık, o sözün gereğini yapamadık 80 yıllar boyunca, onu anlatmak
istiyorum.
***
Türk
gibi hareket edemedikten sonra, Türk gibi çalışmadıktan sonra, Türk
sözcüğünün içeriğini yaşantınla dolduramadıktan sonra istediğin kadar
Türklüğün ne kadar önemli bir ırk olduğunu vs söyle dur. İstediğin kadar
övün dur. Önemli olan Türklüğü yaşantı ve ahlakınla, çalışkanlığınla,
dürüstlüğünle, güvenilirliğinle bunu ortaya koymaktır. Milli gurur,
milli birlik beraberlikten dem vururken, o birlik ve beraberliğin
insanların birbirine güvenmesi ve birbirini sevmesi ile olur.
***
Bu
sevgi de farklı olduklarını, farklı düşündüklerini söyleyen insanların
birbirini anlamaya çalışması ve birbirlerine saygı duyması ile olur.
Etnik kimlikleri ön plana çıkararak değil de; Amerika Birleşik
Devletlerindeki Amerikalılık bilinci gibi Türkiyelilik bilinci etrafında
birleşilerek daha kolay sağlanabilir.
***
Ya
da çatışmayı ve ayrışmayı hızlandırmak için muhataba bir tokat
atarsın. O da sana daha kuvvetli bir tokat atar. Kardeş kardeşe
birbirimizi kırarız. Ya da ilk tokadı bizden biri atmaz ise bize
dışarıda düşman çoktur. Biri karanlıkta bizim yerimize kardeşimize
bizim adımıza o tokadı atar. O da bize karşılık verir. Yine birbirimizi
kırarız. Toplarıyla tüfekleriyle yapamadıklarını kendi elimizle
kendimize yaptırırlar. Karşıya geçip sonra da seyrimize bakarlar. Böl
parçala yönet, bizden başkası güçsüz olsun canıma minnet, taktiği ile
çalışır zaten onlar dediğinizi duyar gibiyim.
***
O
halde nedir bu kavga, Türk, Laz, Çerkez, Arap, Kürt, Abaza, Müslüman,
Hıristiyan, Musevi, Şii, Sünni, Alevi neyse ne. Hepimiz Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı değil miyiz?
Neden
birlikten kuvvet doğar deyip birlikte bu bilinçle hareket edemeyiz.
Laik anti laik diye yıllarca birbirimizi yedik ve bunu yıllarca darbe
sebebi saydık. Kürt meselesi kapsamında doğuda askerlik yapanları ve
terörün kışkırtıldığı yılları anlattıklarında, Türkiye’nin güvenliğini
sağlamakla görevli emniyet güçleri bunları nasıl yapar diye insan
beynini yiyecek. Neyse geçelim bunlar zaten artık büyük medyada da
yazılır söylenir oldu. Artık bunlar bilinmeyen yönler bilinir, gizli
eylemler aşikâr oldu.
***
Din
deyince oradan birileri fırlıyor hemen. Dinle devleti karıştırmayalım.
İyi de kardeşim devlet kanunlar çerçevesinde dindar kesime gerekli
dini yaşantısını sağlaması gerek. Sağlamıyorsa onları yok sayıyor
demektir bu. Onlar da haklı olarak kendilerini ve vazgeçemeyecekleri
dini inancına göre yaşayacağı bir ortamı aramak zorunda kalıyor. Senin
dinsizliğin veya kendine göre yaşam isteğin her neyse o kabul edilsin
yaşansın, ötekiler ne yaparsa yapsın. Sonra da ‘Ne mutlu Türküm diyene!’
iyi de kardeşim bu ülke asırlardır hem Türk Hem Müslüman olarak
yaşamış. İslam’ın bayraktarlığını ve koruyuculuğunu yapmış. Ve hala bu
ülkenin yüzde doksan dokuzu Müslüman olarak ifade edilmektedir. Velev ki
yüzde ellisi veya daha azı olsun. Onlarında hakları gözetilmesi lazım
değil mi?
***
—
Olmaz efendim. Benim izin verdiğim kadar Müslüman, benim izin verdiğim
kadar şu, benim izin verdiğim kadar bu, vs… Benden olmayan birileri
gelirse de kendimi onlara yönettirmem. Hadi ya… Sandığa senin elin oy
atıyordu da, ötekilerinkiler armut mu topluyordu. İşine gelince
vatandaşlıktan bahsediyorsun. İşine gelince Türklükten bahsediyorsun.
İşine gelince demokrasi gelmeyince ‘ben yaptım oldu’ diyorsun.
***
Bakın işte başta bahsettiğim konunun altına yazılmış ve benim size söylediklerimi ortaya koyan bir yorum:
***
‘Din
ile milliyeti karıştırmamak gerek. Bizi Türk, Alman, Fransız veya bir
başka kimlikle yaratan yüce Allah değil mi? Her can kendi dinine en
doğru şekli ile sahiplenmeli ve ölçüsü tüm yaratılmışlara insanca
davranmak olmalı. Ben Türküm ve Müslüman’ım. Türklüğüme karşı çıkanlar
benim yönetenim olmaz. Kazara başa gelseler de yüce Türk Milleti bir gün
geldikleri gibi gitmelerini de sağlayacaktır. Dünyanın hiç bir
ülkesinde kendi milletini hiçe sayan bir zihniyet olmamıştır ve olamaz.
Olanlar da ya aldatılmışlar, ya kandırılmışlar, ya da sinsice bir
devleti yıkmak adına yukarılara tırmanmışlardır. Lütfen bunun farkına
varalım ve kimliğimize sahip çıkalım. Ben Almanya Devletinde görevliyim.
Alman Devletine zarar verecek bir tutum içine girmem, beni yetiştiren
Türkiye Cumhuriyeti Devletime de asla nankörlük etmem. Her vatandaş,
yaşadığı ülkenin kurallarına uymak, o devletin kimliğine saygı duymak
zorundadır. Bu her şeyden önce vatandaşlık ve insanlık görevidir.
''Ne mutlu Türküm diyene!'' Mustafa Kemal Atatürk’
***
Aynı
odada veya aynı bina da aynı işi yapan eşit seviyedeki iki memur veya
iki işçi bile birbirlerine üstünlük tahakküm etmeye başladığında
araları açılıyor. Arkadaşlık ve dostlukları bozuluyor. Vatandaşız
diyoruz, eşit sevideyiz diyoruz, aynı haklara sahibiz diyoruz ama
uygulama da farklılık arzu ediyoruz. Herkes kendisine ayrıcalık
istiyor. Ötekinin haklarını kısıtlamaya kalkıyor. Y ada belki de öyle
olduğunu iddia ediyor. Öyleyse vazgeçmeli, değilse öyle olmadığını
ifade ederek uygulamada da ortaya koymalıyız.
***
Sözü
bağlayacak olursak; biz Osmanlı, biz Selçuklu vs imparatorluklarımız
gibi dönemlerdeki gibi her yönden güçlü ve adaletle yönetebilsek tekrar
ülkemizi, Türkçe dünya dili olur. Türk dünyaya ABD gibi isteğini
yaptırır. Ama lafla peynir gemisi yürümüyor ve hiç bir zamanda yürümedi.
Biz Türk’üz diye her dakika avazımızın çıktığı kadar bağırsak ne
olacak. İstihbaratlar vs bizim Türk olduğumuzu bildikleri için bölmeye
ve parçalamaya çalışıyorlar ki; amaç Türkler tekrar eski gücüne
ulaşmasın. Her tarafa 'ne mutlu türküm diyene' yazmak ve söylemek tek
başına bunları engellemiyor.
***
Türk
olmanın gereğini yapmak gerek. Ama biz öyle bir hale geldik ki; her
şeyin sahtesini yapıyoruz. Ürettiğimiz malzemeden nasıl çalarız onun
peşindeyiz. İktidar olduğumuzda milleti nasıl uyuturuz da cebimizi
doldururuz, nasıl kısa yoldan haram helal demeden köşeyi dönerizin
peşine düşüyoruz.
***
Sonra
da ‘Ne mutlu Türküm Diyene!’ ve ‘İstikbal göklerdedir, ‘Türk övün
çalış güven’ ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ sözlerini söyleyen Mustafa
Kemal ATATÜRK’ün sözlerini dilimize doluyoruz. Afişlerimize yazıyoruz.
Hadi oradan derler adama.
***
Rahat
uyu atam birileri farlı lanse etse de, birileri hala eski
alışkanlarını bahane göstererek ayağının altına diken döşese de Türkiye
uyanıyor. Birileri hala içerden ve dışardan ayağına kurşun sıksa da
artık yıkılmıyor ve yarasını sarıp yoluna yürümeye devam ediyor. Allah
yolumuzu açık etsin. Beynimize akıl, açılan yaralarımıza em, ayağımıza
güç versin.
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
0 Yorumlar