İnsanlar ne diye böbürlenip durur ki dünya denen şu fani âlemde? Bir damlacık su değil mi toprağa düşüp de doğumlarına sebep olan, sonunda o toprağa düşen su çekilince kuruyup yine bir toprak çukuruna dökülen. Adam gibi adam olmak, hak yolunun sonuna hak yolunu takip ederek varabilmektir yaratan tarafından bizler için ön görülen.
O halde ne diye bu böbürlenerek kendini beğenmişlikler. Ne
diye olduğun gibi görünmeyi bırakıp kendimizi olduğumuzdan farklı lanse etmeye
çalışmalar. Ne diye ağaca çıkan çocukların ‘bana bakın bana bakın’ diyerek
ağaca çıkmakla bir şey yaptığını göstermeye çalışması gibi kendimizi yüceltmeye
çalışmalar.
M. Akif Ersoy iki ayrı beytinde şöyle diyor:
‘Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır…’
‘Aslını gizleyemez insan giydiği kaftanlarla
Bilmez ama kendini kandırır söylediği yalanlarla!..’
Ziya Paşa ise Terkib-i Bent’inde şöyle diyor:
‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Kişinin görünür rütbe-i aklı eserinde’
Çevremize şöyle bir baktığımızda; genel olarak iki çeşit
insan görebiliriz. Birincisi devamlı çalışan, kendini geliştiren, iş ve eser
üreten kişilerdir. İkincisi de; hiçbir şey üretmeden hep hazırdan yiyen ve
kendini olduğundan çok farklı gösteren, pastadan en fazla payı götüren kişiler
olduğunu görürüz.
Aklımızdan çıkmaması gereken bir şey de; hiç tükenmeyecek
servet, hiç sona ermeyecek makam ve mevki yoktur ama kanaat hiç tükenmeyen bir
hazinedir. Kanaat edip elimizdeki ile yetinmesini ve çalışıp emeğimizle ve alın
terimizle daha fazlasını istemeyi bilmeliyiz. Bunu yaparken de Osmanlı da
yaşanan örneklerinden biri olan ve esnafın ‘ben sevtemi yaptım, yan komşum
yapmadı, onu da ondan al!’ diyerek başkalarını da düşünmesi gibi başkalını da düşünmesini
bilmeliyiz.
Bu dünya da her şey olabilir insan; ancak adam gibi adam,
yani yokluğu hissedilen insan olmak çok önemlidir.
Adam vardır; olduğu gibi görünür, göründüğü gibi olur. Özü
birdir, sözü birdir. İçi bir, dışı birdir. Eli pak, dili pak, yüzünde nur,
alnında nur, göğsünde onur, insanlara güvenini unmuş, zemzem ırmaklarında
yunmuştur.
Adam vardır; şeker gibi tatlı, kalp incitmemeye dikkatli,
bilgili ve işine liyakatlidir. Ahlakını yükselten, oturduğu makama yakışıp
makamını yüceltendir. Kederi ve çileyi kadere yoran, bilmediğini okuyup
bilenlere soran, haddini bilip sınıra gelince duran, göğsü dolup iman, okuduğu
kurandır. Tecrübe abidesi olurken düşse de bitap, yaşadığı her yıl olmuştur
yazılası kitap…
Adam vardır; bilir gayret ne demek, niçin çalışıp üretmede
değerli emek, niye gerekli helal yemek… Onun işi yalan söylememek ve doğruluğu
önemsemektir. İnsanlara yardım etmek, yaşlının ve hastanın ayağına gitmek, fakir fukaraya yardım
için bir anda orada bitmek, tütmeyen bir bacaya duman olup tütmek, yolda
kalmışa binek olmaya yetmektir. Bilir yaşamak demek, insanlığa faydalı olmak,
faydalı bir eser bırakmak demektir.
Adam vardır; insanlara ve diğer canlılara karşı sevgi dolu ırmak
gibi, vicdan sahibi, mazluma karşı merhametten kaymak tutar gönlünün dibi.
Aldırma boş ver, geç diyemez, aldırır. Düşeni düştüğü yerden kaldırır. Yüzü de
sirke satmaz, bir okka bal durur.
Adam vardır; gönül ehlidir, gönüllerde yükselir. Hal bilir,
halden bilir, muhabbet bilir, kendisiyle faydalı sohbet edilir. Ağaç çiçek,
börtü böcek, yaratılmış ne varsa sevilecek, hepsini Allah için sever.
Adam vardır; nimete de, mihnete de şükürde, her daim rabbine
tefekkürdedir.
*
Yine adam vardır; bencil, kar etmez okusa da on iki ayrı
İncil. Kar etmez bin bir nasihat içeren tabir, gönlünde dağlar kadar dolmuştur
kibir…
Adam vardır; yaşamı cemiyete, yaşadığı semte, ailesine hem
de, hatta kendine bile zarar. Ne merhamet, ne şefkat vardır yüreğinde. Görmeye
görsün düşenin bir parça et sol küreğinde, kaldırmak şöyle dursun, aç kurt misali
saldırır daha gece kararmadan, gündüz süreğinde…
Adam vardır; aklı parada pulda, fikri zulme tuzak kurulacak
kulda ve ayağı harama gidilecek yolda. Bulamak zor onda fazilet, erdemin
düşmanıyken doluşmuş zillet, fitne dersen zehirli illet, yalan ve iftira
konusunda şeytana büyük alet, dirisine güç yetiremeyip ses edemese de, ölüsüne
söver millet…
Adam vardır; "benim için çalışıyorlar ya" deyip çaka satar. "Denize düşen yılana sarılır" misali, darda kalıp, kendisine can simidi diye koşana para satıp, faiz yiyerek yan gelip yatar. ‘Para her şeyi yapar’ deyip, para için her şeyi yapar.
Adam vardır; görenler konuşmasına bakmış, abayı yakmış, kıyafetine
aldanmış, "adam" sanmıştır… Âlemi kör, herkesi ahmak sanmış, yaptığı
iş ile mevkisini de, kendisini de alçalttıkça alçaltmıştır… Hayatı sadece oyun
bilmiş, geleceği üstüne kumar oynamış ve kaybetmiş, bitmiş, tükenmiş, bitap
düşmüştür. Günü gelince bir toprak çukuru açılıp geldiği yere istemeden
düşmüştür.
Adam vardır; hayırsız evlat olduğu için oğlum sen adam
olmazsın diyen babasını kaymakam olunca jandarmayla yaka paça ayağına getirtir.
Titrer babası önünde tir tir. Adam vardır kaymakam olunca elini öpmek için
babasının ayağında kendini bitirtir.
Adam vardır; amir olunca halkı bir merhaba demek için
kapısında bekletir. Adam vardır; amir olunca, halkın ayağına gider, kendisine
merhaba dedirtir ve çalışıp hizmet üretir…
Evet değerli dostlar biraz da şairlik edelim ve bir kıtalık bir şiire söz edelim:
Evet değerli dostlar biraz da şairlik edelim ve bir kıtalık bir şiire söz edelim:
Bazılarını görürsün de, gerçekten insan sanırsın.
Hâlbuki onlar sadece ortalıkta birer boşluktur.
Yaşıyorlar sanır onlar sadece, niye aldanırsın
Aslında yaşadıkları sadece birer sarhoşluktur.
Yağmur varlık üzerine aynı yoğunlukta yağar
Kimini çamura yuvarlar, kimini tertemiz yıkar
Güneş her varlık üzerine aynı aydınlıkta doğar.
Ama biliriz ki; gül başka kokar, diken başka kokar
Yazımızın başlarında ifade ettiğimiz gibi; bu dünya da her
şey olabilir insan; ancak adam gibi adam, yani yokluğu hissedilen insan olmak
çok önemlidir. Mehmet Akif Ersoy’un:
‘Hatırlar mısın? Doğduğun zaman, sen ağlardın gülerdi âlem.
Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun. Halka
matem...’
Sözünü haklı
çıkarırcasına bir hayat yaşayalım. Öyle bir yaşam sürelim ki, biz öldüğümüz de;
ölüm bize yeni bir açılış, sonsuz cennet güzelliklerine açılma
olsun. Ölüm bize bir gülme ve gülüş olsun. Ölümümüz yokluğumuz
hissedileceği için başkalarına matem olsun. Ölmesek bile başka bir yere göç
ettiğimiz de, komşularımız sizin gibi bir insanı ve sizin kadar faydalı ve
güzel bir komşuyu kaybettiği için üzüntü duyduğunu söylesin. Herkese yaranmak
mümkün değildir bu yaratılışın doğası gereğidir. Ancak içinde yaşadığımız
halkın geneli itibariyle memnun edebilmeyi başarmayı nasip eylesin.
Mesela; sen gidince yerine er veya geç mutlaka imam gelir
ama senin gibi paralı parasız demeden, elinden geldiğince her işimize koşanı
zor gelir dedirtebilmeyi nasip eylesin. Def oldu gitti de kurtulduk. Oh be
dünya varmış dedirtmediğimiz bir hayatı komşularımızla yaşayan insanlardan olmayı
rabbim cümlemize nasip eylesin…
Feyzullah Kırca
1 Yorumlar
HAYIRLI GÜNLER