Ey karanlık ve zifiri gece de karıncanın sesini duyup da
duasına icabet eden ulu Allah’ımın kutlu elçisi! Ey günahları affettirecek olan; Allah’a saygıyla
kulluğun, pişmanlıkla akan gözyaşı ve hastalılara karşı sabırla karşılık
vermendir diyen gül yüzlü sevgili! Ey güzel ahlaklı ve tevazulu olarak tedbir
aldıktan sonra gelecek olan kazaya razı olarak belalara sabır göstermeyi öğütleyen
hayat rehberim.
Kötü ahlakla cimrilikten hayatının her anında bizleri men
edip, gizliden gizliye sadaka vermenin ve yakın akrabayı ziyaret ederek görüp
gözetmenin; rabbimizin bize olan rahmetini coşturacağını haber veren sevgili
peygamberim! Cehennem ateşini, orucun
söndüreceğini haber veren kâinatın hâkimi ulu Allah’ın, Ey gül yüzlü sevgili
elçisi!
Niyeti bizi aç ve susuz bırakmaktan ziyade, bize açların
halini anlatmak isteyen oruçlarımızı, cehennem ateşimizi söndürmesinin yanında
rabbimizin bizden razı olması için tutuyoruz. Şu mübarek ramazan günlerinde tuttuğumuz
ağzımızın bu orucuyla sana binlerce salât ve selam olsun.
Biz ki; gece sabahlara kadar namaz kılan bir peygamberin,
gündüz ettiklerimiz yetmezmiş gibi gece sabahlara kadar kahvede argo
kelimelerle boş ve faydasız sohbetler eden, teknolojiyi evine
taşıyabilenlerimizin ise bilgisayar başında faydalı bilgiyi öğretmeyen
sayfalarında sabahlayarak gözleri şişen ümmetiyiz… Biz ki; senin peşinden
yürüyoruz deyip, hayatımızda yaratan tarafından kabul olup olmayacağını bile
bilmediğimiz üç beş toz zerresi olarak ifade edebileceğimiz Salih amellerimizle
avunurken kaybolmuşuz yolda. Senin yolundayız, sen bizim önderimizsin deyip
dursak da yolunu kaybetmişiz aslında. Küçücük bir çocuk bile kaybolduğunda,
kayboldum diye ağlayıp ona buna sorup, yolunu ararken… İnsan ki; ebedi yolunu
aramaz hala, kaybolduğumuzun farkında bile değiliz.
Senin gösterdiğin yolda yürümemek ve yaratanın buyruklarına
kafa tutup aksini yapmak ne haddimize ki; biz onu yapıyoruz. Sonra birden
düşüyor ölüm karanlığı üzerimize. Geriye dönüş ve pişmanlık için çok geç
oluyor.
Bir mezar taşı olacak bizden yarına kalacak olan; aslında
biliyoruz onu da başkasıdır yaptıracak olan… Ama hala hayatımız yalan ile
dolan…
Biliriz ki; lafı gizleyen değil, faydalı sözü açıkça
söyleyen mert olur. Müslüman her anı halinde doğru ve dürüst olur. Konuştuğu
her sözü hakikat olur. O söz ki; ağızdan çıktı mı bir daha geri alınmaz dert
olur. Öfkeyle kalkan bir zaman sonra kendini zararla yerde oturmuş bulur. Hızlı
çıkış yapmadan, öfkeye kapılmadan konuşmayı hesap etmek yerinde olur. Hızlı
kalkış veya yüksek uçmak bize hoş gelse de bilmek gerek, düşüşü de aynı oranda
sert olur.
Gördüm ki ömrü hayatımda hep hızlı yükselenlere imreniliyor.
Bilseler ki; en fazla yükselenler toz, duman, tüy ve samandır.
Gel gör ki; hep üç kuruşluk doğrusu bulunmayanlar ve
doğruları da cebini doldurmak için sahiplenenler günümüzde el üstünde tutulur
oldu. Hak edenler değil, üçkâğıtçılar, alavere ve dalavereciler daha fazla
cebini doldurabilmek için bir yere gelmek için cebinden üç beş kuruş
harcayanlar adam yerine konularak yönetici yapılır oldu. İşler; dinin
emirlerini uygulayarak ve senin yolunda yürüyerek değil de, haksız dünyevi
emellerini elde etmek için dini bile kullananlara, böyle yaptığı bilinip
söylenip dururken, ehline değil de üçkâğıtçılara verilir oldu.
Kötülerin revaçta olduğu günümüz dünyasında, hiç hak
etmedikleri halde kötülere değer verilip, yüzlerine söylenemeyenlerin arkalarından
konuşulmaktadır. Yüzlerine karşı sanki en iyi ve en dürüst onlarmış gibi
davranışlar sergilenmektedir. Oysa sen ‘komşusunun şerrinden emin olmadığı
kimse bizden değildir’ dersin. ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ dersin.
Senin bu sözlerin ışığında haksızlık ve yanlışlara deyemeye
çalıştığımız için bizi sevmezler. Böyle gelmiş olsa da böyle gitmesin demeye
çalıştığımız için bizi sevmezler. Zaten ‘doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar’
demiş atalarımız. Bozuk düzenlerinin çarkına çomak sokulduğu için, haksız
menfaatlerinin zarar görmesinden korktukları için, şeytani işlerine ket
vurulmasına engel olmak için, hakikati dile getirenleri istemezler. Zaten bunun
için seni de öz yurdundan çıkarmışlardı.
Biz ki; ehil değiliz senin kadar dile getiremeyiz hakikati.
Senin kadar etkili ve ikna edici söyleyemeyiz sözü. Bu yüzden yanlış
anlaşıldığımız ve yanlış ifade ettiğimiz de olabilir. Bazen sözün tesir
etmediği durumlarla karşılaşıyoruz. Doğru ortadayken kabul edilmediği
durumlarla karşılaşıyoruz. Bazen hakikaten yanlış anlaşılıyoruz.
Yanlış anlaşıldığımda özür dilemesini biliyorum diye beni haksız sanıyorlar. Oysa özür dilemem karşımdakine verdiğim değerin, egolarımdan yüksel olduğu göstermek içindir. Gurur ve kibir duygularından uzak olduğumu göstermek içindir. Alınganlığından ve kibirinden dolayı bize küstüğünü ve dargınlık gösterdiğini hissettiklerimize ilk fırsatta selam vermemiz onun bunu çok hak ettiğini düşünmemizden değil, sen dargınlığın Müslüman’a yakışmadığını ifade ettiğin indir. ‘Üç günden fazla dargın duran bizden değildir’ dediğin içindir.
Ben ki; hatalarımla ve eksiklerimle senin yolundayım. Biz
ki; kendimize senden başka önder ve rehber bilmeyiz. Rabbim bize razı olduğu
kullarından olmak ve senin ümmetliğine layık birer kul olmak nasip eylesin.
Rabbim bize senin şefaatini nasip eylesin.
Amin!...
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
0 Yorumlar